•22• Neler Oldu?

12.9K 1K 49
                                    

Merhaba! Ben döndüm. Kısa bir "Önceki bölümlerde Anka" ve sonrasında "Biz yokken neler oldu"yu anlatan bir geçiş bölümü ile karşınızdayım. Yarın yeni bölümü yayınlayacağım. Bilgilendirmeyi yaptığıma göre bundan sonrasının okuyucularıma seslenme olacağını belirtmeliyim. Sevgili okuyucularım, öncelikle bu çok çok çok uzun ara için hepinizden özür dilerim. Büyük bir sınav atlattım yani inşallah atlatmışımdır, sonuçlar gelince anlaşılacak. Öncelikle beni sabırla beklediğiniz için teşekkür ederim. Ve bana "Anka yeni bölüm ne zaman gelecek?" diye soran sevimli/meraklı okuyucularıma ayrıca teşekkür ederim. Bu meraklarınız beni ziyadesiyle mutlu etti. (Yarın edebiyat sınavına girecek öğrenci dramı :D ) Hepinizi çok seviyorum. Beni çok mutlu ediyorsunuz. İyi okumalar... -Ç.T.

---DAHA ÖNCEKİ BÖLÜMLERDE ANKA---
Bir yaz günü elementleri kontrol edebildiğini öğrenen Anka yeni okul yılı için Akademeia adındaki kendi gibi beyni gelişmiş insanların bulunduğu bir okula başlar. Yeni insanlar, yeni hayatlar derken gizli öğretmeninin sevgilisinin (Rodrick'in sevgilisi Valeria'nın) öldürüldüğünü öğrenmesiyle yanına okulun delisini (George) alarak olayı araştırmaya başlar. Bu sırada abisi gibi gördüğü Eloy için fedakarlık yaparak sonu kesin ölüm içeren bir deneyde denek olur. Deneyin enjekte aşamasından sonra kitlenmeler yaşayamaya başlayan Anka yakın arkadaşlarına çok zaman ayıramaz. Bu arada içi ölüm umutsuzluğu ve ölüm korkusu kaplanan ve sürekli gerçekleştirmek istediği hayallerini düşünen Anka hoşlandığı Tillman ile çıkmaya başlar (Noora-Octivia-Yeşim'in ısrarcı tavırları sayesinde.) Kitlenme sırasında Eloy'a yakalanan ve güçlerini saklayamayan Anka Eloy'a her şeyi anlatır. Artık Anka ilk aşamayı geçmiş ve gelişime tamamen açıktır. Zaman, gelişecek elementlerin zamanıdır.

•22• Neler Oldu?

Saat gene 1'i gösteriyordu. Akademeia'daki herkes yatmıştı, bizim takım hariç. Ah, evet! Takım olmuştuk, hem de ne takım anlatamam. Kafası kırık bir müdür, sinsi bakışlı bir Alman, dengesiz bir son sınıf, tuhaflıklarla dolu bir müzisyen, zevzek bir ikinci sınıf, beyni her an patlayabilecek olan bir birinci sınıf ve anaç bir kadın. Aramızdaki tek normal insandı Sevgi Abla. Herhalde o olmasa dünya ile bağımız kalmayacaktı. Çünkü hiçbirimiz bu dünya ile bağlantısı varmış gibi durmuyordu. Geçen iki ay gerçekten dolu dolu geçmişti. Ama gerçekten dolu dolu. Ve saat bir olmuş biz hala ayaktaydık. Çok çalışıyoruz çok...

Beni kabul etmelerinin nedeni çok hızlı bir şeyleri kavrayıp öğrenmemdi ama hiçbiri bu kadarını beklememişti anlaşılan. Beynim o ilk aşamayı geçtikten sonra o kadar hızlı gelişmeye başladı ki kontrol edilemez oldu. Yakalanmamız an meselesiydi. 1 haftada su ile ilgili yapabilecek her şeyi başarmıştım. Bu durum haliyle başta Nim olmak üzere herkesi endişelendirmişti. Çünkü bu hızla gidersem atomlarıma ayrılmam 1 ay bile sürmeyecekti. Ve bizim daha çok zaman ihtiyacımız vardı. İşte bu yüzden Rodrick ve George'a çok iş düştü. Bir hafta boyunca çok sıkı çalıştılar. Rodrick beyin fonksiyonlarımı yavaşlatacak ilaç üretmeye çalışırken George'da beni her dakika gözlemleyip notlar alıyor ve bunları bildiriyordu büyüklere. Rodrick 1 hafta içinde ilacı üretince ise her şey daha normale dönmeye başladı. Aslında garipti. 1 haftada böyle ultra güçlü bir ilaç üretti ve onu ne zaman görsem bilgisayar başındaydı. Onu hiç deney yaparken görmedim bu sürede. "Daha çok laboratuvarda geçirmesi gerekmez miydi?" diye düşündüm uzun bir süre hatta bunu bir gece George'a da söyledim ama sonra bu işlerden çok fazla anlamadığımı hatırlayıp bu şüphelere son verdim. Sonuçta 5 yıllık eğitimi 4 senede tamamlayan ben değildim.

Dediğim gibi saat 1 ve biz ayaktayız. Haftada bir enjekte işlemini gerçekleştiriyoruz. Ve insanlar anlamasın diye gece geç saatleri tercih ediyoruz. Ayrıca hafta boyunca düzenli şekilde gözlemcilerim George ve Eloy rapor sunuyorlar ilacın etkileri üzerine.

Geçen 2-2,5 ay boyunca George ve Eloy cephesinde işler bir hayli değişti. 180 derece döndü de diyebilirim. Eloy'un her şeyi öğrendiği gün nerdeyse kanlı bıçaklı olan ikili artık kardeş gibiler. Tabi ikisini birleştiren ortak bir payda var:Ben. İkisi de üzerime titriyor, bana bir şey olacak diye ödleri kopuyor, hatta bazen abartıp beni bunaltacak derecede paranoyak davranıyorlar.

Bu arada George'un diğer elementinin su olduğundan şüpheleniyorum. Çünkü çok dengesiz. Bir öyle bir böyle. Böyle bir vaziyet de anca iki zıt elemente sahip olursa ortaya çıkar diye düşünüyorum. Ve bence haksız değilim.

Bu geçen zaman zarfında gelişen bir şey de bizimkiler. Onları toplu olarak bulunduğumuz zamanlar ve ortak dersler haricinde hiç görmüyorum. Ve böylelikle onların bana öfkeli tepkileri de kaçınılmaz oluyor. Özellikle Noora. Ondan cidden tırsıyorum. O bakışları karşısında bir gün ölüp kalırsam diye düşünmediğim zaman yok değil. Ama beni en çok üzen şey Yeşim'in hüzünlü bakışları. Ne kadar diğerleri ile vakit geçirmeyi çok sevse de insan kendi memleketinden biri ile zaman geçirmedikçe kendini eksik hissediyor. Ve benim elimde maalesef o kadar zaman yok. Elimde her şey var ama bir tek zaman yok. Galiba dünyaya gelirken onu arabaya atmayı unutmuşum.

Bu aralar canımı sıkan tek konu bu da değil. Tillman. Bu iş gerçekten zor, hele de sevmiyorsan karşındakini. Yaptığım saçmalıktı, kabul ediyorum. Ölüm havasına girmiştim ve hayallerimi gerçekleştirmeden ölmek istemiyordum. Ayrıca Tillman'dan hoşlanıyordum ama gerçekten çok saçma bir kararmış. O kadar sene geçti ve ben hala acele karar almamayı öğrenemedim. Küçükken de böyleydim. Hızlı kararlar alır ve sonra pişman olurdum. Bir kursa çok büyük bir hevesle başlardım ama iki hafta geçmeden çok sıkılıp kursu bırakırdım. Şu zamana kadar sıkılmadığım hiçbir şey olmadı hayatta, elementlerim hariç. Adeta sıkılmak için yaratılmış gibiyim. Galiba gelirken arabaya fazladan sıkılganlık paketi atmışım. "MY BAD!"

İşte, böyle olunca da Tillman ile geçen süreler bana ölüm gibi geliyor. Yanlış anlaşılmasın. Kendisi gerçekten çok iyi bir insan ayrıca garip de. Yanında eğleniyorum, arkadaş olsaydık favorilerimden olurdu ama sevgili? Hadi ama, böyle bir sıfat altındayken gerçekten rahat davranamıyorum. Bir an önce bitirmek istiyorum ama onu üzmek de istemiyorum. Ayrıca bir de Octivia var. Böyle bir şey yaparsam benim tüylerimi tek tek yolacağından hiç şüphem yok.

Ve... Değişmeyen tek şey Kraliçemiz- çok sevgili ELIZABETH-; ve de bana olan, her dakika giderek büyüyen nefreti. Hayır anlamıyorum, ne yaptım ki? Darren ile çıkan da ben değilim ki! Her gün beni rezil etmek, okuldan göndermek için ayrı bir adımda bulunuyor. Genelde hepsi çocukça, gülünecek şeyler ama her gün olması bir süre sonra insanın canını ister istemez sıkıyor. O ve üstüme döktüğü yemekler yüzünden bir hafta başkalarının kıyafeti ile dolaşmak zorunda kalmıştım ve gerçekten hiç hoş değildi.

Şuan ise enjeksiyon işlemi bitmişti ve laboratuvardan ayrılıp George ile odama gidiyorduk. Yarın yine dolu dolu bir gün bizi bekliyor. Denenecek bir sürü method, kullanılacak bir sürü totem, kalbi onarılacak bir sürü dost ve uğraşılacak bir baş belası. Gene sıradan bir gün olacak galiba...

ANKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin