Efser seni özledim...Efser seni özledim...Efser seni özledim, yanımda hiç gülmedin, mutlu olduğun bir an bile olmadı. Acı gözbebeklerini kopkoyu bir karanlığa döndürdü. Ve ben, ölmeden önce en çok senin gülüşünü görmek isterdim. Sana bu kadar acı çektiren birine güzel sözler söylemen, benim için bir hayal sevgilim... Dudaklarımdan sevgilim sözü çıkarken bile suçlu çıkıyor, tınısı acı, her harfi yaralı... Efser seni özledim rüzgara seni sayıkladım. Bana seni getirsin diye sürekli rüzgara seni anlattım. Bu bir rüya sevgilim, benim özlemim, senin ruhunu, ruhuma çağırdı.
Üflüyorum,yanağından sızan bıçak yarasını, öpüyorum, ve bir ritim tutturup kendi kendime ellerimle seni teselli ediyorum.Eva gözyaşları içinde uyandı. İstemsizce rüyada gördüğü gibi yanağında bıçak yarası olup olmadığını kontrol etti. Soğuk rüzgar içeri girdi, "Efser seni özledim" der gibi, kulağına fısıldadı. Ağlarken sesi duyulmasın diye ağzını kapatmıştı,nefes alamadığı her an öksürmeye başladı.Gelen rüzgara fısıldar gibi sessizce, günlerce kendinden bile sakladığı bu sırrı açığa çıkardı. "Seni özledim Ade, seni çok özledim, seni tüm benliğim, hücrem, nefesim özledi. Bizi birleştiriyor diye ben en çok "elveda" kelimesini sevdim "El...VeDa sevgilim" hem yabancı olduk birbirimize, hemde bir o kadar bütün. "Elveda Ade bir daha rüyalarıma gelme, rüzgar sana haber versin dediklerimi. Elveda"
Eva kendini toparlayarak derin derin nefes alıp çadırdan çıktı. Üç günde bir toplantı yapacak, düğüne az kala harekete geçeceklerdi. Acil birşey olduğunda yüzlerine taktıkları beyaz peçeyi ağaca asacaklar, şifahanede bekleyeceklerdi. Sınırda çok fazla hastalık olduğu için sınırdan gelen insanlar genelde peçe takarladı bu yüzden günlerce yüzlerini açmayan Eva, Marsel ve Koman'ı kimse garipsemedi. Çadırın önünde yemek dağıtan kölelerden biri eliyle yemeği işaret edip Eva'yı çağırdı. Eva yemekleri görmekten çok yeni arkadaşı Saja'yı gördüğü için mutlu oldu
"Bugünkü yemekler nefis görünüyor."
" Beni senden başkası övmüyor, sende adını söylemiyorsun."
"Şifa askeriyim ben, bir insana çok bağlanamam, hem yakında sınıra geri çağrılabilirim."
"Hayır bana veda etmeden gitme sakın! Yoksa... Yoksa seni öldürürüm!"
" Tamam... tamam Saja asla sana veda etmeden gitmeyeceğim. Hem burada bir tek benim sırrımı sen biliyorsun öyle değil mi?
Buraya geleli birkaç hafta geçmiş, Saja sürekli askerler ve köle kızlar tarafından zorbalığa uğrayınca, Eva sonunda dayanamamış onu kendi himayesine almıştı. Saja o kadar güzel bir kızdı ki gören herkesin dikkatini çekiyordu. Kıza zorbalık yapan diğer köle kızlar, sürekli taciz eden erkekler peşini bırakmıyordu. Saja'ya kendisinin kadın olduğunu söylemek zorunda kalmış diğer erkeklere karşı onu nişanlısı olarak göstermişti.Kimse Eva'ya karşı gelemezdi çünkü yakın zamanda Saja'yı korumak için askerlerin en saygı duyduğu adamı, tek elle yere sermişti.
"Ölsem bile sırrın bende güvende emin ol! "
Son cümlesini kulağına söylemiş ikisini yakın gören,asker ve köle kızlar kötü gözlerle onları takip etmişti.
"Zaten herkes çoktan yemek yiyip dağılmış, iki üç kişi için ayakta dikilme, gel birlikte yiyelim hem sana anlatacaklarım var."
"Tamam şurayı toparladıktan sonra hemen geliyorum."
Eva orta masaya oturmuş, soğuk havanın onu daha çok üşütmemesi için arkasını ağaca yaslamıştı.
Az sonra saja gelip sırtına kürk getirmiş kendine de yemek yemek için kaşık almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝕯𝖔̈𝖓𝖌𝖚̈
Historical FictionZamanın içerisinde, birbirini takip eden akrep ve yelkovan... Döngü; zamanı, hikayemizin ilk on iki bölümü geceyi, son on iki bölümü gündüzü temsil ediyor. Bu yüzden ilk bölümler gecenin aydınlanması gibi yavaş yavaş kendini gösteriyor. Sabırla okuy...