Bölüm 7 "MUTLULUK"

107 39 61
                                    

           Ergenlikle birlikte aslında çok sık kafama takılan bir konu vardı. Bence bu dönemlerde, bir tek benimle ilgili olmayan, yaş grubu itibariyle herkesin aklına takılan şeydi AŞK. Kimisine göre sadece birbirini sevmek demekken, kimisine göre birbirini istemekti. Neydi peki aslında aşk? Bir tanımı var mıydı? Bir kalıbı var mıydı? Ya da yaşamak için uyulması gereken kuralları? Karşılıklı olmak zorunda mıydı? İlan edilmesi şart mıydı? Konu AŞK olduğu zaman, her an çok fazla soru vardı. Ben de her ergenin düşündüğü bu konu üzerinde elbette ki düşündüm. Ama insan yaşamadığı bir şeyi tanımlayamıyor. Tabi ki diğerleri gibi aşkı düşünecek vaktimin olmaması da bir sebepti bu konu üzerinde yoğunlaşamamamın. Geriye dönüp baktığım zaman, liseye başlangıç yıllarımın hâlâ çocukluk olduğunu düşünüyorum. Şimdi bile büyümüş sayılmam bence ama tam da şu an çok olgun hissetme sebebim ne? Bu kadar karmaşaya rağmen, eli yanağımdayken aklıma gelen ilk şeyler neden aşkla ilgili oldu peki?

     Yeni sorularla doldu beynim. Hiçbiri iç açıcı gözükmüyordu. Gururunu, onurunu ayaklar altına alan birisine âşık olunur mu? Ya da aşk bir anda, öylece oluverir mi? Tanımak gerekmez mi karşıdakini? Bu soruların cevabı asla bende yok. Peki kimde var. Ayaz sende var mı? 

     Sokağın ortasına dikilmiş, birbirinin gözlerinin en dibine kadar bakan iki insandık. Sanki ne kadar derine bakarsak, o kadar cevap bulacaktık. Hissettiğim şeylerin asla sadece bende olduğuna inanamazdım. En azından o da beni görmek istiyordu biliyorum. Bu kadar derin bakması, beni bu kadar görmeye çalışması sıradan bir insana yapacağı şey olamaz. Olmamalıydı.

     Sonunda pes ettim. Yanağıma yerleştirdiği sağ elinin üstüne kendi sol elimi koydum. Bu sessizliği bozan da ben oldum. "Neden yaptınız bunu?" diyebildim ve elini yavaşça yüzümden çektim. Orada olmasından memnun olsam da tam anlamıyla açıklamayı duymadan bu samimiyete izin veremezdim. "Ben sandım ki, dün sen öyle kapıyı açınca. Benim hatam özür dilerim. Lütfen benim yüzünden kendini cezalandırma. Ben aptal bir adamım tamam mı? Lütfen evine geri dön." Ses tonu, bana olan mahcup ifadeleri ona olan gardımı indirmeme sebep oluyordu.

     "Dün neden evime geldiniz Ayaz Bey peki? Kapıyı açtıktan sonra hiçbir şey söylemeden, sinirli bir şekilde çekip gittiniz. Bende artık bir açıklamayı hak ediyorum."

     "Dün geldim. Ben özür dilerim. Gelmemeliydim. Sen ona benziyorsun ve kendime engel olamadım tamam mı? Seni bornozla kapıda görünce hayal kırıklığı yaşadım Özüm tam anlamıyla. Seni herkes gibi sandım. Hepsi benim lanet hatam." Konuşurken o devasa kalıplardaki adam resmen ufaldı, küçücük bir çocuk oldu. Ben hala bu konuşmadan tatmin olmamıştım. Ne yani utanmadan bir de beni eski sevgilisine mi benzetiyor. Buna kızmaya hakkım bile yok. Sonuçta benzememiz kimsenin suçu olamaz değil mi ama? Buna takıldığımı belli etmemem gerekiyor. Takılı kalma Özüm. Geç ve git.

     "Anlıyorum ama bunların hiç birisi olanları unutmama yardımcı olmayacak Ayaz Bey. Üzgünüm." Kararımı verdim. Arkamı dönüp kaçmak, hem de ardıma dahi bakmadan kaçmak tek istediğimdi. İliklerime kadar hissediyordum. Eğer olurda kalırsam her şey benim için alt üst olacaktı. Bu adama her an her saniye daha fazla çekilecektim. Bütün o emeklerim, çabalarım hiç olacaktı. Ayaz sen benim sonum olacaksın ve ben kimseye bu hakkı veremem. Cesur olmak gibi bir iddiam yok. Ben iki günlük bu macerada böyle savrulmuşsam devamında neler yaşarım bilmiyorum. Bu uçurumdan atlayamam Ayaz.

     Arkamı dönüp, tam zıttına yürüyecekken o elleri tekrar bileğimdeydi. Ama ben bu sefer arkamı dönmeden önce kendime birkaç saniye verdim. Hâlâ kalmam için bir neden vermemişti bana ve içimdeki o gururlu kız çocuğu ellerini önünde birbirine dolamış ayaklarını yere vurarak beni sıkıştırıyordu. O anda bir şey oldu. Ben ona dönmeyince, beni kendine doğru çevirdi ve içimdeki, ona hayran kız çocuğuna seslendi direk.

ATEŞİ GÖRDÜM +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin