𐰶𐰃𐰺𐰴: 𐰺𐱃𐰸𐰃: 𐰘𐱅𐰃: 𐰖𐰆𐰞𐰃: 𐰾𐰇𐰠𐰢𐰾: 𐰘𐰏𐰼𐰢𐰃: 𐰾𐰇𐰭𐰾: 𐰾𐰇𐰭𐰾𐰢𐰾: 𐱅𐰭𐰼𐰃: 𐰖𐰺𐰞𐰴𐰑𐰸: 𐰇𐰲𐰇𐰢: 𐰃𐰠𐰠𐰏𐰏: 𐰠𐰾𐰼𐱅𐰢𐰾: 𐰴𐰍𐰣𐰞𐰍𐰍: 𐰴𐰍𐰣𐰽𐰺𐱃𐰢𐰾: 𐰖𐰍𐰃𐰍: 𐰉𐰕: 𐰚𐰃𐰠𐰢𐰾: 𐱅𐰃𐰕𐰠𐰏𐰏: 𐰾𐰇𐰚𐰇𐰼𐰢𐰾: 𐰉𐱁𐰞𐰍𐰍: 𐰘𐰇𐰚𐰦𐰇𐰼𐰢𐰾: 𐰴𐰭𐰢: 𐰴𐰍𐰣: 𐰨𐰀: 𐰃𐰠𐰏:
~Babam Kağan kırk fazlası yedi(47) kez ordu sevk etmiş(sefer yapmış). Yirmi kez savaşmış. Tanrı buyurduğu (emrettiği) için devletliyi devletsiz bırakmış. Kağanlıyı kağansız bırakmış. Düşmanları bağımlı kılmış. Dizlilere diz çöktürmüş. Başlılara baş eğdirmiş. Babam Kağan, öylece (o şekilde) devleti ve yasayı kazanıp uça barmış (cennete gitmiş, vefat etmiş).~
Ordu sevk etmiş kelimesi metinde "sü sülemiş" olarak geçiyor. Sü kelimesi 'ordu' anlamına gelmektedir. Hatta bugün bile değişmiş hâliyle kullanırız bu kelimeyi;
"Su uyur, düşman uyumaz." Ordu uyur da asla düşman uyumaz. Gözünü açık tut anlamında.😄
🏹
Tünel şimdilik boştu ve sadece biz, yani son giren savaşçılar ilerliyorduk. Yaralı olanların dişlerini sıkarak arada inlemeleri haricinde ses yoktu. Ancak ilerledikçe sesler artmaya başladı.
Bir müddet sonra ayakta gezeleyen Ayana'yı ve arkasındaki topluluğu gördük. Genç kızların çoğu ayaklandı. Kucağında bebekleriyle bizlere bakanlar da vardı. Gözleri bekledikleri bir kişi varmış gibi gelen herkesin üzerinde geziniyordu.
Arkamızda olan askerler de, yaralı bile olsalar sevdiklerini görünce hızlanarak ilerlediler ve sarılma faslı başladı. Şimdi acılarını unutmuşlardı. Sevinç sesleri dört bir yandan yükseliyordu. Beklediğini göremeyenler ise büyük bir sessizliğe bürünüp bir köşeye çekiliyordu.
Ayana çatık kaşlarıyla bir müddet bana baktı. Sonra Yifan'a. Kınından kılıcını çekti. Hızla Yifan'ın üzerine geldi.
Onu durdurdum.
"Bekle, Ayana! Dur lütfen."
Hemen karşımdaydı. Ateş saçan gözleri benim gözlerimle de buluştu.
"Neden duracakmışım?! Onu öldürmen gerekiyordu Asena! Neden öldürmedin?! Neden tünelimizde?!
"Ayana lütfen."
"Ne lütfen?! Ne yapmaya çalışıyorsun?!"
"Sadece... Sadece ona bir şans verdim. Söz veriyorum. Eğer bu şansı değerlendiremezse, ölümü yine benim elimden olacak."
"Peki o zamana kadar, yalan söylüyorsa kaç canımızı daha alacak? Bunun vebalinin altından kalkabilir misin?"
Ben ona cevap vermek için ağzımı açmıştım lâkin açtığım gibi kapatmam bir oldu. Şu ana kadar görmediğim Tomris birkaç kişinin arasından gelirken;
"Kesin sesinizi!" dedi. Topallıyordu. Bacağından yara almış olmalıydı. Yanımıza geldi.
"Kesin artık sesinizi! Yifan'ın ölmediği ve şu an elimizde olduğu daha iyi. Tünel konusunda sıkıntı yaşarsak Yifan'ın bildiği yerlerden faydalanabiliriz. Bunu bir kenara koyalım. Asıl sorunumuz bu değil. Buradan bir an önce gitmemiz lâzım. Ama Laçin ve birliği hâlâ gelemedi. Seslere bakılırsa orduyla savaşmaya hâlâ devam ediyorlar. Onları bırakamayız."
1 adım daha öne atıldım.
"Ben giderim. Yardım için."
Tomris başını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Kitabının Efsanesi (Eski Versiyon)
Tarihi KurguKaderin Kitabının Efsanesi kitabının ilk yayınlandığı düzensiz hâlidir.