Bir anda duyduğum sesle gözlerimi açtım. Şimşek çarpmıştı. Gözüm duvardaki saate kaydı. Sabaha karşı dörde geliyordu. Tanrım nasıl uyuyacaktım? Kafamı tekrardan yastığa koyup tavanı izledim. Dışarıda felaket rüzgar esiyor korkutucu bir ses çıkarıyordu.
Jungkook'la kavga ettiğimiz için yanımda yatmıyordu. Gitmeyeceğim uyumaya çalışacağım burada. Görmek istemiyorum onu.
Arkamı dönüp yorganı başıma kadar çektim ve gözlerimi kapattım. Tekrar şimşek çaktığında irkildim. Hava biraz sakinleşse de uyusam keşke. Çok yorgun hissediyordum zaten üstüne bu hava uyutmuyordu.
Tekrardan uyumaya çalıştım. Bir şeyler düşünmeye çalıştıkça bu hava engel oluyordu. Sinirle oflayıp yataktan kalktım ve ışığımı açtım.
Onunla kavga etme sebebimiz de çok saçmaydı. Gerçi bu bizim rutinimiz olduğu için şaşırmıyordum. her an her konudan kavga çıkarabiliyorduk. Kavgasız geçen günümüz yoktur herhalde.
Gök aniden gürlediğinde camdan dışarı baktım. Çok uykum var... Sanırım Jungkook'un yanına gideceğim. Gitmeyecektim ama korkudan uyuyamıyordum.
Yastığımı alıp yataktan kalktım ve onun odasına doğru ilerledim. Kapıyı hafifçe araladığımda huzurla uyuduğunu gördüm. Yanına yavaşça ilerleyip yüzünü inceledim. Güzelliği beni deli ediyordu. Ona sinirli olmama rağmen nasıl böylesine teslim olabiliyordum?
Elimi hafifçe saçlarına değdirerek sevdim. Uyandırmaya kıyamıyordum ama uyandırmak zorundaydım. Korkuyordum.
Koluna hafifçe dokunarak seslendiğimde gözlerini açmamıştı bile. Birkaç kez daha aynı şeyi yaptım ama hiçbir tepki vermiyordu. "Ya Jungkook, uyan hadi. Korkuyorum." Şimşek çaktığında cama kaydı gözlerim. Sonra tekrar Jungkook'a döndüm.
Dürtmeme rağmen uyanmıyordu. Hayvan herif. Bir işime yarasa bari. Sertçe dürttüğümde gözleri açılmış, kaşlarını çatarak bana bakmıştı. "Taehyung? Noldu? "
"Korktum." Şimşek çaktığında camdan dışarı baktı. "Saat kaç?"
"Dörde geliyor." Diye cevapladım hemen. Kenara kayıp sol kolunu attı kenara. "Gel hadi." Gülümseyerek yastığı kenara koydum ve koluna yasladım başımı. Parmakları saçlarıma gitti. "Hiç uyumadın mı?"
"Uyudum ama gök gürültüsüne uyandım." Başını salladı. "Tamam yat uyu şimdi. Sabah konuşuruz." Ben yanına bile almaz sanıyordum bu hareketi beni şaşırtmıştı. Beni koruma içgüdüsüne aşıktım. Her bir huyuna bayılıyordum.
Sağ tarafa dönüp kolumu beline sarıp başımı göğsüne koydum. O da elini sırtıma atıp parmak uçlarıyla sevmeye başladı. Hoşuma giden hisse gülümsedim. Gözlerimi kapattım ardından. Şimdi rahatça uyuyabilirdim işte.
...
Gözlerimi açtığımda yanımda Jungkook'un olmadığını gördüm. Saatin kaç olduğundan haberim bile yoktu. Yavaşça yataktan kalkıp sersem ruh halimle gözlerimi ovarak odadan çıktım. Salonda oturup bilgisayarla uğraşan Jeon'a döndüm.
Beni gördüğü gibi işini bırakıp bana döndü. "Uyanmışsın. Kahvaltıyı beraber hazırlarız diye hazırlamadım." Başımı salladım. Kahvaltı zerre umrumda değildi. "Anladım. Beraber hazırlarız birazdan. "
Bir şey demeden işine döndüğünde bende lavaboya gittim. İşlerimi hallettikten sonra toparlanmış bir şekilde banyodan çıkıp mutfağa yöneldim. Hava hala kapalı ve gök gürlüyordu. Bildiğim kadarıyla ikimizin de planı yoktu bu yüzden onunla oyun oynamak istiyordum. Vs atardık belki.
"Jungkook!"
"Evet?" İçeriden yüksek sesle seslendiğinde gülümsedim. Yanıma gelmesi için seslenmiştim ama gelmeye niyetli değil gibiydi. "Ne yiyeceksin?"
"Kafana göre." Sanki benim yediklerimi yiyormuş gibi bana sorması yok mu... Spora gittiği için farklı bir yemek listesi vardı, onlardan birini yapayım en azından.
Dolaba yapıştırılmış listeye bakıp yemeğini hazırlamaya başladım. Ona yemek yaparken arada bir şeyler yediğim için benim de karnım doymuştu.
Yanına gidip tabağı önüne koyduğumda bana bakıp gülümsedi. "Teşekkür ederim." Bende koltuğa oturup bağdaş kurdum. "Rica ederim. "
O yemeğini yemeye başlarken bende telefonu elime alıp yarım bıraktığım işimi bitirmeye karar verdim. Dersten kalırsam hiç şaşırmayacaktım. Zaten hiç anlamadığım bir konudaydık, notaların dizilimini hala öğrenememiştim.
"Yemek yedikten sonra oyuna girelim mi?" Başını salladı yemeğini yerken. Beni onaylamasına mutlu olmuştum. Onunla oyuna girmeyi seviyordum.
...
"Hayır bak Taehyung, sikmeyeyim seni. Benim killimdi o!" Yanlışlıkla öldürdüğü adamı elinden çalınca konsolu elimden bıraktım. "Ya bilerek yapmadım. Sana can basmak istemiştim."
"Geriye vuracaksın, geriye. Adamlara değil." Bazen oyun oynarken kendimizi kaybediyorduk ve sonuçları da hiç iyi olmuyordu. Ya birbirimizi yiyorduk ya da oyundan ceza falan alıyorduk.
Jungkook konsolu alıp kucağıma koydu. "Benimle girdiğin maçtan çıkamazsın. Oyna düzgünce." oflayıp tekrardan oynamaya başladım. Maç zaten dönmüyordu. Sadece bir tane killim vardı o da yanlışlıkla çaldığımdı...
Maçın dönmeyeceğini anladığımda karşı takımdan bir laf geldi. Jungkook sırıttı. "Bu maç döner." Diyerek bir anda beş kişi arasına daldı. Ben ölmesini beklerken penta attığında gözlerim anın şokuyla açıldı. "Yuh."
Siktir çok iyiydi. Zaten oynamasını izlemekten keyif aldığım en sevdiğim heroydu şu an oynadığı ve penta atmıştı!
Çok yükseliyordum tanrım..
Jungkook'a başımı çevirdiğimde keyifle beni izlediğini gördüm. "Nasıldım?" Diye sordu sırıtırken. "Çok fazla iyiydin. " Vücudumu birden sıcak bastığında gülüp önüne döndü. Her şeyde yetenekli olması beni delirtiyordu.
Maç bittikten sonra tekrardan o sahneyi izledik ve kaydettik. "Bilerek yaptığım hamleleri de anlattım ki ne kadar hızlı ve akıllı olman gerektiğini bil diye. Mesela şurada ulti atarken ışınlanmasaydım böceğe giderdim ve ölürdüm ama ben ışınlanıp ikisini birden aldım."
Bu herife her seferinde daha da hayran oluyordum. Mükemmel kelimesinin tanımıydı.