"uyandın mı?"
Eva gülümseyerek çadırına giren Saja'ya baktı. Tıpkı bir çizim gibi olan küçük burnu, kırmızı dolgun dudakları, hafiften çekik gözleri, uzun siyah saçları ve bembeyaz teniyle, üstündeki sade tozlanmış köle kıyafetine rağmen göz kamaştırıcı görünüyordu.
"Çok güzelsin Saja, sabah sabah gözlerimi kamaştırdın."
"Eva sen kendinin farkında değilsin. Eğer erkek kıyafetleri giyinmeseydin emin ol! her erkeğin aklını başından alırdın."
Gülümsedi. Yatağından doğrulup yanına oturan Saja'ya yaklaştı.
"Sabah sabah seni buraya hangi rüzgar attı?"
"Başkomutan Ade seni evinin bahçesinde ağırlamak istiyor, orada talim yapacakmışsınız."
"Hayır Saja hayır..."
Bir hışımla ayağa dikilip, uzun zamandır kesmediği saçlarını bağladı. Yatağının yanında duran beyaz peçesi yerine, siyah bir peçe alıp yüzünü örttü. Saja gözleriyle çadırın içinde oradan oraya koşan Eva'yı izlerken gülümsedi.
"Siyah peçeyle büyük yeşil gözlerin çok daha ön plana çıktı. Hâlinden belli ki hiç gitmek istemiyorsun."
Eva, Saja'nın kinayeli konuşmasına bozulup burnunu buruşturup, koluna vurdu.
"Bana kinayeli konuşup, öyle benimle dalga geçer gibi gülme!"
"Tamam bir şey demedim. Bari bugün asker kıyafetlerini giyme!"
"Olmaz sivil giyinirsem daha çok dikkat çeker."
"Haklısın. Hadi gel sana Ade'nin evini gösterelim."
"Ben gider...tamam göster bakalım."
Yolda ilerlerken aklına Marsel geldi. Ona bir şekilde nereye gelmesi gerektiğini söylemeliydi.
"Saja hani benimle her sabah dövüş alıştırması yapan sarışın biri vardı ya"
"Hmm evet, biliyorum."
"Ona nerede olduğumu haber verir misin? Bak çok önemli kesinlikle haber vermelisin."
"Tamam senin için yaparım....Amaaa erkeklerden ne kadar nefret ettiğimi biliyorsun. Verdiğin bu büyük görevin yanında sende karşılığında bana küçük bir iyilik yap!"
"Ne istersen."
"Bana adını söyleyeceksin."
Eva derin bir nefes aldı. Saja'nın kulağına yaklaşarak "Efser" dedi.Saja, "Efser" adına en azından yabancıydı. Eğer adının Eva olduğunu söyleseydi, onun vatana ihanetten aranan bir asi olduğunu düşünecekti.
"Kimseye söylemek yok. Eğer söylersen bir daha yüzümü göremezsin."
Saja fısıltıyla "tamam Efser."dedi.
"İşte geldik... Başkomutan Ade'nin aşk yuvası!"
Eva, Ade'nin evinin avlusunu görür görmez geri geri çekildi. Eski evinden eser yoktu. Önceki yanan ev imparatorluğun diğer tarafindaydı ve bu gördüğü muazzam ev korunmuyordu. İki büyük ahşap ev, arasındaki köprüyle birbirine bağlanıyordu.Bahçesinde yemiş ağaçları, kocaman havuzu, çeşit çeşit çiçekleri, rahat oturma yerleri vardı. Evin avlusundan evlere doğru uzanan fanusa benzer çatısı, içeriye soğuk girmesini engelliyordu, böylelikle içerideki ağaçlar, çiçekler solmamış, sıcacık bir ortam oluşmuştu. Eva gördüğü manzara karşısında donmuştu. Kendini sanki güzel bir manzaranın içine girmiş gibi hissetti. Koluna dokunan Saja onu kendine getirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝕯𝖔̈𝖓𝖌𝖚̈
Historical FictionZamanın içerisinde, birbirini takip eden akrep ve yelkovan... Döngü; zamanı, hikayemizin ilk on iki bölümü geceyi, son on iki bölümü gündüzü temsil ediyor. Bu yüzden ilk bölümler gecenin aydınlanması gibi yavaş yavaş kendini gösteriyor. Sabırla okuy...