GELECEK BÖLÜMLE İLGİLİ AÇIKLAMA AŞAĞIDA... İYİ OKUMALAR...
" Hayır. Eloy değil ben yapacağım!" dedim. İçeri girdiğimde herkesin yüzü bana döndü ve Frau Müller dışında herkeste aynı yüz ifadesi:ŞAŞKINLIK
Bir dakika Frau Müller'in ne işi var burada? Sandra dedikleri kadın nerede? Yoksa Sandra Frau Müller'in adı mı? Büyük ihtimalle öyle ama bu hala benden nefret ettiği gerçeğini değiştirmiyor. Hala yüzünde şaşkınlık yerine saçma bir sırıtış var ve gizlemeye çalıştığı da söylenemez!
İlk toparlanan Lysander oluyor:
"Sen ne kadar süredir kapıdasın? Ne kadarını duydun?"
"Eloy'u feda edeceğinizi öğrenecek kadar." Diye cevap verdim. Eloy'un hayatını yok saydığı için kızgındım sevgili müdürümüze. Oysa ilk tanıştığımda ne kadar da sevmiştim. Biraz çatlak, biraz sevimli ve felsefe ile ilgili... Ama ilk izlenim doğru olmayabiliyormuş.
"Hayır Anka. Böyle bir şey söz konusu bile olamaz." dedi Sevgi abla.
"Sevgi abla. Seni kırmak istemiyorum ama Eloy'un ölmesine izin veremem. Seni nasıl bir abla gibi görüyorsam onu da bir abi gibi görüyorum."
"Ben de seni kardeşim gibi seviyorum ve bu yüzden asla izin vermem. Beni anlıyor olman gerekiyor."
"Sevgi abla. Anlıyorum ama bu benim kararım ve Eloy yerine ölmeye razıyım. Ve diğerleri yerine..."
"Hayır Anka!" Sevgi ablanın sesi yükselmişti. Bu arada Frau Müller araya girdi.
"George. Kapıda dikilmene gerek yok. Girebilirsin. Nasıl olsa çoğunu duydun." Frau Müller bilgisayarın ekranını görecek bir biçimde duruyordu. Büyük ihtimalle kameradan görmüştü. Sonuçta pşişik olamaz, değil mi?
"George da mı? Daha kaç kişi karıştı bu işe? Ve siz! Bu çocukların tüm her şeyden nasıl haberi oldu?" dedi Lysander biraz sinirli, biraz hayrete düşmüş şekilde ve yüksek ses tonuyla.
"Önemli olan kaç kişinin bildiği değil." Dedim.
"Hayır asıl önemli olan kaç kişinin bildiği!" Dedi Lysander bana.
"Hayır önemli olan Eloy'un ben gelmesem feda edecek olmanız!" Dedim artık benim de ses tonum artmıştı.
"Hayır! Dinlediklerinden anlamış olman gerekiyor. Bu iş gizli kalmalı. Daha fazla insan ölemez. Ne kadar az bilirlerse daha iyi!"diye cevapladı Lysander bana karşılık olarak bağırarak.
"Kim öldü ki?" dedi George şaşkınlıkla.
"Artık çok fazla şey biliyorlar önceden bilmiyorlarsa bile. En iyisi Anka'ya uygulamak ve George'un da onun gözlemcisi olması." Dedi Frau Müller. Ses tonunda hiçbir üzüntü parçası yoktu. Daha çok eğlenir gibiydi.
"Sen kapa çeneni Sandra. Anka o deneyin bir parçası olmayacak."dedi Sevgi abla sinirle. Ilk defa Sevgi Ablayı bu denli sinirli görüyordum ve ilk defa kötü bir söz kullandığını duydum.
"Cık cık! Etrafta öğrencilerin var Sevgi. Düzgün konuşmalısın. Onlara kötü örnek oluyorsun." Dedi Frau Müller dalga geçer bir şekilde.
"Bana olan hırsını Anka'nın hayatı ile oynayarak çıkarmaya çalışma. Her zaman en iyisi olamazsın Sandra!" Diye cevapladı onu sevgi abla sinirle ve biraz da tükenmişlikle.
"Ben en iyisi..."
"Yeter artık! Sevgi! Sandra! Ikiniz de değerli öğrencilerimdensiniz ama bu aranızdaki gereksiz kapışmayı bırakın! Sevgi, Sandra haklı. En mantıklısı bu." Diye böldü Lysander Sandra'nın konuşmasını. Sonra bana döndü.
"Anka. Bunu kabul ettikten sonra geri dönüş yolun yok. Ve sonucunun ölüm olma olasılığı çok yüksek."
"Evet %100 gibi bir oran." Dedi Rodrick.
"%100 mü?"dedi George şaşkınlıkla. Açıkcası ben de şaşırmıştım. Belki bir ihtimal ölmem diye düşünüyordum. Ben düşünürken kimse cevap vermedi George'a.
"Hadi ama! Anka. Bu kadar salak olamazsın. Sana bunu yaparsan kesin öleceksin diyorlar. Bile bile kendini feda mı edeceksin? Cevap versene! Niye susuyorsun? Cevap verin! Biriniz cevap versin! Karşı çıksın!"dedi George hiddetle. Kimse cevap veremiyordu. Çünkü haklıydı. Haklı...
"Bu benim kararım ve bunu uygulacağım. Bana öyle bakma George. Eloy ve diğer herkes yerine ölmeye razıyım."dedim sesimin kendinden emin çıkmasını isteyerek. Çünkü ben de korkuyordum. Her ne kadar Eloy'un ölmesini istemesem de kendi ölümümden korkuyordum. Ben daha çok gençtim. Yaşamayı düşünüyordum. Sevmeyi, gezmeyi, tozmayı, çocuklarımın olmasını, evlenmeyi, torunlarımın olmasını... Ama hiçbiri artık olmayacaktı. Olamazdı.
"Eh. Seçtiğimize göre 12.yi ben gidiyorum artık. Bir daha da rahatsız etmenize gerek yok." dedi Rodrick ve oturduğu yerden kalktı.
"Rodrick! Biliyorum. Valeria'nın ölümüne üzülüyorsun ama yeter artık. Kendine çeki düzen ver. Ölene kadar içemezsin!" diye çıkıştı Lysander.
"Ama deneyebilirim." diyerek göz kırptı Rodrick.
"Gerçekten intikam almak mı istiyorsun?" Dedi Lysander ve Rodrick'in ilgisini çekmeyi başardı. Rodrick tam kapıdan çıkacağı sırada geri döndü.
"O zaman yardım et. Bir daha kimse ölmesin. Eğer gerçekten Valeria'yı seviyorsan yaparsın."
"Ben Valeria'yı seviyorum hem de bir insanın bir insanı sevebileceğinden daha çok. O benim sahip olduğum tek şeydi. Ona olan sevgim hakkında konuşmaya bir daha cüret etme!" dedi hiddetle Rodrick.
"O zaman Anka'ya işlemi uygula."
"Bir dakika. Yapacağım ama tek bir şart ile."diye araya girdim.
"Şart mı?" dedi Frau Müller alay ile.
"Şart ya da rica. Ne derseniz artık. Bunu yapacağım ama yaparken her şeyi biliyor olmam gerekiyor ki sorun çıkmasın." dedim.
"Aynı şekilde benim de." diye ekledı George.
"Anlaştık ama işlem uygulandıktan sonra. Bunu bir güvenlik önlemi olarak düşünün." diye cevapladı Lysander.
"Ne zaman başlıyoruz?" Diye sordum.
"Yarın gece 12'de Rodrick'in laboratuvarına gelin. Ve unutmayın! Artık bu işin içindesiniz. Kimse öğrenmemeli."
"Ayrıca gözlemcisi olacaksa 7/24 beraber olmalısınız." diye araya girdi Sevgi abla.
"Bunun imkansız olduğunu biliyorsunuz. Dersleri bırakamam. O da bırakamaz. Bırakırsak daha garip kaçar."
"Evet. Bu yüzden biz de ona yardım edeceğiz. Ama senin de bize etmen gerekiyor. Kendindeki değişimleri fark ettiğin anda raporlamalısın. Ayrıca gece bir şey olursa diye senin bir gözlemciye ihtiyacın var. Bunu da George ile seni oda arkadaşı yaparak sağlayacağız."dedi Sevgi abla. İstemediği çok açık ortaydı ve üzgündü ama el mahkum yapıyordu. Çünkü o da en doğrusunun bu olduğunu biliyordu. Ben de ses çıkarmadım. Çünkü herhangi bir itirazda yapmamamı sağlayacaktı. Ve Eloy'un ölmesine göz yumamam.
"Yarın öğlen gibi ayarlamaları yaparız. Şimdi gidin ve dinlenin. Yarın çok işimiz var. Ve, geç kalmayın."dedi zorlama bir gülümseme ile. Galiba ne kadar yapmasını gerektiğini bilse de o da üzülüyordu. Sonuçta onların kurtuluşu için birinin ölmesi gerekiyordu. Ne kadar da ölmek dedim ben öyle.
Yurda doğru sessizce yürürken George beni durdurdu.
"Hiç bir demeyecek misin Anka? Açıklama falan."
"Yarın anlatacaklar işte ne olduğunu. Ben de bilmiyorum."dedim ruhsuz bir şekilde. İçimde bir şey vardı. Açıklayamıyordum.
"Ondan bahsetmiyorum. Eloy için kendini feda etmenden bahsediyorum."
""
"Konuşsana! Niye yaptın?"
"Onu seviyorum. O benim hiç sahip olamadığım abim gibi."
"Sen de diyorsun ki gibi. Gerçek abin olsa bile sonunda öleceksin. Şimdi doğruyu söyle. Neden yaptın?"
"Aslında... Ben her zaman bir kahraman olmak istemiştim. Ve kadınlar çok fazla şans gelmez bu konuda. Bana bir şans verildi. Ben de kabul ettim."
"Gerçekten mi? Once Upon A Time'dan alıntı mı?"
"Belki evet belki hayır. Ben de bilmiyorum George... Galiba benim biraz yalnız kalıp düşünmeye ihtiyacım var. Sen git. Ben birazdan gelirim."
"Iyi!"dedi George ve bir sinirle gitti. Şuan onun tavırlarını düşünecek halim yoktu. Hiç kusura bakma George ama daha önemli konularım var.
Yurdun içinden geçip sahile indim. Akşamları her zamanki gibi parlıyordu. Bu deniz gerçekten farklıydı. Ya da okyanus, ya da göl artık her neyse. Kumlara oturup su ile oynamaya başladım. Bir ileri bir geri yapıp döndürüyor, yapabildiğim en ilkel şekilleri yapıyordum. Ben gerçekten neden kabul etmiştim? Onu bırak neden atlamıştım? Tamam Eloy'u gerçekten seviyordum. Ama daha nerdeyse 2 aydır tanıdığım oğlan için bunu yapacak kadar mı seviyordum? Sadece 2 ayda onu nasıl aileden gördüm? Onu bırakın her ne olursa olsun gençliğimi, sadece gençliğim de değil hayatımı verecek miydim? Peki hayallerim? Onlara ne olacaktı? Ben mutlu bir şekilde ölmek istiyordum sadece. Yaşlanınca, sevdiğim insanla beraber. Şimdi nasıl yaşlanacaktım? Ilk başta gerçekten isteyerek atıldım. Çünkü dedim, belki ölmem. Belki yaşarım. Kesin %1 bile olsa ihtimal vardır. Ama %100 öleceğimi söylediklerinde öylece kalakaldım. Bu kadarını beklemiyordum. Ama geri adımda atamazdım artık. Bu belki gurur, belki insanların ne diyeceği korkusu, belki de kahramanlık isteği... Bilemiyorum neden. Ama şunu biliyorum ki ölmek istemiyorum. ÖLMEK ISTEMIYORUM! Ve geri adım da atamam...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA
Science FictionBir yaz günü su ve toprak elementlerini kullanabildiğini öğrenen Anka yeni okul yılında kendi gibi beyni gelişmiş insanların olduğu Akademeia'da okumaya başlar. Yeni insanlar yeni hayatlar derken gizli öğretmeninin sevgilisinin ölmesi üzerine kendin...