Şimdi size çok önemli bir sorum olacak sevgili okurlar. Sizce bölümleri "Her pazar olduğu gibi Anka sizlerle" tarzımda mı yapmalıyım yoksa her zaman olduğu gibi kafama göre mi takılmalıyım. Ve şu 3 bölüm biraz yavaş akacak söylemeliyim ama sonrası artık kıyamet kopuyor ve hızlı hızlı ilerleyip final yapacağız. Daha finale çok var ama baştan gidişatı anlatayım dedim. Ayrıca diğer bölümlerin multimedialarında düzenlemeye gideceğim. Sevgili Circe'nin dediği şey çok aklıma yattı. Multimedia'daki karakterler ne gerçekten benim düşündüğüm karakterler ne de sizin düşündükleriniz. Hayal gücünüz onları nasıl hayal ediyorsa öyle olsunlar çünkü o karakterler siz onları hayal gücünüzde yarattıkça varlar. Sizin hayal gücünüz işin içine girmiyorsa onlar birkaç kelime kombinasyonundan başka bir şey değiller. Yine saçmalıyorum ama bunu yeni çıktığım sınava verin. Demek istediğim karakter resimleri kalkıyor (birkaçı hariç) yerine bölümlerle ilgili yeni resimler koyacağım. Ve son olarak, yeni kapağı nasıl buldunuz? Ben çok beğendim :) Kendinize iyi bakın, siz bana lazımsınız. İyi okumalar... -Ç.T.
Edit: Hikaye düzeldi mi? Görünmüyor dediler :(
Yine muhteşem bir gün. Yine bol güneşli, bol parıltılı ve hayvan sesleri ile dolu bir güne daha merhaba dedik demek isterdim ama hava 1 haftadır olduğu gibi kasvetli, kapalı ve yağmurlu. Üzerimizde kümülonimbuslar kol geziyor. Zaten bir aralık ayından daha başka ne bekleyebilirsiniz ki? Üzerimdeki psikolojiden mi bilinmez yağmuru çok seven ben artık yağmurdan nefret etmeye başladım. Yağmur yağdığında ne derse girmek istiyorum ne de yataktan çıkmak. Zaten kasvetli olan psikolojimin üstüne bir de kümülonimbuslar binince iyice işin içinden çıkılamayacak hale geliyor.
"Hadi Anka. Bak bu sefer kalkmazsan saçlarını yakarım."dedi George tehdit ederek.
"Dene de görelim. Sen daha ateşi yakmadan ben su ile söndürürüm."dedim gözlerim kapalı bir şekilde.
"Tamam o zaman. Ama geri uyuduğunda uyandırmaya bu sefer Frau Müller'i gönderirim haberin olsun."dedi ve benim itirazlarım karşısında gülerek odadan çıktı. Üfleyerek yataktan kalktım. O kadın benim için 'ÖCÜ' idi. Korku hikayelerimin baş karakteri, gece yatağımın altından çıkmasını beklediğim canavarım, o benim öcümdü. Abartıyor gibi mi geliyorum size? Abartmadığımı ve aslında az bile söylediğimi yakında anlayacaktım, çok yakında...
George'un arkasından hazırlanıp ben de aşağıya indim. Yemekhaneye geldiğimde Joo ve Rafael oturmuşlardı çoktan.
"Günaydın benim çok değerli arkadaşlarım, günaydın."dedim neşeyle.
"Birileri sonunda bizi hatırlamış."diyerek geldi Noora ve Yeşimle iki yanıma oturdular.
"Yapma böyle Noora. Siz her zaman aklımdasınız ama biliyorsun-"derken sözümü Noora tamamlandı.
"Ama biliyorsun ki bir sürü ödevim var ve ayrıca ek derslerim. Evet, belki de 100. defa bunu senden duyuyoruz. Ama biz genciz Anka. Sen daha 18 bile olmadın. Bizim çalışmaya değil eğlenmeye ihtiyacımız var. İnsanlarla takılıp günümüzü gün etmeye... Ve sen bunları unutuyorsun."
"Ya tamam. İşte elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Söz! Bir daha sizi ihmal etmeyeceğim."dedim.
"Ve bir tane daha tutamayacağı söz verdi Anka kuşu"diye hüzünle mırıldandı Yeşim ve devam etti. "Yılbaşı yaklaşıyor. Etkinliklerden haberi olan var mı?"
"Valla biz birlere hiçbir şey yok."diye atladı Joo.
"Aynen. Üst sınıfların geleneksel yılbaşı gezisi var. Bize ise hiçbir şey."dedi Rafa.
"Acaba nereye gidecekler? Düşünsenize yılbaşında Times Square'de olduğumuzu..."dedim heyecanla. Her zaman hayalimdi. Ama artık imkansız bir hayal. Artık bedenim yokken izlerim her şeyi. Zaten her zaman görünmez olup her şeyi dilediğim gibi izlemeyi dilemez miydim? Al işte bana fırsat. Kıyamet kopana kadar bol bol izlerim artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA
Science FictionBir yaz günü su ve toprak elementlerini kullanabildiğini öğrenen Anka yeni okul yılında kendi gibi beyni gelişmiş insanların olduğu Akademeia'da okumaya başlar. Yeni insanlar yeni hayatlar derken gizli öğretmeninin sevgilisinin ölmesi üzerine kendin...