ÖZÜMAyaz konuştuğu müddetçe ona karşı asla tepki göstermemeye çalıştım. Şok içinde kıvrandığım zamanlarda bile mimik yapmadım ki anlatmaya devam etsin. Korktuğumu anlayıp, anlatmayı bırakmasın diye elimden gelen her şeyi yaptım. İşe yaramış olacak ki, Ayaz bence aklındaki her şeyi anlattı. En azından bence duymam gereken çoğu şeyi duydum. Deli gibi korkmam gereken bir durum bence bu. Ama ben korku yerine bunda başka hisler hissediyorum. Bence bu his Ayaz'ın bana her şeyi anlatmış olmasından kaynaklı huzur hissi. Zaten Ayaz kapı açılıp içeri girince, o gelene kadar her yerimi saran o korku hissi gitmişti. Anlattıklarından ise tek çıkardığım şey şu olmuştu. Babasız bir çocuğun baba hissini tattığı kötü ama iyi bir adamı hayatından çıkarmaması. Babası geçmişinde ne kadar pis işlere kendini soksa da o bunu yapmıyordu. Benim için yeteri kadar iyi. Hem ben neyim, kimim ki onu beğenmeyecek kadar zalim olabilirim. Üstüme titreyen bu adama güvenmeyi seçiyorum.
Dinledikten sonra her şeyi kafamda netleştirmek için balkona doğru geçtim. Gözlerimi kapatıp geri açıp eşsiz manzarayla sakinleşmeye çalıştım. Sonra ise emin adımlarla içeriye yürüdüm.
"Babamı ve Berk'i bulman gerekiyor en azından bu işte birlikteler mi öğrenmemiz gerek. Damla sen de bir süre okula gitme bende kal. O pislik babamı bulduysa seni de çok kolay bir şekilde bulabilir ve sen Ayaz Yıldırım. Battığımız her pislikte ellerimiz birbirini bulacak ve batanı çekip çıkaracak. Beni öylece korkutup kaçıramazsın." derken ona sarılıyordum. O ise şok içinde olduğu için bana sarılmayı akıl edememiş olmalı ki kafamı çekip onun gözlerine bakınca "sarılmadın bana. Aptal gibi görünüyorum." dediğimde anında ellerini belime sarıp beni kendine çekmeye başladı. Damla hala şok içindeydi. Benim kadar hızlı toplanmasını zaten beklemiyordum. Koray onu alıp kendi evine götürüp sakinleştirmeyi teklif ettiğinde ona ikimizde minnetle bakmakla yetindik.
Onlar gittikten sonra bir süre koltukta sessizce oturduk. Ben onun gergin karın kaslarında elimi gezdirdim. O saçlarımı kokladı, öptü. Sevgi yumağı olmak bize göre olmasa da o an ikimizin de ihtiyacı buydu. Biz genelde paldır küldür birbirimizin üstüne atlıyorduk ya da ayrı kalıyorduk. Arası pek olmuyordu.
Bu sessiz paylaştığımız an kalbimi sıcacık yapıyor, daha da kollarında küçülme hissi yaratıyordu. Oda aynı şekilde hissediyor olmalı ki ben sokuldukça beni daha da sıkı sarıyor, dudaklarıyla ardı ardına saçlarıma buseler bırakıyordu. İyice geç olmuştu. Sonunda birden ayağa kalkıp beni kucakladı. Yaşadığımız onca olaya rağmen ağzımdan çıkan o minik kahkahaya engel olamadım. Beni yatağa fırlatıp gıdıklamaya başladı. Gece yarısı yatağın üstünde iki arsız çocuk gibi kıkırdıyor, bir sağa bir sola kıvrılıyordum. Biz böyleydik işte uçlarda, değişik. Ama kalıplara göre yaşamanın canı cehenneme.
Olaylar böyleyken elbette ki uçarı zevkler aklımda değildi ama hey bende insanım. Yatağa yatmadan önce harika iki kalça kasına sahip, adonisleri belirgin, bu kas yığını, geniş omuzlu adama maruz kalıyorum. "Öhö öhö." Yapay öksürüğümden sonra bana doğru dönebildi sonunda. Yatağın başında ayakta soyunuyordu gene. "Ama bu yaptığın gerçekten adilik değilse ne Ayaz?" Birdenbire bu tepkiyi göstermeme şaşırmıştı. Anlamayan gözlerle bana bakıyordu. "Anlamadım?" Yalandan çattığım kaşlar, onun bu çıplak ama şapşal haline sonunda dayanamayıp gevşedi. Gülümsemem yüzüme yayıldı. "Bu şekilde yatağa giriyorsun sonra da sabaha kadar uyuyamıyorum ben." Sözlerimde yüz ifademe katılınca sonunda anladı. Yatağa gelip benimle birlikte pikenin altına girdi. "Hem havalar soğudu az kapat oranı buranı." Derken pikeyi onun boğazına kadar çektim. Bu hareketim onu güldürmüştü. Gece olup yatağa girince ne kadarda umurumuz dışındaydı Dünya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞİ GÖRDÜM +18
RomanceYa yanağımdaki yaşı silmesine izin verecektim ya da arkamı dönüp çekip gidecektim. Her bir hücrem onu özlüyordu. Onu arzuluyordu. Bilmediğim bir çok hissi bana yaşatan o esmer adam. Güzel ellerini vücudumun her yerinde düşünürken bile yanaklar...