17. Ares'in Sırrı

346 43 46
                                    

oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen ♥

sona Ares vibe ekledim.


17. ARES'İN SIRRI

SELİN

Orman yollarından birine dönüp, arabayı ana yola bakacak şekilde park ettim. Karanlık orman yolunda kimse orada olduğumu fark etmezdi. Nitekim Ares'in arabası hızla yoldan geçip gittiğinde fark edilmemiştim.

Orman yolundan çıkıp peşine takıldım.

"Abinden gizli ne karıştırıyorsun görelim bakalım Ares Bey."

Ares önde ben arkada uzunca bir süre boyunca yol gittik. Bazı zamanlarda takip etmesi oldukça zorlaşıyordu ve ben o zamanlarda motorumu özlüyordum. Neyse ki gözümün önünden hiç kaybetmedim. Tutarlı rotası göz önüne alındığında, takip edildiğine dair hiçbir fikri yoktu.

Yolu hiç tahmin etmediğim semtlere, o semtlerin en kenar, en tehlikeli mahallelerine düştü. Öyle ki bir yerden sonra yollar tek aracın anca geçebileceği kadar daralmış, sokaklar labirentlere evrilmiş ve evler çarpık gecekondulara dönmüştü.

Dışarıdaki insanların görüntüsü değişmişti. Baştan aşağı hapishane dövmeli adamlar, onlar için bekleyen taksiye binen hayat kadınları, ellerinde saldırgan köpekler gezdiren tekinsiz tipler...

Sokak kenarlarında, dükkânların önünde oturanların hepsi Ares geçerken dönüp arabaya bakıyor, eğilip içinde kim olduğunu görmeye çalışıyorlardı. Hepsi de yolda görseniz yolunuzu değiştireceğiniz insanlardı. Aynı şeyi bana da yapıyorlardı. Hatta bazen çok yavaşladığımda camımı tıklatıyorlardı ve cevap alamadıklarında arabamı sallayıp beni dışarı çıkarmaya çalışıyorlardı. Arabanın camlarında film olduğundan içeride kimin olduğunu görmek istiyorlardı. Buraya tanımadıkları ve tipini beğenmedikleri insanları almadıklarına bahse girebilirdim.

Bu şehirde yaşadığımız bir yıl boyunca yolumuz buraya hiç düşmemişti ama birçok kez duymuştum namını.

Bu aptal zengin züppesinin son model spor arabasıyla buraya gelmesi için delirmiş olması gerekiyordu. Bunu yaptığına göre tahmin ettiğimden çok daha aptaldı.

Araba önde ağır ağır ilerlerken ben de peşinden ilerledim. Dar yollar yüzünden çok yavaş gittiğimiz için dirseğimi cama yaslayıp, şakağımı yumruk yaptığım elime dayadım.

"Sanırım birazdan seni kurtarmak zorunda kalacağım küçük beyciğimiz," diye mırıldandım kendi kendime. "O zaman görürsün sen işte kimmiş ufaklık."

Arabanın torpidosunu kontrol ettim. Tabii ki boştu. Şu silah işini artık ayarlasak iyi olacaktı. Anlıyorum, şimdilik göze batmamaya çalışıyorlardı ama işte, lazım olmuştu bile. En azından bir bıçak almayı yazdım aklıma.

Yanlarından geçerken o değişik tiplere baktım. Hepsinde en kötü ihtimalle bıçak olmalıydı. Olay çıktığında onlardan çalmaktan başka şansım yoktu. Bazen insanların kendilerini korumak için taşıdığı silahlar kendilerine yaptıkları en büyük kötülük oluyordu işte.

Ara sokaklardan ilerlerken beni dehşete düşüren bir şey yaptı; camını indirip, elini camdan dışarı çıkardı. Sanırsın sahil kenarında geziyordu.

"Ya çok salak, ya kafayı yemiş bu," diye söylendim. "Hatta bence ikisi de. Ne işi var ki bunun burada? Burada Akdemir falan demezler, beş kere söküp takarlar bu şımarık zengin çocuğunu."

Kan İmparatorluğunun Centilmenleri +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin