Ek.anı
"Geceyi mi daha çok seversin, gündüzü mü?"
Alaycı bir bakış attı Eva
"sence...sence ben hangisini daha çok seviyorumdur."
"Bence geceyi seviyorsun, değil mi? Seni tanıyorum Eva,kimse seni görmesin tanımasın,bilmesin istersin.Kendini karanlıkta herşeyi yapabilecek güçte hissediyorsun."
Şakayla karışık karşılık verdi Eva,
"Ahh olamaz! yakalandım desene." omzuyla Sara'yı dürttü."Benimle dalga geçme Ev!"
"Sende bana Ev deme...Evaa!"
Koluna hızla vurup köprüyü geçti.
"Heyy beni bekle Sara! Kolumu deştin resmen! Sara dur bekle."
Gecenin atmosferiyle birlikte Eva'nın aklının en ücra köşelerine gizlenmiş bu anı, tıpkı şimşeklerin çakması gibi göz kapaklarında aniden belirdi. Kırık bir gülümseme dudağının bitişiğine kondu.
Bisikletiyle son sürat üzerine gelen kasketli biri eline bir kağıt fırlattı.İMPARATOR ADE'Yİ EVA İÇİN SINIRDAN GETİRİYOR
İmparator yüzyılın kahramanı , destansı Ade'yi Sidor şehrine Eva için getiriyor.Eva'nın halka seslenen adamları tek tek idam edilirken, yazılarını yetiştirdiği kişilere okutan Eva, günlerdir bulunamadı.
yazıya hızla göz gezdiren Eva, duraksadı, gökyüzüne bakıp derin bir nefes aldı.
"sonunda görüşeceğiz Ade,seni görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum"Omzuna dokunan elle ürpererek arkasına döndü.
"Hey yolu kapatıyorsun!"
Bir anlık refleksle adamın kolunu çekmesiyle yere indirmesi bir oldu.En sonunda vurucu darbe göğsüne elinin avucuyla vurduğu an kendine geldi.Adam, Eva'nın kolunu tuttuğu gibi kendine çekti,karanlıkta sadece sokağı aydınlatan bir iki loş ışık vardı. Eva'nın belini kavrayıp üstüne doğru çekerken,Eva da onun omzuna baskı yapıp yerde kalmasını sağladı.Bu iki hamle onları olduklarından daha çok yaklaştırdı, nefes nefese kalana kadar ne yabancı ne de Eva durabildi.
Adam, Eva'nın kulağına doğru uzanıp fısıldadı.
"Seni tanıyorum,sen benim katilim olacaksın" dedi.
Eva'nın gözleri kocaman açıldı.Uzun iki soluk aldıktan sonra bütün gücüyle geri çekildi.
"Ne saçmalıyorsun sen!"
Adam heybetli,sivri burunlu, yanakları soğuktan al al olmuş, bembeyaz teni ve sarı saçlarıyla fazlasıyla dikkat çekiciydi.Elini uzatıp otuz iki diş sırıtarak
"Ben Marsel güzellik,bu saatte burada ne işin var."
Eva gözleriyle Marsel'e aşağılayıcı bakış attığı gibi semsiyesini hızla yerden alıp adamdan uzaklaştı.Tek sıkıntı peşinden Marsel'inde gelmesiydi.Eva'nın ayak adımlarını taklit ederek yerde yeni oluşan karda sesler çıkara çıkara yürüyordu. Eva her ayak sesinde dişlerini sıkıyordu,aniden öfke dolu gözleriyle şemsiyesini kapatıp kılıç gibi adama doğrulttu."Sen! Sapık gibi peşimde niye dolanıyorsun.Seni öyle bir döverim ki boğazından tek geçen lokma çorba olur!"
Marsel gülmeye başladı.İlk hafif hafif başlayan bu gülüş bütün sokağı inletecek kahkahaya dönüştü.Eva tedirgin oldu.Sokağa çıkma yasağına az kalmış, ötede askerler çoktan dükkanları kapatmaları için baskıya başlamıştı.
Yere eğilip eline bir iki küçük çakıl taşı alıp sokağı aydınlatan loş ışıklari iki hareketle söndürdü.Ne Marsel ne de askerler ne olduğunu anlamayadan Eva çoktan oradan uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝕯𝖔̈𝖓𝖌𝖚̈
Historical FictionZamanın içerisinde, birbirini takip eden akrep ve yelkovan... Döngü; zamanı, hikayemizin ilk on iki bölümü geceyi, son on iki bölümü gündüzü temsil ediyor. Bu yüzden ilk bölümler gecenin aydınlanması gibi yavaş yavaş kendini gösteriyor. Sabırla okuy...