𐰽𐰆𐰉𐰃: 𐰨𐰀: 𐱅𐰢𐰾: 𐱅𐰇𐰼𐰰: 𐰉𐰆𐰑𐰣: 𐰖𐰆𐰸: 𐰉𐰆𐰞𐰢𐰕𐰆𐰣: 𐱅𐰃𐰘𐰤: 𐰉𐰆𐰑𐰣: 𐰉𐰆𐰞𐰲𐰆𐰣: 𐱅𐰃𐰘𐰤: 𐰴𐰭𐰢: 𐰃𐰠𐱅𐰼𐰾: 𐰴𐰍𐰣𐰍: 𐰇𐰏𐰢: 𐰃𐰠𐰋𐰃𐰠𐰏𐰀: 𐰴𐱃𐰆𐰣𐰍: 𐱅𐰭𐰼𐰃: 𐱅𐰇𐰯𐰾𐰃𐰦𐰀: 𐱃𐰆𐱃𐰯: 𐰘𐰇𐰏𐰼𐰇: 𐰚𐰇𐱅𐰇𐰼𐰢𐰾: 𐰼𐰨: 𐰴𐰭𐰢: 𐰴𐰍𐰣: 𐰘𐰃𐱅𐰃𐰘𐰏𐰼𐰢𐰃: 𐰼𐰤: 𐱃𐱁𐰚𐰢𐰾: 𐱃𐱁𐰺𐰀:
~(Tanrı) Türk halkı yok olmasın diyerek, halk olsun diyerek babam İlteriş Kağan'ı ve ögüm(annem) İlbilge Hatun'u göğün tepesinden tutup daha yükseğe kaldırmış şüphesiz. Babam Kağan 17 adamla baş kaldırmış, isyan etmiş.~
Kadına verilen değeri görüyor musunuz? Tengri Kül Tigin yazıtlarında Bilge Kağan'ın sadece babasını değil, annesini de alarak yükseğe kaldırıyor. Her ikisi de eşit yani.
Bu paragrafta bir de ögüm kelimesi geçiyor. "Ög", Eski Türkçe'de "anne" demek. Bugün hâlâ bu kelimeyi dilimizde annesiz kalanlar için söylediğimiz "öksüz" kelimesinde yaşatıyoruz.
🏹
Gözlerimi açtığımda bir yatağın üzerinde uzanıyordum. Korkuyla hemen doğruldum. Çevreme bakındım. Büyük,geniş bir odadaydım. Çin mimarisinin hâkim olduğu bu odada gözlerimi açınca olanları hatırladım.
Üzerimdeki çarşafı fırlatırcasına atıp ayağa kalktım. Yerdeki çizmelerimi hızla ayağıma geçirdim. Eğer Tang Hanedanlığında isem neden böyle bir odadayım? Yifan'ı, veliahtlarını yaraladım. Bir hücrede vs.olmam gerekmez miydi? Yanağımdaki bu şey de ne böyle? Elimi yanağıma götürüp dokundum. Bir bitkiydi sanırım. Yanağımdaki yara için mi konulmuştu bu?
Kapıya doğru gidecekken kapı bir anda açıldı. İçeriye önde Yifan ve yanında birkaç askeri geldi. Ateş saçan gözlerimle onlara baktım.
"Sen... Sen..."diyebildim Yifan'a bakarken. Hâlsizdi ancak buna rağmen hafif de olsa sırıttı.
"Şaşırdın mı? Çok çabuk ayaklandım değil mi?"
"Pislik!"diye bağırıp üzerine koştuğum vakit 2 asker öne atıldı ve beni kollarımdan tutarak engel oldular. Sarmış oldukları kolum acısa da yine de çırpınmaktan vazgeçmedim.
Yifan yaklaştı. Karşıma dikildi. Sırıtarak konuşmaya devam etti.
"Ben oraya Hanlı pazarı ele geçirmek için gittim. Savaş için hazırlıklıydım. İçimdeki kat kat, sert kumaşlı içliğim ve yeleğim sayesinde çok derinden yaralayamadın maalesef. Ama bak, yine de ben sana kızamadım. Bana yaptıklarına rağmen. Sana mis gibi bahçeli bir oda verdim. Bundan böyle, bu odadan bir yere çıkamayacaksın. Bahçe duvarının arkasında bir sürü deneyimli muhafız var. Onları atlatsan saraydakileri atlatamazsın. Saraydakileri atlatsan şehirden çıkamazsın. Kapının önünde de muhafızlar olacak ve buradan bir yere adım atamayacaksın."
Resmen haykırarak ona bağırdım.
"Ne istiyorsun benden?! Beni burada tutmakla eline ne geçecek?!"
"Canım istiyor. Gözlerim... Senin eşsiz yüzünü her gün görmek istiyor. Her gün, belki de her saat zaman buldukça yanına geleceğim. Güvenimi kazandığın vakit, yeteneklerinin boşa gitmesini istemediğim için seni yanıma asker olarak alabilirim. Orduya katılır, kim bilir belki de sayemde generalliğe bile yükselirsin. Ama en önemlisi... Eninde sonunda ben bir imparator ve sen de benim imparatoriçem olacaksın. Bu konudaki kararım kesin."
"Çok ve boş konuşuyorsun! Kes sesini!"
Bir yandan konuşmasında doğruluk payı olduğunu bilsem de asıl sebebin bu olmadığını tahmin ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Kitabının Efsanesi (Eski Versiyon)
Historical FictionKaderin Kitabının Efsanesi kitabının ilk yayınlandığı düzensiz hâlidir.