oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.
29. BÖLÜM
SENİ SEÇTİM. SEÇERİM. HEP
Sabaha dek neredeyse hiç uyumamıştım. Aynı şeyler tekrar tekrar dönüp durdu aklımda.
Üzüleceğini biliyordum, ama dayanırım sandım. Aklım sıra kendime bir şeyi kanıtlayacaktım böylece.
Neyi kanıtlayacaktın?
Seni dünyanın geri kalanından ayrı tutmadığımı...
Bilinçli bir düşünce değildi, adeta zihnime saldırıyordu. Bininci kez şekil değiştirip diğer tarafa döndüm.
Benimle yine oyun oynuyor olabilir miydi? Kıvanç'la çalışmaya gönüllü olayım diye beni kandırıyor olabilir miydi?
Ama Aslı'nın gözlerindeki nefret ve Mirza'nın içli içli ağlaması çok gerçekti.
Seni dünyanın geri kalanından ayrı tutmadığımı...
Bir kez daha şekil değiştirip öbür tarafa döndüm. Yastığımı alıp kafamın üzerine bastırdım. Kes şunu, dedim kendime. Kes!
Ay ışığını yansıtan mavi / gri gözleri... Bakışlarındaki hüzün, yorgunluk... Ve adlandıramadığım o anlam... Ama neden?
Başıma bastırdığım yastığımı yatağıma fırlatıp ayağa kalktım. Odanın içinde volta attım. İyice saçmaladın Anka! Neden sürekli aynı şeyi düşünüp duruyordum?
Ayaz ile odalarımızı ayıran kapının altından ışık yayıldı odama. Geç vakitte gelmişti odasına ve o da uyuyamamıştı. Odasının ışığı birkaç kez açılıp kapanmıştı. Birkaç kez de sigara kokusu duymuştum. Onun sigara içtiğini bilmiyordum.
Odasının ışığı kapandığında çantamdan paketi çıkardım. Çok fazla sigara içmezdim ama bazen tutunacak bir dal arayışıyla ona sarılıyordum.
Sigarayı ve çakmağı alıp ortak balkona çıktığımda, aynı anda balkona çıkan Ayaz'la karşılaştım. Üzerinde sadece eşofman altı vardı. Sanat eserleriyle kaplı vücudu bir heykel kadar çıplak, kusursuz ve güzeldi. Kumral saçları darmadağın olmuştu. Gözleri yorgundu. Gözlüğünü içeride bırakmıştı.
Bana doğru geldiğinde önce ne olduğunu anlamadım, sonra elindeki sigara ve çakmağı fark ettim. Sigaramı dudaklarıma götürdüğümde benim için yaktı. Ateşlenen çakmağın gözlerindeki yansımasını izledim. Buz çölünün ortasında bir ateş yandı.
Sonra kendisininkini yaktı ve odasının önündeki koltuklara oturdu. Kollarını bacaklarına yaslayıp başını yere eğdi. Çok yorgun görünüyordu böyle. Sanki üzerinde ağırlık varmış gibi öne doğru eğilmişti.
Ben de kendi odamın önündeki koltuğa oturdum. İkimiz de konuşmadık.
Mirza'yı düşündüm bir an. Ne yapıyordu acaba?
"Mirza nasıl?" diye sordum.
"Bilmiyorum," dedi sakince. "Yanına gitmedim. Kalkana kadar orada bekleyip eve dönerken de takip ettim, o kadar."
Saatlerce bir ağacın koyu gölgesinde Mirza'yı bekleyen Ayaz canlandı zihnimde.
"Neden gitmedin? Ona Kıvanç'la çalışmanızın sorun olmayacağını, sorun çıkarmayacağımı söylemeliydin."
Sigarasından derin bir nefes çekti. "Fark etmez. Ben bir kere seçimimi yaptım çünkü."
Onu anlayabiliyordum. Aslı bir kere gelmişti buraya, onları karşı karşıya getirmişti, şimdi ne dese fark etmezdi onun için. Ayaz'ın yerinde ben olsaydım Carlos ya da Alex'i bu kadar üzecek birini değil karşı karşıya getirmek, seçecek olarak bile düşünmezdim.
![](https://img.wattpad.com/cover/333350149-288-k304213.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan İmparatorluğunun Centilmenleri +18
Acción+18! Kafamı yana eğip davetkâr bir ifadeyle onu süzdüm. "Bu geceki tüm bu ince düşüncelerinden sonra neredeyse bir centilmen olduğunu düşünecektim." Gözlerimi kıstım. "Gerçekte nasıl biri olduğunu görmemiş olsaydım tabii." Oyunbaz bir ifadeyle gülü...