𐰉𐰆𐰞𐰢𐰾: 𐰼𐰨: 𐰆𐰍𐰞𐰃𐱃𐰃: 𐰴𐰍𐰣: 𐰉𐰆𐰞𐰢𐰾: 𐰼𐰨: 𐰦𐰀: 𐰚𐰃𐰾𐰼𐰀: 𐰃𐰤𐰃𐰾𐰃: 𐰲𐰃𐰾𐰃𐰤: 𐱅𐰏: 𐰴𐰃𐰞𐰣𐰢𐰑𐰸: 𐰼𐰨: 𐰆𐰍𐰞𐰃: 𐰴𐰭𐰃𐰤: 𐱅𐰏: 𐰴𐰃𐰞𐰣𐰢𐰑𐰸: 𐰼𐰨: 𐰋𐰃𐰠𐰏𐰾𐰃𐰕: 𐰴𐰍𐰣: 𐰆𐰞𐰺𐰢𐰾: 𐰼𐰨: 𐰖𐰉𐰞𐰴: 𐰴𐰍𐰣: 𐰆𐰞𐰺𐰢𐰾: 𐰼𐰨: 𐰉𐰆𐰖𐰴𐰸𐰃: 𐰘𐰢𐰀: 𐰋𐰃𐰠𐰏𐰾𐰕: 𐰼𐰨: 𐰖𐰉𐰞𐰴: 𐰼𐰢𐰾: 𐰼𐰨:
~Oğulları hükümdar olmuş şüphesiz. Ondan sonra küçük kardeş amcası gibi yaratılmamış şüphesiz. Oğlu babası gibi yaratılmamış şüphesiz. Bilgisiz Kağan tahta oturmuş şüphesiz. Kötü Kağan tahta oturmuş şüphesiz. Buyruğu da(emrinde olanlar da) akılsız imiş şüphesiz. Kötü imiş şüphesiz.~
🏹
"Dışarı çıkıp gözetleme yapalım. Eğer dediği gibi büyük bir yangın çıkacaksa Saray'dan yükselen bir duman görürüz. Dumanı hafifken görürsek Bartu ve Bumin atlarıyla Ötüken'e doğru yola koyulur. Hızlıca abimin yanına varıp bilgilendirir. Biz de önden hazırlık yaparız. Çıkalım. Ve sen... Asena... Sen de bizimle geliyorsun."
Sesimi çıkarmadan hızla saniyede bir gözlerimi kırptım.
Daha henüz kimse yola çıkmadan girmiş olduğumuz bu gizli yerden kafamızı çıkardığımızda duman kokusu burunlarımıza çarptı.
O dumanın, o isin yoğun kokusu bizim ormanda; ağaçların arasında olmamıza rağmen ciğerlerimize işlemişti.
Çıkanlar teker teker öksürmeye başladı. İleride simsiyah bir duman görünüyordu. Âdeta kapkara bir bulut yeryüzüne inmiş gibiydi. Bunun saraydan geldiğine emindim.
Küçük çaplı bir yangın olmadığı ve 5548 kişinin canına mâl olduğu için Çin tarihi kayıtlarına geçmişti.
Ben de elimi ağzıma kapatıp birkaç kere üst üste öksürdüm. Herkes bir bana bir de ilerideki kara dumana bakıyordu. Şaşırmıştılar. Çünkü gerçek çıkmıştı.
Bartu ilerideki dumana bakarken Kapgan'a hitaben söze girdi.
"Doğruymuş! Ama çoktan geç kaldık! Ne yapalım?"
Kapgan hemen emir verdi.
"Atlara,çabuk! Ötüken'e gidiyoruz! Saray daha sonraya kalsın. Orayı almak için bir avantaja ihtiyacımız yok bizim. Şimdilik Ötüken'e gidip bu durumu anlatalım. Pazar'ı fethedip kendi topraklarımıza katalım. Bu ticari pazar bizim için önemli. Hadi, atlara!"
Herkes hızla koşmaya başladı. Nereye gittiklerini bilmiyordum.
Kapgan tabii ki de beni burada bırakmadı.
"Sen de benimle geliyorsun."dedi ve itiraz hakkı dahi tanımadan beni bileğimden tutarak koşturmaya başladı. Sadece onları takip ettim.
Ahhh... Şu an bileğimi bir Tigin tutuyor. O henüz bunu bilmese de... Tahta, hükümdarlığa eninde sonunda o oturacak. İnanamıyorum hâlâ. İnanamıyorum...
Biraz daha koştuktan sonra ormanda kuytu bir köşeye bağlanmış bekleyen atları gördüm. Bağlı oldukları yerden atları çözdüler. Herkes atlarına atladı. Kapgan kolumu bıraktı ve kendi siyah atına atladı. Ardından elini bana uzattı.
"Hadi,çabuk ol!"
Onunla gideceğimi anlayınca uzattığı eli tutarak atın sırtına, Kapgan'ın arkasına oturdum.
Kapgan atın dizginlerini tutarak atı hareketlendirdi. Diğerleri de arkamızdan gelmeye başladı.
Atın üzerinde gerçekten çok sarsılıyordum ve at inanılmaz derecede hızlıydı. Başım döner gibi olunca önümdeki Kapgan'ın beline kollarımı sıkıca dolayarak başımı onun sırtına yatırdım. Gözlerimi yumdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Kitabının Efsanesi (Eski Versiyon)
Ficción históricaKaderin Kitabının Efsanesi kitabının ilk yayınlandığı düzensiz hâlidir.