Ade kucağında tıpkı bir bebek gibi taşıdığı Eva'yı sonunda evlerine getirmişti. Çalışanları Ade'yi görür görmez birbir kapıda sıralanıp bu yeni gelen kızın kim olduğunu meraklı bakışlarla takip ettiler. Eva ise başını tamamen Ade'ye gömmüş kimseyle konuşmak şöyle dursun göz göze dâhi gelmek istemiyordu. Ade kölelerden birine sıcak küveti hazırlamalarını emrederek hızla evin içerisine girdi.
Sandalyenin üzerine Eva'yı bırakırken sanki kırılıp dökülecek bir biblo gibi yavaş hareket ediyordu. Ade heyecanla kapıya yönelerek "hemen geliyorum! Sakın bir yere ayrılma!" diyerek kapıyı kapattı.
Eva etrafa göz gezdirirken neredeyse 5 yıl geçmesine rağmen hiçbir şeyin değişmemiş olmasını tuhaf karşıladı. "Bu kadar zenginlik içinde yaşayan Ade, nasıl olur da aynı şekilde yaşar." diye düşündü. Odadaki tek yeni şey masanın üzerindeki süs balıklarıydı. Biri siyah diğeri kırmızı iki balık sürekli olarak dönüp duruyor, cama kuyruklarıyla vurup sesler çıkarıyorlardı. Eva yüzünü balıklara doğru eğerek "Ade ve Eva'nın hikayesi geçmişle birlikte tamamen kapandı, bize isimlerimizle verilen bütün sorumluluklar öyle ya da böyle bitti. Şimdi sadece Kora ve Verda var. Verda da ne kadar geçmişin izleri de olsa olanları arkamda bırakıp, mutlu bir yaşam süreceğim. Hayat bizi ölümle ne kadar sınarsa sınasın bir boşluk bulup birbirimize tutunmayı başardık. Yarın olduğu müddetçe umuda tutunup zamanın nasıl geçtiğini anlamayacağız. Çünkü insan mutlu olduğu anlarda zaman hızla geçer. Öyle değil mi?" sanki balıklar ona cevap vermek için Eva'nın yüzüne baktılar. Eva artık hayatın ona sadece güzel cevaplar vereceğini hissediyordu. O sırada odanın içerisinde daha önce varlığını anlayamadığı kırmızı iki perde açıldı. Ade sıcak suyu göstererek "hazır" dedi.
"Benim için sıcak su mu hazırladın?"
Eva saatlerce konuşmasına rağmen hala bir rüyada gibi hissediyordu. Boğazındaki yumru ses tellerine baskı yapıyor sesinin çıkıp çıkmadığını anlayamıyordu.
"Senin için her şeyi yapmak istiyorum. En küçük ihtiyaçlarından en büyüğe kadar, öyle senle doluyum ki Verda'm"
Sanki Verda'm derken üzerine basa basa söylemişti. Eva oturduğu yerden kalkıp Ade'ye doğru yürüdü.
"Kendimizi kandırmıyoruz değil mi? Yeni isimlerle kendimizi avutmuyoruz."
Ade olumsuz anlamında başını sallayarak kaşlarını çattı.
"Ailelerimizin bize verdiği isimler birer sorumluluktan ibaretti. O sorumlulukları yerine getirdik. Hatta bedellerini de fazlasıyla ödedik. Şimdi ise yeni isimlerimiz tamamen sevgiyle verildi. Hiçbir çıkarın kirletmeyeceği şekilde, sana ne söylediğimi hatırla! İnsanın seçimleri hayatını yönlendirir bu da bir seçim."
"Sanki sana Kora derken çok başka birinden bahsediyormuşum gibi, öyle çok boşluğa "Ade"diye haykırdım ki, sanki o boşluklar anlamını yitirdi!"
"Bir kitapta ne okumuştum biliyor musun?
Her şey eski de kaldı, dünde kalan ben bile, her şey eskidi artık, biraz yırtık, biraz kırık kalp bile.
Değişiyoruz, her saniye bir şeylere anlam katan, değer yükleyen bizleriz. Kelimelerin ruhu ancak söyleyenin hissiyatıyla var olabilir. Tıpkı isimlerimiz gibi, sen bana Kora dedikçe eski ismim yavaşça silinecek, sonra onunla beraber bütün kötü hisler birer birer yok olacak, ama bize kazandırdığı dersler ömrümüz boyunca bize yol gösterecek."Eva ellerini Ade'nin elleriyle birleştirerek Ade'nin kulağına doğru uzandı. Yüzü yüzüne değiyordu, yavaşça fısıldadı. "Benimle evlen Kora!"
Ade Eva'nın burnunun ucunu öperek "Bunu benim sana sormam lazım gelecekteki çocuklarımıza böyle anlatamayız!"
"Şimdiden çocuklarımızın seni daha çok sevmesi için planlar yapıyorsun! Beni çocuklarımızdan daha çok sevmezsen evlenmeyi unut!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝕯𝖔̈𝖓𝖌𝖚̈
Historical FictionZamanın içerisinde, birbirini takip eden akrep ve yelkovan... Döngü; zamanı, hikayemizin ilk on iki bölümü geceyi, son on iki bölümü gündüzü temsil ediyor. Bu yüzden ilk bölümler gecenin aydınlanması gibi yavaş yavaş kendini gösteriyor. Sabırla okuy...