🐺27.Bölüm🐺

299 27 0
                                    

𐰴𐰍𐰣: 𐰆𐰞𐰺𐱃𐰑𐰃: 𐰼𐰨: 𐰤𐰭: 𐰘𐰃𐰞𐰾𐰍: 𐰉𐰆𐰑𐰣𐰴𐰀: 𐰆𐰞𐰺𐰢𐰑𐰢: 𐰃𐰲𐰼𐰀: 𐱁𐰽𐰕: 𐱃𐱁𐰺𐰀: 𐱃𐰆𐰣𐰽𐰕: 𐰖𐰉𐰕: 𐰖𐰉𐰞𐰴: 𐰉𐰆𐰑𐰦𐰀: 𐰇𐰕𐰀: 𐰆𐰞𐰺𐱃𐰢: 𐰃𐰤𐰢: 𐰚𐰇𐰠𐱅𐰃𐰏𐰤: 𐰋𐰃𐰼𐰠𐰀: 𐰾𐰇𐰕𐰠𐱁𐰓𐰢𐰕: 𐰴𐰭𐰢𐰕: 𐰲𐰢𐰕: 𐰴𐰕𐰍𐰣𐰢𐰾: 𐰉𐰆𐰑𐰣: 𐱃𐰃: 𐰚𐰇𐰾𐰃: 𐰖𐰸: 𐰉𐰆𐰞𐰢𐰕𐰆𐰤:

~işte o Tanrı, Kağan olarak tahta oturttu. Kesinlikle refah içerisindeki bir halkın başına geçmedim. Karnı aç, sırtı açıkta olan, berbat, kötü bir hâldeki halkın başına geçtim. Küçük erkek kardeşim Kül Tigin ile karar aldık. Babamız ve amcamızın meydana getirdiği halkın adı sanı yok olmasın...~

🏹

"Duydun mu? Tang Hanedanlığı büyük bir hazırlık içerisindeymiş. Ülkemize saldırıp yok etme ve topraklarımızı ele geçirme derdindeymiş."

Aybars şaşırmış gibi yaptı. Masanın üzerine ellerini koyup üzerime eğildi.

"Bunu nereden duydun?"

"Tang Hanedanlığında kalan akrabalarımdan. Hatta şu an birkaç Çinli asker, asker ocağımızı gözetliyormuş."

"Buradan göçüp gitsek mi?"

"Bence en iyi seçenek bu. İmparatoriçe Wu Zetian çok hırslı imiş. İktidara gelir gelmez neler neler yapmış. Geçen gün de Türk iline geçebilmek için bizden destek almışlardı. Kullanıp attılar bizi. Çok da güçlüler. Karşı koyamayız."

"Ne duruyoruz ki o zaman? Her şeyimizi alıp gidelim buralardan. Hadi, kalk!"

Aybars ayağa kalkınca ben de oturduğumuz ahşap fıçının üzerinden kalktım. Beni kolumdan tuttuğu gibi götürmeye başladı. Arkamızda oturan Kitan askerlerine her şeyi duyurmuş ve görevimizi yerine getirmiştik.

Uzaklaştık ve saklandık. Aybars bana döndü.

"Bence inandılar. Diğerleri de bu haberi başka askerlere duyuruyor. Toplandıkları zaman duyduklarını birbirleri ile paylaşırlar. Tesadüfen bile olsa mutlaka bu konuya denk gelenler konuşacaklar. Duyduklarını birbirleri ile paylaşıp daha çok yayacaklar. Çinli asker kıyafeti giydirdiğimiz alpler de asker ocağını gözetliyormuş gibi yapıyor. Onları da görünce inanırlar. Kitan ili tamamen karışacak. Diğerleri gelince Barlas'ın peşine düşelim."

Onu başımla onayladım. Atlarımıza atladık. Buluşacağımız ormana doğru koşturmaya başladık.

Bugün hiç boş durmamış ve bu yalan haber yayma meselesiyle uğraşırken aynı zamanda halka da götürülen yaralı bir kişiyi, yani Barlas'ı sormuştuk.

Kime sorsak bize Türk erleri ile Çin'e doğru gittiklerini söylediler. Artık Çin'e gittiklerinden hiçbir şüphemiz yoktu.

Yarım saate ormanda olduk. Geldiğimizde Laçin, Kayra, Balamir ve Altay orada bekliyorlardı. Görevlerini tamamlayıp bizden evvel gelmişlerdi. Biz de yanlarında durup bekledik. Uzun bir müddet oyalandık. İkişer ikişer herkes sırayla gelmeye başladı.

Yaklaşık 3 saatin sonunda tamamen toplanabildik. Hep beraber toplanıp plan yaptık.

Tang Hanedanlığına özgürlük savaşçıları ile beraber çıktığımız tünelden girmeye karar verdik. Burayı hiçbir Çinlinin bulamayacağını garanti etmişti Laçin. Ona güvendik.

Yola koyulduk.

Atlarımızı çatlatmadan, dinlendire dinlendire 2 güne tünelin girişine vardık. Buradan çıktığımız günü daha dün gibi hatırlıyorduk.

Kaderin Kitabının Efsanesi (Eski Versiyon)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin