Sua'dan
"Bu iş sonunda kimlerin dosyalarını alacaksın benden?"demişti Jungkook yayıldığı kanepede.
Jungkook beni uyandırdıktan sonra kahvaltı hazırlamaya gitmişti bende biraz gözlerimi dinlendirdikten sonra aşağıya inip Jungkook'un beni zehirlemesinden çekinerek yemiştim.
Sanırım şanslıyım çünkü zehirlenmemiştim.
Şimdiyse salonda oturup birbirimizin gözüne kara kara bakıyorduk. Çok bilmiş Taehyung bu günde burada kalmamızı yarın sabaha eve dönmemizi istemişti.
"Ailemin ve benim için değerli olan birisinin daha."
Gözüme bakmış bir şey düşünmüş gibi yaptı ve devam etti.
"Ailem dediğin anne ve baban peki diğeri?"demişti.
Bakışlarımı oynadığım ellerime kaydırmış ve cevap vermiştim
"Diğeri sadece kayıp onu bulmanı istiyorum."demiştim.
O ise kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakmıştı.
"Kim?"
"Vakti geldiğinde zaten senden isteğim üç dosyayı da alacağım onu da o zamana söylerim. Ayrıca bu konuları konuşmayı sevmiyorum."
Kaşlarını daha da çatıp beni incelemişti.
Sonra arkasına yaslanmış ve mayışmıştı.
"Yaralarımı kanatmak istemiyorum desene şuna."demişti.
Doğruydu.
Yaralarımı kanatmak istemiyorum. Geçmişimi hatırlamak istemiyorum.
Bana kalan ufacık anıları bile hatırlamak istemiyorum.
"Geçmişinde sana tek zarar veren şey anne ve babanın ölümü değil. Bir şeyler var değil mi?"demişti.
Ona cevap vermeyip yine oynadığım elime bakmıştım.
"Ya geçmişinde anne ve babandan sonra bir şey oldu ya da birilerini daha kaybettin."
Evet benim için önemli bir şeyimi kaybetmiştim. İnsan o olmadan nasıl yaşardı.
Nerden gelip nereye gittiğini nasıl bilirdi?
"Neden anlatmak istemiyorsun Sua.
Seni bu kadar yaralayan ne var?
Neden içine atıp tek başına çözmeye çalışıyorsun?"
Onun sorularına karşı birden cevap vermiştim.
"Peki neden sen benimle ilgileniyorsun Jungkook?"
Ani soruma karşın paniklemiş ve yerinden doğrulmuştu.
"Ne?"
"Ben? Ben mi?"Onun bitmeyen sorularını tek cevabımla kesmiştim.
"Evet, sen."
Dediğime karşın bakışlarını gözüme kilitlemiş ve iç çekmişti.
"Seni yaralayan şeyleri merak ediyorum Sua. Hayatlarımız ne kadar bağımsız olsa da yaşadıklarımız birbirine benziyor.
Sende kendimi görüyorum Sua. Hayattan kopmuş sadece intikam için yaşayan bir çocuğu görüyorum.
İçindeki çocuk yaşıyor ama içinde büyüyen intikam her şeyi mahvedecek.Sanki her şey bittikten sonra hayattan bağını kesecekmişsin gibi Sua. Seni hayata bağlayan bir şey olmadan nasıl yaşarsın?
Her insan bir şey için bağlanır hayata. Sevdikleri, umudu, hedefi ve senin gibi intikamla... Seni bu hayata intikam bağlıyor değil mi?
İntikamını aldıktan sonra ne yapacaksın?"
Burdan sonrası benim için kopmuş gibiydi.
Haklıydı. Her zerresine kadar haklıydı.
Anne ve babamın katilini bulup öldürecektim. Sadece onu bulup iyi mi diye kontrol edecektim.
Peki sonra ne olacaktı?
Dark House'a dönüp herhangi bir iş başındayken ruhsuzlukla ölmem mi yoksa kafama kendim silahı dayayıp ölmem mi?
Bu işin sonunda mutlu olmayacaktım şimdi gibi.
Beni hayata bağlayan hiçbir şey olmayacaktı.İstediğimi yapıp istediğim şekilde ölecektim.
Ölüm soğuk toprağın altına girmek mi? Tüm acılardan kurtulmak mı? Belki bir sonsuz uyku belki bir sessizlik...
Hayatı çok abartmıyor muyduk? Sanki hiç ölüm gelmeyecekmiş gibi. Ölümü neden sevmezdik?
Hayattan koparttığı için mi?
.
Doğduğum günden beri ölümüm yürüyüşüne başladı. Acele etmeden bana doğru geliyor.
-Jean Cocteau.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark House | JJK
Misteri / Thriller"Bir anlaşma yapalım. Ben senin karnını doyurup, burada kalmana izin vereceğim ve koruyacağım. Senden tek bir şey istiyorum." dedi. O anlaşma beni bataklığa sürükledi ama o bataklıkta birisini buldum. İkimizde bataklıktaydık. Bu bataklığın sonunda...