32

15 0 0
                                    

vantekim:
hayır dedim

jeonleix:
yavrum bak birkac saatlik
seninkiler yokmus zaten

vantekim:
istemiyorum jungkook

jeonleix:
arkadaslarimizla olacagiz taehyung neyini istemiyorsun?
seni cok farkli bir yere goturuyormusum gibi davranma bana
seokjinin evinde toplanacagiz bunda garip olan ne var?

vantekim:
anlamıyorsun

jeonleix:
anlat o zaman
istemiyorum deyip deyip duruyorsun
bir sikim soyledigin de yok sinirleniyorum

vantekim:
çekiniyorum işte

jeonleix:
neyden
iki yillik arkadaslarindan mi?

vantekim:
hayır
huzursuz hissediyorum o kadar

jeonleix:
tamam gel
kafani dagitacagiz orada
yarım saate almaya geliyorum
hazir ol

Telefonu kapatıp yatağa fırlattım. Nedense içimde kötü bir his vardı, kendim de kuruyor olabilirdim ama hep böyle oluyordu. Ne zaman insanlarla ben ve Jungkook birleşse bir sıkıntı çıkıyordu.

Gerçi lafını ikiletmek gibi bir şansım da yoktu. Kalkıp hazırlanmam gerekiyordu. Ayaklanıp kendimi duşa attım. Çıktıktan sonra da saçlarımı kurulayıp üstümü giyindim. Zaten yarım saat geçmişti bile. Geriye onu beklemek kalıyordu.

Korna sesi duyduğumda beklemeye bile gerek kalmadığını fark ettim. Hızlıca ayakkabılarımı giydim ve kendimi dışarı attım. Apartmandan çıktığım gibi motor üstündeki Jeon'la karşılaştım. Çok iyi görünüyordu.

Sırıtmamı gizleyemeden yanına gittiğimde kaskını çıkarıp başıma geçirdi birden. "Sırıtma. Bin." Kaskın kemerini bağlayıp motorun arkasına bindim. Daha önce birkaç kere bindiğimden nereden tutmam gerektiğini biliyordum. Arkamdaki demirlere tutunurken Jungkook sağ elini bana doğru uzattı.

Tehlikeli hareketler yapıyordu, üstelik başında kaskı yoktu. Ben takmasamıydım bunu? Cidden niye izin vermiştim ki. Ona doğru yaklaştığında elimi tutup motorun yakıt deposunun üstüne koydu. "Bana yakın dur. Bir şey olursa anlayamam."

Beni düşünmesi mi hoşuma gitmeliydi yoksa şu an ona tamamen temas ediyor olmam mı? Aşırı güzel kokuyordu. Geniş sırtına başımı yaslayabiliyordum. Hayatımın en güzel yolculuğuydu sanırım.

Birkaç dakika aynı şekilde gittiğimizde büyük bir villa önünde durmuştuk. Önce Jungkook motordan indi sonra bana dönüp kaskımı kafamdan çıkardı. Bende motordan indim ve beraber eve doğru ilerledik.

Gerçi ev demek az kalırdı ya neyse.

Jungkook beni belimden hafifçe ittirerek önden ilerletti. Zile basıp beklemeye başladığımda Seokjin sanki kapıda bekliyormuş gibi anında açtı kapıyı. İçeri girerken, "hayırdır hacı, kapılarda mı bekleniyoruz?" Dedi Jungkook. Seokjin de güldü.

"Yok lan Yoongi geldi sizden bir dakika önce, burayı topluyordum." Jungkook, gülerek Seokjin'in omzuna vurdu ve beraber içeri geçtik. Salona girdiğimde projeksiyonun büyük duvara ekran yansıttığını yerde de bir sürü konsol olduğunu gördüm.

Güzel bir yer ayarlamıştı. "Canımız sıkılırsa da film falan bir şeyler izleriz." Jungkook başını salladı ve önden bir yere doğru ilerlemeye başladı. Ben arkasından bakakalırken Seokjin beni omzundan tutup beni yönlendirdi. Mutfağa girdik. Neyse ki Jimin ve Hoseok da buradaydı.

Tek mal ben olmayacaktım.

"Oğlum hiç sarmazsa oyun oynarız."

"Hayır Jimin." Diye lafa giriştim aniden. Tüm yüzler bana döndü. "En son cennette yedi dakika oynadığımızda neler olduğunu hatırlıyor musun?" Sessizleşildi aniden. Çok korkutucu bir gündü gerçekten. Namjoon, Jimin'i falan dövmeye kalkmıştı öyle sıkıntılı bir durumdaydık.

aynaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin