"Ben Marsel...ben aslında..imp"
Gözleri dolmuştu. Dudakları titriyor ellerini nereye koyacağını şaşırıp parmaklarıyla dizlerini kenetliyordu. Marsel'in sorgulayan gözlerinden kaçıp ateşe bakmak istediğinde Barlas'ın yandığı ateşle, aynı ateş olduğunu hayal edip nefes almayı unutmuş, sıcak gözyaşının buz gibi yanaklarından süzülmesine neden olmuştu.
"Marsel benim sana birşey söylemem..."
Koman çadırından çıkıp Eva'nın omzuna dokunmasıyla, Eva derin bir nefes aldı.
"Yatma sırası sende Eva, zor bir gün geçirdin."
Hızla ayağa kalkan Eva büyük adımlarla çadıra yürüdü. Marsel, Eva'nın bu durumuna anlam verememişti.
Sabahın ilk ışıklarıyla uyanan Eva'yı, onu uyurken izleyen Koman karşıladı.
"bütün gece her zaman olduğu gibi çığlık atıp durdun. Ne yapacağımı şaşırdım."
"Seni zor durumda bıraktığım için üzgünüm Koman, kuzeyden, güneye oradan merkeze günlerdir at sırtındaydık gerçekten derin uyumuşum yanlış birşey yapmadım değil mi, beni nasıl susturabildin?"
Koman'ın yanakları kızarmış aklına gece olanca kuvvetiyle, Eva'ya sarıldığı gelmişti. Eva onun sarılmasıyla sakinleşmiş çığlıkları hafif bir sayıklamaya dönüşmüştü.
"Bence burası yeterince güvenli,aylar geçti ayakların iyileşti,bildiriler dilden dile dolaştı.Halk yeni bir imparator istedi, onlara imparatorlarını bulduk, sanki üzerinden bir asır geçmiş gibi, ufaktan herkesi denemeye başlamalısın."
" Bende bunu planlamıştım.Bu evlilik olursa Aka taç savaşlarına dahil olur, şimdikinden çok daha büyük bir imparatorlukla karşı karşıya kalırız.Bu evlilik olmamalı, Marsel bu imparatorluğu kurtarabilecek tek kişi. Eğer Ade evlenirse Sidor ve Aka arasında oradan oraya savrulacak. Şimdi ilk ders, kimin, neyi, ne kadar bildiğini anlamak."
Hızla doğrulup diğer çadıra koştu. Çadırı açtığında Marsel ve Zal'ın sarmaş dolaş yattığını görüp gülümsedi.
"Hey Koman bizimkiler baya sohbeti ilerletmişler. Bugünlük onları rahat mı bıraksak! Hahaha"
Marsel göz ucuyla uyanmış ne olduğunu anlamaya çalışıyor,uyku sersemliğiyle Zal'a daha çok sırnaşıyordu. Birden Zal'a dikkat kesilip, Zal'ı sarıp sarmalayan kollarını çekti, sert bir şekilde Zal'ı çadırın en uzak noktasına itti. Kendine gelen Zal, dairesel bir şekilde olduğu yerden dönüp Marsel'e tekrar sırnaştı. Ağzında sürekli "hava çok soğuk,azıcık daha yatalım" gibi şeyler mırıldanıyordu. Marsel yine onu ittirip çardırdan dizleri üstünde çıkmaya çalışırken Zal gözleri kapalı ayaklarını çekiştiriyor,"çok soğuk"deyip duruyordu. Marsel dengesini kaybedip Eva'nın bacaklarına tutundu. Eva'nın ise gülmekten karnına kramplar girmiş, Marsel'in bacaklarına dokunmasıyla dizüstü düşmüş,hala gülmeye devam ediyordu, Marsel, Eva'nın düşüşüyle kendini ona sarılırken buldu. Şaşkınlıktan ne yapacağını şaşırmıştı.
"Ye...ter bu kadar Zal! dağın tepesine on kere gidip gelmek istemiyorsan hemen çadırın dışına çık!"
Zal'ın gözleri kocaman açıldı,önündeki Marsel'i sağa ittirip çadırdan çıktı.
Sürekli gerilip duruyor ellerini koltuk altına koyup ısınmaya çalışıyordu."Koman ateşi yakman ne güzel keşke midemiz de dolu olsaydı daha az üşürdük."
"Herkes uyandığına göre kim neyde ne kadar iyi onu öğrenelim."
Zal ağzına attığı ekmek parçasıyla konuşmaya başladı.
"Kadınlar benim cazibeme karşı koyamaz, şimdiye kadar istediğim her kadın benimle yatmak için can attı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝕯𝖔̈𝖓𝖌𝖚̈
Historical FictionZamanın içerisinde, birbirini takip eden akrep ve yelkovan... Döngü; zamanı, hikayemizin ilk on iki bölümü geceyi, son on iki bölümü gündüzü temsil ediyor. Bu yüzden ilk bölümler gecenin aydınlanması gibi yavaş yavaş kendini gösteriyor. Sabırla okuy...