Bugün 30 Ağustos. Annemlerle Sevgi Hanımı bekliyoruz. O kadar heyecanlıyım ki... Kalbim yerinden çıkacak sanki. Tatilde yanımıza geldiğinden bu yana olacakları düşünüyorum. Nasıl bir okulum olacağını? Nasıl insanlarla karşılaşacağımı? Ve en önemlisi neler yapabileceğimi... Canım sıkıldıkça su ile oynuyorum. O kadar huzur verici ki, insanı alıp başka yerlere götürüyor. Heyecanlı olmamın yanında üzgünüm de. Ailemi, arkadaşlarımı burada bırakmak zorundayım. Ara tatiller ve yaz tatilleri dışında hiçbirini göremeyeceğim. Onları şimdiden özlüyorum ama gitmezsem kötü şeyler olacak, hissediyorum. Sevgi Hanım gitmezsem güçlerimin etrafa zarar vereceğini söyledi. Onları kontrol etmeyi öğrenmeliyim.
Arkadaşlarımla konuşup aynı yalanı onlara da söyledim. Bazıları bize niye söylemedin hep beraber girerdik sınava dedi, bazıları seneye biz de sınava girelim dedi, bazıları ne güzel ygs'den kurtuldun ne şanslısın be dedi. Hepsi benim adıma sevinmişlerdi. Hepsi de gerçek birer dosttu ve onları seviyordum. Onlardan ayrılmak zor olacaktı ama alışacaktım. Alışmalıydım.
Bu arada annemle alışverişe çıktık. Gerekli nevresimdir, yastıktır,pijamadır, kıyafettir hepsini aldık. 4 koca valiz oldu.
Kapı çaldı ve Sevgi Hanım geldi. Biraz oturduk ve sohbet ettik ailecek. Sonra hep beraber havalimanına gittik. Annemlerle vedalaştım. Annem ağlamaya başladı.
"Anneee. Ağlama. Bak hem bu benim iyiliğim için. Lütfen yıpratma kendini. Seneye de ayrılacaktım. Sadece bir sene erken oldu o kadar."
"Tamam kızım. Ağlamıyorum. Sadece biraz duygulandım. Sen bizi düşünme. Orada kendini en iyi şekilde yetiştir. Çok iyi bir mühendis ol. Seni seviyoruz."
"Ben de sizi..." onlara sarıldım. El sallayarak Sevgi Hanımın yanına gittim. Onlar da geri döndüler. Beraber kontrolden geçtik. Sonra küçük bir uçağa yöneldik. Uçağın içine girdiğimde bunun özel bir jet olduğunu anladım. İçinde çok az sayıda koltuk vardı ve koltuk sayısı kadar da monitör. Sevgi Hanım koltuğun birine oturdu, ben de yanına.
"İstersen uyu biraz. Yolumuz uzun oraya gece anca varırız. Ben seni varınca uyandırırım."
"Teşekkürler." Gerçekten yorulmuştum. Düşünmek bile insanı yoruyor...
"Ankaa.. Ankaa.. Anka.."
Birinin sesiyle uyandım.
"Efendim?"
"Hadi iniyoruz."
"Tamam." Uçaktan indik. Burası havaalanı değildi. Küçük bir pistti. Etraf alabildiğine yeşillikti. Ve birkaç tane patika görünüyordu. Bizi bir araba bekliyordu.
"Nerdeyiz?"
"Tatlım. Akademi biraz medeniyete uzak bir yerde. Bu sizin ve diğer insanların güvenliği için. Ama ulaşım çok zor değil."
"Zor değil mi? Bir dakika. Sen ilk geldiğinde uçuyordun. Bundan mı bahsediyorsun?"
"Aslında ondan bahsetmiyorum. Akademiye giden bir sürü ulaşım yolu var. Tren, gemi, araba, uçak... Biz sadece uçak daha kullanışlı olduğu için onu kullandık. Ve ben uçmuyordum. Yani tam olarak değil. Sadece gücümü kullanıp yükselebiliyorum ve kendimi yönlendirebiliyorum."
"Bunu sadece hava elementi olanlar mı yapıyor? Yoksa sadece tek elementi olanlar mı?"
"Hayır. Bunu her element farklı şekilde yapabilir. Ve elementleri böyle kullanabilmek için tam güçte olmak önemli değil. 5.yılınızda öğreneceksiniz zaten bunları. Hadi bekletmeyelim arabamızı. Daha yolumuz var."
Araba bindik ve yemyeşil yollarda gitmeye başladık. Etraf adeta cennet gibiydi ve iklimi de bizim ülkemizinkine benziyordu. Orta kuşaktaydık büyük ihtimalle. Ama olmayabiliriz de. Uzun bir süre yol aldık. Sonra Sevgi bana döndü.
"Evet. Şimdi gerçekten tanışabiliriz. Ben Sevgi Kaya. 27 yaşındayım. O yüzden bana sadece Sevgi abla de lütfen. Sevgi Hanım çok mesafeli duruyor. Okulda danışmanın benim. Ne olursa olsun bana gel. Kapım her zaman sana açık. Müdürümüz Lysander Dantis ilk geldiğinde seni karşılayacak. Kendisi felsefe ile biraz(!) ilgilidir. Sana birkaç şey sorabilir. O yüzden fazla şaşırma. Bir de biliyorsun ki çok uluslu bir okuluz. Ve herkesin bütün dilleri bilmesi gerçekten imkansız. Bu yüzden kendi geliştirdiğimiz bir çipi sana enjekte edeceğim birazdan. Korkma. Çip sana hiçbir zarar vermeyecek. Sadece karşındaki insanın tüm sözlerinin beyninde çevrilmesi sağlanacak. Bu çip yalnızca iki tarafta da varsa çalışır. Bu yüzden akademiden ayrıldığında diğer yerlerde karışıklık çıkmayacak." korkmuştum ama ona güveniyordum. Arkamı dönmemi işaret etti. Döndüm. Saçımı topladı. Arkadan boynuma bir aletle çipi yerleştirdi. Acımıştı. Ama sonra hemen geçti.
"İyisin değil mi?" kafa salladım. Ve sonra araba durdu. Gelmiştik galiba. Arabadan indi. Ben de arkasından. Ve sonra gördüğüm manzara ile gözlerim açıldı, ağzım 'o' şeklini aldı. Ve ağzımdan şu sözler kaçtı.
"Vay canına..."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA
Ciencia FicciónBir yaz günü su ve toprak elementlerini kullanabildiğini öğrenen Anka yeni okul yılında kendi gibi beyni gelişmiş insanların olduğu Akademeia'da okumaya başlar. Yeni insanlar yeni hayatlar derken gizli öğretmeninin sevgilisinin ölmesi üzerine kendin...