"hey sen Sara! Sensin değil mi sözde bana yardım etmiştin. Bak bacağıma ne yaptığını gör senin yüzünden hiçbir kız bana bakmayacak! Şu çirkin yaraya bak!"
"Beni yardıma çağıran sendin!"
"Sana beni kızgın demirle yakmanı söylemedim, ahhh çocuklarım, gelecekteki, hiç olmayacak çocuklarım, hepinizden özür dilerim. Sende dile Sara! Senin yüzünden çocuklarım olmayacak!"
"Biraz abartmıyor musun? Hem kızlar böyle savaştan çıkma yaraları sever, nasıl desem yaralı erkeklere içten içe merhamet beslerler."
"Bu daha kötü ya! bana acıdıkları için mi benimle ilgilenecekler! Hayır istemez,kalsın! Sen daha benim kim olduğumu bilmiyorsun benim etrafımda kızlar pervane olurdu pervane!"
"Hı hı tamam öyledir. Bacağın iyileşmiş neden hala yatağı dolduruyorsun kalk hadi!"
"Senin yüzünden iki güne iyileşecek yara, oldu sana iki hafta, yaranın üstü sürekli su topluyor."
Sara bunu duyunca üzüldü. Uzaktan konuştuğu Zal'ın yanına geldi.
"Aç bakalım nasıl su topluyor görelim."
Zal üzeri bezle örtülü yarayı gösterdi. Sara'nın yaraya bakarken yüzünü buruşturup, iğrenip iğrenmeyeceğini merak etti. Ama Sara gayet rahat bir şekilde eline merhem alıp yaraya sürmeye başladı.
"Adın ne senin?"
"Zal, karizmatik, yakışıklı, cazibeli Zal da derler."
"Zevzek, boşboğaz, kibirli de diyorlar mı?"
"Dediklerini bir kere bile duymadım, anlamını bile bilmem, sana çok mu söyleyen oluyor!"
" Tamam yeter bu kadar!"
Yarasına sürdüğü merhemi daha çok bastırdı. Zal acıyla inledi, Zal'ın acı çekmesi Sara'nın hoşuna gitmişti.
"Bana bir iyilik yap Sara! Bacağımı bu hale getirdin, bak yapmak zorundasın, senin yüzünden ayağımı kesebilirler."
"Ahh tamam söyle, yeter ki sus!"
"Beni biraz hava almak için dışarı çıkarabilir misin?"
"Tamam gel buraya!"
Sara, Zal'ın koltuk altına girip onu yürümesi için destekledi. Zal bilerek bütün ağırlığını Sara'nın üstüne bırakmıştı. Sara'nın saçlarını kokluyor her nefes aldığında gözlerini kapatıp daha çok içine çekmek istiyordu. İçinden " hangi çiçek senin kadar güzel kokabilir? hayır hayır bu koku daha çok hissediliyor gibi." diye geçirdi.Yüzünde kocaman bir gülümseme kendinden geçmişti.
"Şuraya otur!"
" Sana minnettarım benimle ilgilendiğin için sana nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. Hava da muhteşem değil mi Sara?"
Rüzgar onu yalancı çıkartmak için daha da sert esti. O an birbirlerine bakıp gülümsediler.Sara'nın bileğine sardığı mendili, Zal'ın dudaklarına kondu.
" Ahh bu mendilde dudaklarımdan ne istiyorsa, mendil bile cazibeme dayanamıyor."
Sara dalga geçer gibi yüzünü buluşturdu.
" Al senin olsun en son ağzından çıkartmak için bizim iri yarı şifacı bir saat uğraştı."
Zal mendili eline almış kokluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝕯𝖔̈𝖓𝖌𝖚̈
Historical FictionZamanın içerisinde, birbirini takip eden akrep ve yelkovan... Döngü; zamanı, hikayemizin ilk on iki bölümü geceyi, son on iki bölümü gündüzü temsil ediyor. Bu yüzden ilk bölümler gecenin aydınlanması gibi yavaş yavaş kendini gösteriyor. Sabırla okuy...