"Bana bir kere daha tatlım dersen dilini kesecek çok yakın tanıdıklarım var." diye tısladım. Mide bulantıma engel olamamıştım. Burnunun kırılması anlaşılan yetmemişti bu serseriye. Ayrıca böyle sınıfa herkes elini kolunu sallayarak girebiliyor mu?
"Aaaa öyle deme ama. Senin gibi cici bir kıza yakışıyor mu bu konuşma şekli." sesi fısıltı şeklinde çıkıyordu. Bizi kimsenin duymadığına emindim ama bu salak yüzünden dersi kaçırmak istemediğimde kesindi. O yüzden kalkıp önde bir yer bulmak için derslikte yürüyüp, gözlüklü bir kızın yanına geçtim. Oda kalkıp sınıftan çıktı. Hocanın ters bakışları altında.
Dersten çıktığımda görünürde Berk yoktu. Derin bir nefes alıp buna şükrederken kantine gidip bir kahve aldım. Masaya oturup dumanı üstündeki kahvemden bir yudum içerken Ayaz'ın bu olaya tepkilerini düşündüm. O sırada masamdaki sandalyeyi çekip oturdu Berk denen çocuk. Ben hayatım huzur dolsun dedikçe, başıma gelmeyen kalmamıştı. O değil gelmeye de devam ediyordu.
Tam kalkıp yürüyeceğim zaman "Özüm sence Ayaz ihtiyacın olan kişi mi? Onun gerçek hayatını biliyor musun?" işte bu sözler beni olduğum yere çiviledi. Ne gidebildim ne geri oturabildim. Bu Berk'e yetmişti. "Sana her şeyi anlatabilirim. Sence o gün sadece sana baktığım için mi kırdı burnumu? Altındaki gerçek hikâyeyi bilmek istemez misin?" oradan gitmek imkânsız hale gelse de doğrusu gitmemdi. Onu dinlememeliydim. Ama içimdeki merak duygusuna arkamı dönemiyordum.
Ama o an yapmam gereken Ayaz'ı sırtından bıçaklamak olmazdı. Benim için yaptıkları, hissettiklerine bunu yapamazdım.
"Bana bak Berk. Ayaz her ne yaptı sana bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa sende piç kurusunun tekisin. Kes sesini. Hemen şimdi buradan gitmezsen çığlık atarım." yüzünün ifadesi öyle bir değişti ki ben bir an bana saldırır mı diye düşünsemde bir adım geri atmadım. Oda suratıma üç saniye daha bakıp ayağa kalktı.
"Hepinizle görüşeceğiz." deyip defolup gitti.
Bu durumu Ayaz'a anlatmam şarttı. Bu çocuk kimdi acaba ve yürek mi yemişti? Hemen telefonu elime alıp Ayaz'a mesaj attım. "Burnu kırılan çocuk beni ziyarete geldi. Başını derde sokmak gibi bir isteğim yok ama benimle konuşmaya çalıştı. Lütfen olayı tam dinlemeden bir şey yapma."
Gönder düğmesine basınca, söylemesen de kesin öğrenecekti. O yüzden sen doğrusunu yaptın Özüm diye kendimi telkin etmeye çalıştım. Sıkıcı, yoğun bir günden sonra Ayaz'ın mesajıma cevap vermemiş olması canımı daha çok sıkmıştı. Bugün en azından Samet Hoca yoktu diye geçirdim içimden. Evin yolunu tuttuğumda Ayaz'ı arama tuşuna bastım. Telefona hemen cevap vermesini beklemiyordum ama o verdi.
"Sincap. Beni mi özledin bakayım?" bu ses, bu konuşma şekli acaba mesajı okudu mu diye geçirdim önce.
"Şey elbette özledim ama aslında ben ablanı ve babanı merak ettim bir de Berk denen çocukla ilgili olan olayı konuşalım. Bir de babamla ilgili konuşmamız lazım. Ayaz artık bence cidden konuşmamız gerekiyor."
"Dur dur dur dur. Öncelikle Berk mı dedin sen? Ne mesajı ne olayı? Nerdesin? Kim var yanında?"
"Sus bir sakin ol. Bir şey yok. Anlaşılan sen mesajı okumadın. Ama şu tepkiden sonra okumasan ve telefonu hiç kapatmasan da yüz tüze konuşsak?" bacaklarım kendinden beklenmeyecek bir tempoda hızlanıp eve yönelmişti. Ayaz'ın verdiği tepkiden böyle şeyleri bir daha mesajla değil de onu sakinleştirebileceğim mesafede yapma kararını aldım.
"Ayaz nolursun. Yoldayım ve hızlıca eve geçiyorum. Lütfen yüz yüze konuşalım." mesaja bakmaması için dualar ederken yaptığım şeye bin pişman olacağım şey oldu ve Ayaz "O çocuğu gebertmek şart oldu. Piç kurusu." sonrası sessizlik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞİ GÖRDÜM +18
RomanceYa yanağımdaki yaşı silmesine izin verecektim ya da arkamı dönüp çekip gidecektim. Her bir hücrem onu özlüyordu. Onu arzuluyordu. Bilmediğim bir çok hissi bana yaşatan o esmer adam. Güzel ellerini vücudumun her yerinde düşünürken bile yanaklar...