•26• New York

13.9K 1K 80
                                    

Merhaba tekrar. Şu birkaç gündür (sınavlar açıklandığından beri) psikolojim çok yerinde değildi. Özellikle ilk gün bayağı saydırdığımı söylemeliyim kendime. O yüzden birkaç gün bir şeyler yazmaktan uzak durdum. Bu arada tüm sınava girenlere geçmiş olsun. Gerçekten çok DEHŞET bir sınavdı. Yaşayan bilir... Genel olarak bilgi vermem gerekirse genele göre kötü değil ama istediğim gibi de gelmedi. tercih dönemi geçsin, açıklansın size haber veririm. İnşallah hepimiz için en iyisi olur. Bölüme dönecek olursak, uzun zamandır yazmayı çok istediğim bir bölümdü. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar... -Ç.T.

Edit:Multimedia'ya fotoğraf koyamıyorım şuan ama eve gidince halledeceğim onu. Yani Pazartesi fotoğraf için tekrar bakabilirsiniz...

"Bir anlaşma yapalım."
"Nasıl bir anlaşma?"
"Bu uçaktan indiğimiz andan itibaren sen tüm dengesizlikleri bırakacaksın."
"Başka? diye alayla sordu George.
"George! Biraz ciddiye al. Özellikle birkaç gündür iyice beni sinir etmeye başladın. Bir çok iyisin bir çok kötü."
"Ne yapmamı istiyorsun Anka?!. İçimde element çatışması olduğunu söyleyen sendin hatırlıyorsan."
"Bak, Noora'nın da element çatışması var ama seninki gibi değil. Benimle bir sorunun mu var? Bilmeden yanlış bir şey mi yaptım?"
"Hayır, hiçbir şey yapmadın."
"O zaman lütfen iyi geçinelim özellikle bu gezide. Bak George, ilk zamanlarımı hatırlıyorsun değil mi? Kendimi kaybettiğim günleri, geceleri, gizlice ağladığım günleri? Kimsenin bilmediği şeyleri biliyorsun, en zayıf anlarımı gördün. Ölmeden önce hayallerimi gerçekleştirmem için bunların son şanslarım olduğunu da biliyorsun. Lütfen bana yardım et, işimi kolaylaştır. Niye beni de Eloy gibi kabul etmiyorsun? Niye bana karşı bu kadar dengesizsin?"dedim çırpınırcasına.
"Üzgünüm."dedi gerçekten üzgün bir sesle. "Sadece bu aralar çok şey dönüyor, çok şey yaşıyorum ve her zaman yanımda sen olduğun için ister istemez sana yansıyor."
"George, sen gerçekten çok ilginç ve çok iyi bir çocuksun. Arkadaş olmak isteyeceğim türden biri. Lütfen arkadaş olalım, en azından 4 günlük."
"Bazen kendimi göreve çok kaptırıyorum. Aileden gelen bir özellik. Bilirsin 'onlar işimiz değil hayatımızın amacı' mantığı."dedi ve sustu.
"Bana istediğini anlatabilirsin. Hep beni dinliyorsun biraz da ben seni dinleyeyim. Aslında garip biliyor musun?"dedim eskiyi hatırlayarak.
"Garip olan ne?"diye sordu merakla.
"Önceden yani tüm bu deney-denek olaylarından önce ben hep dinleyiciydim. Genelde anlatan taraf değil dinleyen taraf olurdum ama senin yanında hep anlatan taraf oluyorum ve bu bana biraz yabancı. Kendimi rahatsız hissediyorum."
"Emin misin? Çünkü ben konuştum mu susmam. Hatta bir keresinde 5 saat aralıksız konuşarak 3 insanı birden bayıltmışlığım var."
"Bunları kim uyduruyor?"diye sordum gülerek.
"Bilmiyorum ama sence de güzel uydurmuyor mu?"dedi o da gülerek.
"O zaman arkadaşız?"dedim elimi uzatarak ve bir kaşımı sorarcasına kaldırarak.
"Arkadaşız."dedi elimi sıkıp gözlerimin içine bakarken.

New York La Guardia Havaalanı'na indiğimizde bizi George'un annesinin şoförü karşıladı.
"Hoşgeldiniz beyefendi ve hanımefendi. Araba şu tarafta. Valizlerinizi ben alayım."dedi ve zorla elimden valizimi aldı. İkimizin valiz kavgasına ise George kıs kıs gülüyordu. En sonunda şoför önden yürümeye başlayınca ben de George'un omzuna bir tane yumruk attım.
"Niye gülüyorsun?"
"Çok komiktiniz ama. Hele valizini vermemek için direnmen çok komikti."
"Ne bileyim, adam direk çekince elimden ürktüm biraz."
"Joshua biraz... Neyse kendin öğren onun nasıl biri olduğunu." dedi gülerek. "Ayrıca şuan Joshua bizi duyamıyor olsa da etrafımızdaki insanların birkaçı duyuyor ve garip garip bakmaya başladılar bile. Çip sadece sana ve bana çalışıyor, diğerleri anlamıyor. İngilizce konuş. Biliyorsun değil mi?"
"Ha ha. Çok komik. Tabiki de biliyorum, bilmesem söylerim."
"Neyse uyarayım da. Annem Sherlock Holmes'un kızıdır." dedi bilmediğim bir şakaya güler gibi ve devam etti "Onun yanında çok dikkatli ol. Hiçbir şey çaktırma."
George konuşurken etrafa da bakıyordum ve uçaktan indiğimizden beri bir adam çok şüpheli duruyordu. Sanki bizi izliyormuş gibi. Ve hala arka çaprazımızdan ilerlemeye devam ediyordu. Ama sonunda sola sapıp gözden kayboldu.
"Tamam. Peki baban nasıl biri?"
"Onun aklı bir karış havada. Sakın ona bir şey emanet etme ve özellikle yemek yapmasına karşı çık. Yemeğin altını açık bırakıp aklına gelen besteyi yazmaya koyulduğu için 2 evimizi yakmıştı. Birini de annem patlatmıştı, yanlış kimyasallar."dedi gülerek.
Benim ise gözlerim açık kalmıştı.
"Şaka, değil mi?" dedim ama George çok ciddi duruyordu.
"Değil mi?"dedim yutkunarak.
"Değil. O yüzden laboratuvardan uzak dur. Babamı da mutfaktan uzak tut."dedi gülerek.
Bu arada araba kalabalık sokaklarda ilerliyor, sabahın erken saatleri olmasına bir sürü insan ve arabanın bulunduğu yollarda gidiyordu.
"Nerede oturuyorsunuz?"diye sordum merakla.
"Yukarı batı yakasının oralarda."dedi kısaca.
"Peki orası nerede?"diye sordum merakla.
"Bilmen gerekmiyor mu senin bunları? Hani hayalindi New York?"dedi alaya kaçan bir ifade ile.
"George." diye uyardım kısaca ve devam ettim. "Sadece Times Square, biraz Broadway ve çoğunlukla Central Park."
"Broadway ile Central Park arasında bir yerde."
"Ay, gerçekten mi? Çok güzel olacak." diye el çırptım sevinçle. George ise göz devirmekle meşguldü.

ANKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin