Sua'dan
İki saattir konuşuyorlardı. Ne konuşuyorlardı bu kadar uzun zamandır?
Sıkılıp sırtımı duvara yaslamıştım. Bay Jeon'un bana doğru yönelmesiyle olduğum yerden doğruldum.
Bana hafif tebessüm ederek geliyordu.
Bir saniye ben mi yanlış görüyorum?
O bana gülümsüyor mu?
Ben rüya mı görüyorum?Başımıza taş yağacaktı.
"Gitme vakti geldi ufaklık hadi gidelim burdan."demişti.
Şaşkınlıkla kafa sallamakla yetinmiş ve onun peşine düşmüştüm.
Ortamın ne kadar tenha olduğunu görmemle çevreme bakmam bir oldu. İşimi sağlama almalıydım.
Bazı şeylerin geri dönüşü olmazdı ama burası fazlasıyla tenhaydı.
Tuhaf.
Arabaya binip yan koltukta oturan Jungkook'a aldırmadan torpidodaki telefonumu çıkarıp navigasyondan evin yolunu bulmuş ve arabayı çalıştırmıştım.
Depodan uzaklaştığımızda azda olsa rahatlamıştım.
Derin bir nefes verip olduğum yere mayışmış rahatça araba sürüyordum.
Bay Jeon'un sesiyle ona yan bakış attım.
"Biraz gezintiye ne dersin ufaklık?"
Ona sorgularcasına bakmıştım.
Ne diyordu bu?
Ani hareketle telefonu eline almış kapatıp torpidoya atması bir olmuştu.
Ona şaşkınla dönmüştüm.
O ise bana bakmadan konuşmuştu.
"Takip ediliyoruz evin yolu hariç istediğin yere sür."
Nasıl olabilirdi?
"Ama hiç kimse gözükmüyor yani takip eden kimse yok."
Bana çarpık bir gülüş sunup konuşmuştu.
"Bende seni tilki zannederdim Sua. Sen duvara yaslanıp beni dikizlerlen dışarıdaki hareketi fark etmedin mi? Hadi onu geçtim sence de dışarısının tenha olması normal miydi?"
Kafasını bana çevirip konuşmuştu.
"Sağa dön."demiş ve sağ kavşağı göstermişti.
Onu hemen dinleyip direksiyonu sağa kırmıştı.
"Bu akşam eve gidemeyeceğiz sanırım."demiş ve arkada gözüken siyah arabayı göstermişti.
Evet. Haklıydı.
Takip ediliyorduk.
MUHTEŞEM.
Şu an istediğim en son şeydi.
Derin bir iç çekil gaza yüklendim.
Bay Jeon'un hareketime gülmesiyle yolu tarif etmeye başlamıştı.
Siyah arabanın hâlâ takip ettiğini görüp ormanlık alana girmem bir olmuştu.
Hızla arabayı ağaçların arasına sürüp kararmaya başlayan gökyüzünün bizi saklamasına izin vermiştim.
Arkadan gelen araba sesiyle Bay Jeon beni aşağıya doğru çekmişti.
Ben arkaya doğru kafamı çevirmiştim. Evet işe yaramıştı. Atlatmıştık.
Kafamı Bay Jeon'a çevirmemle göz göze gelmemiz bir olmuştu.
Bana tebessüm ederek bakıyordu bu normal miydi?
Bakışlarını derinleştirmiş her zerremi ezberlermiş bakıyordu. Bakışlarını dudaklarıma indirmişti.
Ben ise korkuyla yutkunup içime sinmiştim.
Bakışlarını tekrardan gözlerime çıkartmıştı.
Ardından gülüşünü daha da büyültmüş bir şekilde elini kafama getirip saçlarımı okşamıştı.
"Aferin ufaklık. Senden büyük insan çıkar.
Küçük gözüktüğüne bakmayalım içinde zeki bir canavar besliyorsun."demişti.Ona ters bir bakış sunmuştum.
Yine gülümseyerek cevap vermişti.
"Doğru canavar demeyelim katil diyelim. Daha doğru olur değil mi?"
Çok güzel gülümsüyordu.
Evet muhteşem hatta.
Bu gülümsemekse bizim gülümsememiz neydi? Biz gülüyor muyduk?
Adam Yunan heykeli gibiydi resmen.
"Ufaklık yine daldın. Beni öldürme planları mı kuruyorsun yoksa ne kadar yakışıklı olduğumu mu düşünüyorsun?"demişti.
Bu adam resmen müneccim boku yemişti.
Diğer ihtimallede zekiydi.
Olduğum yerden doğrulup koltuğa yerleştim ve arabayı çalıştırdım.
O da doğrulup koltuğa yerleşti.
Ormandan hızla çıktım ve Jungkook'un tarifiyle bir eve gelmiştik.
Arabadan inip eve ve çevreye baktım. Gayet güvenli gözüküyordu.
Ev ise küçük olmasına rağmen dışarıdan gayet lüks gözüküyordu.
Bay Jeon'un kapıya hareket etmesiyle onu takip ettim.
"Bu gün burada kalacağız ufaklık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark House | JJK
Misteri / Thriller"Bir anlaşma yapalım. Ben senin karnını doyurup, burada kalmana izin vereceğim ve koruyacağım. Senden tek bir şey istiyorum." dedi. O anlaşma beni bataklığa sürükledi ama o bataklıkta birisini buldum. İkimizde bataklıktaydık. Bu bataklığın sonunda...