𐰋𐰃𐰤𐰯: 𐰆𐰯𐰞𐰖𐰆: 𐱅𐰏𐰓𐰃: 𐰋𐰃𐰼: 𐰼𐰏: 𐰸𐰣: 𐰆𐰺𐱃𐰃: 𐰚𐰃: 𐰼𐰏: 𐰆𐰑𐱁𐰺𐰆: 𐰽𐰨𐰓𐰃: 𐰆𐰞: 𐱅𐰏𐰓𐰰𐰓𐰀: 𐰉𐰖𐰺𐰸𐰆𐰤𐰭: 𐰴: 𐰑𐰍𐰺𐰍: 𐰆𐰑𐰞𐰴𐰃𐰤: 𐰾𐰃𐰖𐰆: 𐰆𐰺𐱃𐰃: 𐰶𐰃𐰺𐰴𐰕: 𐰴𐰍𐰣𐰃𐰤: 𐰇𐰠𐰼𐱅𐰢𐰕: 𐰃𐰠𐰃𐰤: 𐰞𐱃𐰢𐰕: 𐰆𐰞: 𐰘𐰃𐰞𐰴𐰀: 𐱅𐰇𐰼𐰏𐰾: 𐱃𐰯𐰀: 𐰞𐱃𐰆𐰣: 𐰘𐰃𐱁𐰍:
~...binip boğa gibi hücum etti. Bir askeri okla vurdu, ikisini takip edip mızrakladı. O hücumda Bayırkuların ak aygırını uyluğundan vurup kırdılar. Kırgızların hakanını öldürdük. Ülkelerini aldık. O yıl Türgeşlere doğru Altay dağlarını...~
🏹
Omzundan zinciriyle asmış olduğum çantama uzanarak odamın anahtarını çıkardım. Kapıyı açtım. İçeri girdik.
Tedirgince ona baktım. Barlas kapıyı kapattı. Kapatır kapatmaz da hızla beni kendisine çekerek kolları arasına aldı.
"Özür dilerim Asena'm... Çok özür dilerim. O hançeri saplamak zorundaydım."
Hançer mi?
Allah'ım... Bu... Bu... Bu... Benim Barlas'ım mı?!
Kendimi çekerek onun kolları arasından çıktım. Yüzüne baktım.
"Sen..."
"Benim! Benim Barlas! Her şeyi hatırlıyorum."
"Ne?!"
Ben gözlerim dolmuş bunun nasıl olabileceğini düşünürken yeniden beni tutup kendisine çekti. Sıkı sıkı sarıldı. Kokumu derin derin içine çekti.
🏹
"İşte böyle. O kitaba dokunur dokunmaz gözlerimin önüne birkaç anı geldi. Başta şaşırıp kaldım. Ne gördüğümü idrak etmeye çalıştım. O görüntülerde sen vardın Asena. Gülen yüzün vardı."
Sustu ve yüzümün her karışına, zihnine kazımak istercesine baktı.
"Görevlerimi tamamlayıp başımı yastığa koyduğum vakit her şey bir bir hatırıma geldi. Bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Başta inanamadım. Rüya falan sandım. Ama sonra babanın elinde gördüğüm Kaderin Kitabı rüya görmediğimi bana belletti. İzin aldım. Senin peşine düştüm. Seni aramaya başladım. En sonunda Ankara'da yaşayan ailene ulaştım. Beni eve buyur ettiler. Girdim ve her şeyi anlattım. Şaşırmadılar. Kitabı elime verdiler. Senin Kazakistan'da olduğunu söylediler. Kitapta da bunu gördüm. Neyse... O kadar iznim yoktu. Ortalık da bayağı gergindi. Sınır karakoluna, işimin başına dönmek zorunda kaldım. Ortalık biraz durulunca yine yıllık izin aldım. Babanı aradım. Çin'de olduğunu söyleyince ilk uçakla geldim."
"Buna inanması çok güç. Sen... Geçmişteki Barlas mısın yoksa gelecekteki mi? Geçmişi biliyorsun, kitapta yaşanılanları hatırlıyorsun ama... Ama gelecektesin. Bu nasıl olabilir? Aklım almıyor Barlas."
İkimiz de koltuğun üzerinde, yan yana oturuyorduk. Barlas elimi ellerinin arasına aldı.
"Sen de gelecektesin ama geçmişe gidebildin Asena."
"Ama bu... Bilemiyorum."
"Aslında şüphelendiğim bir şey var."
"Nedir?"
Yönünü tamamen bana çevirdi. Derin bir nefes verdi. Güzel gözleriyle gözlerimin içine baktı.
"Düşünsene görklüm... Sen kitabı ne zaman açsan sağda bir resim çiziliyor ve solda da yazılar yazılıyor. Âdeta kelimeler kağıda dökülüyor ve resim ağır ağır çiziliyor. Sence bunu kitap mı yapıyor?"
Kafam oldukça karışmıştı. Hiçbir şey düşünemiyordum. Yalan söylemedim. Direkt;
"Anlayamıyorum."dedim.
"Kitap kendi kendisini yazmıyor görklüm. Bu kitabı... Birisi yazıyor."
"Ne?!"
Kendimi düşünmeye zorladım. Dediği gibiydi. Olabilirdi. Ancak kabul etmesi çok zordu. Üstelik aklıma takılan şeyle gözlerimi irileştirip Barlas'ın elini sıktım.
"Ama kitap hâlâ yazılmaya devam ediyor Barlas! Son bulmadı!"
"O zaman hâlâ biri tarafından yazılıp çizilmeye devam ediliyor Asena'm."
"İnanamıyorum. Bu nasıl olabilir?"
Bu soruları sormayı artık bırakmıştım. Çünkü kitaba ve kitabın getirdiklerine alışmıştım. Hepsi olağanüstü şeylerdi. Alışmaya çalışmasaydım kafayı yerdim.
Ancak Barlas'ın söylemiş olduğu şey bırakmış olduğum soruları yeniden düşünmeme ve dillendirmeme yol açmıştı.
Bu kitap birisi tarafından yazılıyorsa, o kişi tarafından yönetiliyoruz demektir.
Peki neden buna engel olamıyoruz?
"Aynı şeyi düşündüğümüze eminim görklüm. Buna engel olmanın mutlaka bir yolu olmalı. Aksi takdirde geçmişte yaşanan ne varsa bir bir gerçekleşiyor."
"Ama buna engel olabiliyoruz. Sen 1 saat öncesine kadar buna engel oldun. Başımıza gelebilecekleri biliyoruz. Değiştirip, tüm yaşanacaklara engel olabiliriz."
Kabul etmesi çok zordu. Her şey bir bir gerçekleşecekse sonumuz yine ayrılıktı. Ben ondan yine ayrılmayı istemiyorum.
Barlas'ın gözleri doldu. Sesi titredi.
"Efsanenin ismi neydi Asena'm?"
Biliyordu ama bana soruyor muydu? Ne düşünüyordu yine?
Benim de gözlerim doldu. Güçlükle yutkundum. Onun kızarıp kanlanan gözlerinin içine bakarak cevap verdim.
"Kaderin Kitabının Efsanesi."
"Neyin kitabının?"diye bir kere daha güçlükle sordu.
"Ka-ka-kaderin."
"Eğer... Eğer biz bu kitabın içerisindeysek..."dedi ve sustu.
Gözlerini yumdu. Devamını getirmek istemedi. Getiremedi.
Ama anladım zaten.
Devamını ben getirdim.
"Kaderimizi yaşıyoruz demektir. Geçmiş vasıtasıyla kendi kaderimizi gördük. Şimdi de... Kaderimizi yaşıyoruz. Kader... Değiştirilemez."
Ağzımdan bir hıçkırık kaçırdığım vakit Barlas yine beni kendisine çekti. Sıkıca sarıldı. Onun da vücudu sarsılıyordu. O da ağlıyordu.
Sarılışına karşılık verdim. Ben de ona sıkıca sarıldım. Âdeta yalvarırcasına, kısılan sesimle;
"Senden ayrılmak istemiyorum." dedim.
Cevap veremedi. Sonra hiç konuşmadık. Birbirimize sıkıca sarılıp gece boyunca bu şekilde, sesli sesli ağladık.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Kitabının Efsanesi (Eski Versiyon)
Historical FictionKaderin Kitabının Efsanesi kitabının ilk yayınlandığı düzensiz hâlidir.