ÖZÜMDuyduğum ses kulaklarımda çınlarken ben masadan aniden kalkıp ağlamaya başladım ama bu zayıflığımı babamın duymasını asla ama asla istemiyordum. Bu beni sadece daha da aciz gösterirdi. Bulunduğum duruma bakarsak da bu isteyeceğim en son şey. Biraz da olsa kendimi sakinleştirerek Ayaz'ın balkondan gelmesini bekledim. Döndüğünde sinir küpü olmuştu bile. Bana dönüp "savcıyı arayıp bana telefonu ver. Senlik bir şey yok. Bu soytarılık birkaç gün içinde bitecek." derken sıkılı çenesi dikkatimi çekti. O kadar gergindi ki hayırı bir cevap olarak asla ama asla kabul edecek gibi görünmüyordu. Benimse dönen oyundan uzak kalma gibi bir niyetim asla yoktu.
O yüzden dediğini yapsam da Ayaz'ın balkona yönelen ayaklarının arkasından onu takip edip bende balkona doğru ilerledim. Ayak seslerimi duysa da tepki vermediği için benden rahatsız olmadığını anladım. Savcıyla olan konuşmalarından anladığım kadarıyla sadece olanı anlatmış Berk ve babam hakkında ona bilgi vermişti. Daha doğrusu babamla ve o aptal çocukla olan telefon konuşmasından.
Sonra bana dönüp güven dolu bir sesle "Sincap merak edecek bir şey yok. Ben yanındayken sana asla bir şey olmasına izin vermeyeceğimi bilmelisin." soran gözlerle bana bakarak devam etti. "Bana güveniyorsun değil mi?" asla beklememe değecek bir soru değildi. "Elbette." ona sarılıp kendimi kollarının arasında hissettiğim anda o güven duygusu her bir hücreme doldu. Çoktan o korku gitmişti bile. Zaten Ayaz'ın onu bulup ortaya çıkaracağına emindim.
"Özüm Bülent Abi'yi biliyorsun. Sana anlatmıştım. O her yerde o piç kurusunu arıyor. Bulması an meselesi. Berk'in bunu söylemesinden onun da yakınlarında olduğunu anladığını biliyorum.
O an bir aydınlanma yaşadım. Ayaz onları bulursa ne yapacaktı ki? Bu düşünce sinsice kanıma girince en doğrusu bunu ona sormaktı. "Ayaz onu bulduğunuzda ne yapacaksınız?" bu soru sesli söylendiğinde beni daha da korkutmaya yetmişti. Bülent Abi'nin nasıl birisi olduğunu öğrenmiştim. Beni korkutan bu işe artık Ayaz'ında karışmış olmasıydı. Uzaklaştığı her şeyin içine benim yüzümden tekrar geri çekilmesi beni delirtiyordu.
"Korktuğun gibi bir şey olmayacak merak etme sadece Bülent Abi'nin onu biraz kendine getireceğini söyleyebilirim ama ucu bana dokunan hiçbir olayda kaba kuvveti abartmayacaktır."
Derin bir nefes alınca oda rahatladığımı anlayıp bana gülümsedi. Bu sırada Koray tekrardan ağlamaya başlayan Damla'yı bize götürmüş, oda bende ki kıyafetlerinden giyinip hazırlanmıştı. Geri geldiklerinde Damla biraz da olsa sakinlemişti.
"Biz biraz dışarı çıksak iyi olacak gibi." bir şey dememe fırsat vermeden Koray devam etti. "Merak etme yanında ben varken sorun olmayacak." Ayaz'a döndüğümde onaylar şekilde kafasını salladığını görünce ses edemedim. Hepimiz evden çıktık. Onlar asansöre bizde Ayaz'ın evine geçtik. Dışarı çıkmaktan çekiniyordum. Ayaz da evde daha güvende olacağımızı düşünüyordu. Koltukta sessizce oturmuş öylece birbirimize bakıyorduk. Ayaz arada bir birkaç dakika telefonla konuşmak için balkona çıkıyor sonra yüzünden anladığım ifadeye göre, bilgi edinemeden yanıma tekrar oturuyordu.
Zil çaldığında sakince kapıya doğru ilerlerken Ayaz tekrar balkonda hararetli bir şekilde telefon konuşması yapıyordu. Kapıyı açtığım anda korkudan dilim tutuldu. Saplanıp kaldım. Gene bir rüyada mıydım yoksa bu şu anda gerçekten bu yaşanıyor muydu?
Babam tekerlekli sandalyesinden bana gülümsüyor, hayatımda iki kere gördüğüm ve sonrasında kırık bir burunla tanışan Berk ise ifadesiz bir şekilde bana bakıyordu. Arkasında ise simsiyah giyinmiş üç adam ve onların da yanlarına yığılmış iki polis memuru görüntüsü ben kapıyı kapatmaya çalışırken görüş alanıma girmişti. Kapatmayı başaramadığım kapı aniden açıldı. Bense çoktan içeriye koşmaya başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞİ GÖRDÜM +18
RomantizmYa yanağımdaki yaşı silmesine izin verecektim ya da arkamı dönüp çekip gidecektim. Her bir hücrem onu özlüyordu. Onu arzuluyordu. Bilmediğim bir çok hissi bana yaşatan o esmer adam. Güzel ellerini vücudumun her yerinde düşünürken bile yanaklar...