06:30 Bölüm

14 2 1
                                    

Birkaç gün geçmiş, köydeki insanlar artık beni tamamen kendileri gibi görmeye başlamıştı. İlk zamanlar beni soruları ve meraklarıyla yorsalar da sonraları tamamen varlığım normalleşmiş, sürekli yemek yemem için ağzıma birşeyler tıkmaya başlamışlardı. Sürekli zayıf olduğumdan dolayı üzülüp ellerinde ne yemek varsa elime tutuşturup, çocuklarıyla oynamam için beni rahat bırakıyorlardı.

Barlas bir yerde uzun süre kalmazdı, artık gitme vaktimin geldiğini düşünüyordum,ama her gün kendimi bir şekilde kandırıp,bir günümü daha burada geçirmek istiyor, zamanın yavaşlaması için çimenlere uzanıp, bulutlara dursunlar diye dil döküyordum. Çocuklar bu yaptığımı ilk başlarda komik bulsalar da, sonraları benimle birlikte uzanıp onlarda bulutlarla konuşmaya başlamıştı. Her güneşin batışında çocukları elmayla evlerine gönderip gökyüzünü seyrediyordum.

"Ne zaman geri dönmeyi düşünüyorsun Efser?"

Burnumun dibinde Ade'yi görmemle kendimi geri atmam bir olmuştu. Son anda kolumdan tutup kendine çekmiş, nefes nefese " Efser bana geri dön" demişti.

" Ne zamandır beni izliyorsun?"

" İlk geldiğin günden beri her anını izliyorum,bu arada elbise yakışmış güzel görünüyorsun. Seni ilk elbiseyle gördüğüm gün bunu demek istedim ama mutluluğun bozulmasın diye yanına gelemedim."

" Neden şimdi geldin peki."

"Seninle güneşin batışını izlemek istedim. Çünkü bugün buradaki son günümüz, imparatordan mektup geldi."

Uzun bir nefes alıp, anın mektupla bozulmasını istemediğim için gökyüzüne yüzümü döndüm.

" Birgün zamana hapsolan bedenimi arkada bırakıp, bütün acı ve endişelerden kurtulacağım."

Gözlerimi kapatıp rüzgarın yüzüme dokunuşunu hissetmek istedim.

Gecenin karanlığında çadırımıza ulaşmış, mektubu elime aldığım gibi çabucak açmıştım.

İmparatorluğun tek varisi Ade'ye

Anlaşma metnini okudum. Seni gönderirken, bana verdiğin sözü tuttuğunu gördüm. Bu yüzden bu kararı senin vermeni istiyorum. Bunu küçük bir hediye olarak gör. O yer bu büyük imparatorluk için hiçbir şey,küçük dememin sebebi de bu, Hokkel'e gidip anlaşmayı imzalat şehirde birkaç gün kalıp gençlerini, yaşlılarını tart. Aka için stratejik konumlarını belirle. Hokkel ve Aka'nın müttefik olmamaları için ne gerekiyorsa yap! Yakında imparatorluk sarayında görüşürüz."

Büyük İmparator Sidor

Kararı bana bırakmıştı. Onun için binlerce canın hiçbir kıymeti yoktu. Tek düşündüğü savaşmak ve kazanmaktı. Bunu küçük bir hediye olarak görüp bir eşya gibi bana armağan etmişti. Yutkunamadım, köydeki insanları düşündüm. Savaş çıkarsa en çok bu yerler hasar alacaktı. Korkunç bir ölüm onları beklemesin diye bu işi çabucak bitirmek istiyordum.

"Hadi hazırlanıp Hokkel'e kadar durmayalım."

Yol boyunca ikimizde tek kelime etmedik. İmparatora ne sözü vermişti, imparator burasının onun için önemli olmadığını mektubunda vurguluyordu ama bana kalırsa Hokkel üzerinden Aka'ya gitmek bu Büyük İmparatorluk için önemliydi. Aka'nın zenginliği herkes tarafından biliniyordu. "Hokkel ve Aka arasından su sızmaz.'diye bir atasözü herkesin dilindeydi bu bilinen bir gerçekti. Hem konum itibariyle hemde gerçekten Hokkel'in kurak olması nedeniyle çıkmıştı bu atasözü, küçük çocuğa dahi sorsan bunu bilirdi. Ne yapmam gerekiyordu. İki ucu ateşten kılıç, nereye dönerse dönsün kan akacaktı.

𝕯𝖔̈𝖓𝖌𝖚̈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin