Bölüm 25 "Mİ"

52 28 1
                                    

    

     Asansörde yaptığımız kelimesiz ama benim hıçkırık sesimle olan yolculuğumuzdan sonra Ayaz mahcup ifadesini korudu. Ama tek kelimede etmedi. Sadece hıçkırıklarımdan sarsılan omzumu sıvazlıyor, yanımda olduğunu hissettiriyordu. Çünkü oda aslında yaptığı okumadan çok yaşadığım şeylere göz yaşı akıttığımı biliyordu. Ne kadar yaptığına sinirlensem de öfkemde, sinirimde daha çok geçmişimde, sahip olduklarım ve olamadıklarımaydı. Sonunda asansör aşağıya inmiş bende akıtacak yaş kalmamıştı.

     Sessizliği bozacak kadar cesur, sessiz kalacak kadar da güçsüz değildim.

     Bu ikisi arasında gidip kalırken, sinirim galip gelince göz yaşlarını silip her zamanki felsefemi uygulama zamanı deyip düştüğüm yerden bir avuç toprakla kalktım. Dikleştirdiğim kafamla en sinirli bakışımı ona yönelttim. Asansörden inmiş giriş kısmında öylece birbirimize bakıyorduk. Konuşma yeri için uygun olmayan bir yer deyip laflarımı geçici bir süreliğine yuttum.

     "Sahilde konuşabileceğimiz bir yere gitmek istiyorum. Evi başına yıkmak istemem." dedim sinirle. Karşılığında ise sadece sesli bir nefes alış ve verişi aldım. Kapıya doğru yöneldiğimizde çoktan vale arabayı getirmiş bizi bekliyordu. Arabaya binip bir süre yolculuktan sonra şehre biraz uzak sessiz bir sahil kenarına ulaştık. Burası o kadar huzur doluydu ki nasıl sinirli kalmayı başarırım diye düşünmeden edemedim. Sanki burayı sinirimle kirletmek, onun bu huzuruna haksızlık olurmuş gibi hissediyordum.

     Park ettiği arabadan inince bende bir hışımla indim. Sahile doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Konuşmadan önce buranın sakinliğini, huzurunu içime çekmek istiyordum.

      Biraz sessizlik iyi gelir mi diye düşünmeme gerek kalmadan Ayaz konuşmaya başladı.

      "Çok güzel burası değil mi?" sorusu aklımdan geçenlere telaffuz olmuş gibiydi. Sadece evet anlamında başımı sallamakla yetindim. Denize bakmaya devam ettim.

      "Biliyor musun burayı çok severim. Sık sık da gelirim. Çocukken bile gelirdik. Annemle." oda benimle beraber denizin dalgalarını izliyor, kokusunu içine çekiyordu. Gözümün önünde küçük esmer bir erkek çocuğu canlandı. Sol gözünün altında küçük bir ben, ince dudaklar, kalın siyah kaşlar, iri bir çift siyah göz ve kendimi asıp idamıma neden olacak o kirpikler... Ne kadar sevimli. Kafamı ona çevirdiğimde hala gözü dimdik karşıya bakıyordu. Anlatacakları var gibiydi.

      "En sevdiğim şey buydu. Küçük ellerimle onun ellerini tutup gülümseyen yüzüne bakmaktan keyif alırdım. Haylaz bir çocuk olmadım. Hiçbir zaman... Onu üzme fikri, beni çocuk bile olsam çileden çıkarırdı biliyor musun? Ablamın yaptığı şımarıklıklarına o yaşta bile kızdığımı hatırlayabiliyorum." gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.

      "Ben çok küçüktüm Özüm. O kadar küçüktüm ki bir şeylerin ters gittiğini anlamadım. Sadece 7 yaşındaydım. Kahretsin yoksa ona yapma derdim." gözlerinden akan yaşları gördüğümde onları silmek istedim ama yapamadım. Sadece onu dinlemeye devam edebildim.

      "Annem hastaydı. Bunu biliyordum çünkü dadım son zamanlarda "hep anne bugün yorgun, hasta beraber oynayalım." diyordu ben annemle oyun oynamak istedikçe. Okuldan gelince birlikte zaman geçiremez; buraya, sahile inemez olmuştuk. Bir gün gene her zaman olduğu gibi sofradaydık. Babam yoktu. Olduğu çok zamanda olmadı zaten. Ama ona daha o yaşlarda bile öfkeliydim. Hasta annemle bizi hep yalnız bırakıyordu. Belki de anneme kıyamamam bundan. Annem gözü kapıda beklese de babam gelmedi. Sonra onu aradı. Yanındaydım. Onu dinlediğimi belli etmiyordum çünkü anlarsa beni yanında tutmazdı. Ablam odasına kapanmıştı. O zaten çok kendi halindeydi. Ne beni ne annemi ne de babamı seviyor gibi davranırdı. Çok sonralarında sadece ergenlik döneminde ilgisiz kalmış bir genç kız olduğunu anladım. O gece annem telefonda babamla gene kavga ediyordu. Babamın ölmesini bile dilediğim oldu Özüm anlayabiliyor musun? Sonra annemin ağrıları tekrar başladı. Odasına çıktı. Ben dadımla ödev yapmaya devam ettim. Bittiğinde annemi görüp uyuyacaktım. Odasına gittiğimde o...o...o..." konuşamıyordu. Ben ise duymak istemiyordum. Bir şey diyemedim. Sadece akan gözyaşlarına ortak oldum. Elini tutup içtenlikle ona burada olduğumu hissettirmeye çalışmaktan başka elimden ne gelirdi ki?

ATEŞİ GÖRDÜM +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin