Bölüm 38 "GEÇMİŞİN"

51 23 6
                                    

     Gözlerimi açtığımda hâlâ Ayaz'ın kolları arasındaydım. Sakin ve düzenli nefesi benim dünyamda huzurun eş anlamlısıydı. Güven dolu göğsünde, dün gece olanlar aklımdan geçti. Kalben ve zihnen bağlandığım adama artık bedenen de bağlıydım. Çıplak göğsündeki ufak kıllarda dolandı parmağım. Her ne kadar onu uyandırmak istemesem de bu hareketime engel olamamıştım. Yavaşça aralanan kahverengi gözleri, gözlerimi buldu.

     "Günaydın kadın." Bu kelime ilk başta kulağıma farklı şekilde dolsa da sonrasında kalbime dokundu.

     "Günaydın adam."

      Benim gözümde tam bir adamdı. Güven dolu, koruyucu, sevgi ve aşkla çevrelenmiş... Bende onun kadını olmuştum artık her şeyimle. Bu iki kelime kadın ve adam... Bizi birbirimize bağlayan sabahın, ilk sevgi sözcükleriydi.

      "Rüyamda bile seni özlüyorum sincap." Kollarıyla iyice beni göğsüne bastırdı. Bende buna izin verip orada tamamen küçüldüm.

      "Seni çok seviyorum." Artık bu cümle ağzımdan çıkarken yabancı değil tamamen sarmalanmış hissediyordum.

      "Seni seviyorum."

      Birbirimize kenetlenmiş vaziyette bir süre daha uzandık.

      "Sincabım. Kalkıp kahvaltı yapalım mı?" Her zamanki gibi midemdeki sesler beni ele veriyordu.

      "Sonrasında ilaç alman gerekiyor çünkü."

      Anlamayan gözlerle bakıyordum. Kendimi gayet iyi hissederken ne ilacıydı bu? "Ama ben iyiyim ki ne ilacı?" Gözlerim merakla ona bakıyordu.

      Kollarıyla hemen beni iyice sarıp "sevgilim dün içine boşaldım. Bunu için önlem almalıyız. İlk seferimizde her şeyimle seni hissetmek istedim. Umarım bencillik olarak algılamazsın."

      Sıcacık kollarındayken nasıl yaptığı bir şeye olumsuz tepki verebilirdim ki. "A evet. Doğru. Teşekkür ederim. Hadi o zaman kahvaltıya gidelim."

      El ele tutuşup odamızdan dışarıya çıktık. Bugün ısrarlarımdan dolayı Ayaz pes etmiş büyük salonda kahvaltı yapmamıza ikna olmuştu. Hava da otelde mükemmeldi. Bugün kesinlikle onunla birlikte okyanusa girecektim. Su o kadar temiz ve güzeldi ki saydam demek yalan olmazdı. Sudan korkmuyordum ama yüzme bilmeyen birisi için ilk yerin okyanus olması kulağa büyüleyici geliyordu.

     Salona geldiğimizde çok fazla masada kalabalık yoktu. Bizim gibi olduğunu düşündüğüm birkaç çift balayına falan gelmiş olmalıydı. Etrafımızdaki bütün insanların mutlu ve birbirine aşkla dolu olması beni gülümsetmişti.

     Ayazla birlikte tabaklarımıza yemek için doldurduktan sonra manzarası yeşil palmiyeler ve derin maviler olacak şekilde bir masa bulup oturduk.

      "Kendini nasıl hissediyorsun? Ağrın falan var mı?" tedirgin çıkıyordu sesi. Yumuşak olduğu kadar da erkeksi.

     Yanaklarımın kızardığına emindim çünkü yüzüm ısınmaya çoktan başlamıştı. "Merak etme beni. Ben iyiyim. Ağrım falan da yok ama sen bunları sesli olarak bana her söylediğin anda utanmaktan yoruldum. Buna bir çözümün var mı?" mahcup bir şekilde gülümsemeye devam ediyordum. Bu halim her seferinde onu keyiflendirirdi. Bu seferde aynı şeye sebep olmuş, ona büyük bir gülümseme vermişti.

     "Ya bu haline bayılıyor ve gitmesini istemiyorsam?" benim kızardığım zamanlarda bu şekilde beni kıstırmayı hobi edinmişe benziyordu.

     "Hadi ama Ayazzz. Üstüme gelme işte. Çok adisin."

ATEŞİ GÖRDÜM +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin