BÖLÜM 42 "ÖYLE OLSUN"

25 8 0
                                    

      Bu kız başa belaydı. Geldiğimizden beri yakama yapışmış, dünyanın en güzel gülüşüyle bana papağana bağladığı repliği söyleyip duruyordu. Dans edelim, dans edelim, dans edelim... Benimde dayanıklılığım konu Özüm olunca malum ama sonuç hiç de tahmin ettiğim gibi hüsran olmadı. Göğsüme dayamış olduğu sırtı ve durmadan kıvrılan kasıklarımdaki kalçalarıyla halimden gayet de mutluydum. Yüzümü gömdüğüm saçlarının kokusuna ise müptela. Ellerimi beline sarıp ritmin etkisiyle salınıyor her zerresini sarıp sarmalıyordum. Bir nevi sekse benziyordu bu halimiz. Bu düşüncelerin birisi geldiği an yakanızı tüm anılar tutuyordu. Mutlu mesut dansımızı büyük bir hayranlıkla devam ediyordum etmesine ama ta ki bir ergen gibi erekte olana kadar. Siktir yok artık lisede miyiz yani? Beni çıldırtacak bu kız bir gün ama bakalım ne zaman olacak. Mekandaki tüm gözlerin hapsinde olması yetmiyormuş gibi bir de bana bunları üç saniyede yapabiliyor. Delirmeme ramak kaldı. Çünkü bunu anladığı an o kulaklarıma dünyanın en güzel melodisi gibi gelen kıkırtısını sundu bana hem de yanında alkolün verdiği cesaret sayesinde kasıklarıma daha da baskı yaparak kalçalarıyla. Şu an etrafımızda onlarca kişi dans ediyor olmasaydı, evde yalnızken bu anı yaşıyor olsaydık asla durmaz aksine her saniyesinde daha da azıp keyfini çıkartır, sonucu da Özümün altımda kıvrandığı bir sahneyle kapatırdım amma velakin şu an evde değiliz. Her ne kadar halimi anlayacak kadar ayıp pek bir insan etrafımızda olmasa da, erekte bir penisle gezmek çok doğru olmaz düşüncesiyle elinde sürüklemeye başladım Özüm'ü. Söylenmesi gerekirken küçük kahkahalarla peşimden geldi. Durumu fark ettiğini biliyordum ama bundan bu kadar eğlendiğini fark etmemiştim.

     Oturduğumuz yere yaklaşınca Damla ve Koray ile karşılaştık. Damla ayakkabısının topuğu kırıldığı için söyleniyor Koray şerefsizi de kedi gibi miyavlıyordu. Bu adam ne ara böyle bir yumuşak oldu diye geçen düşünceye iç sesim "sen sanki aslansın bana. Miyav da miyav." Diye cevap verince bende ufak çaplı bir sindim yerime. Çünkü gerçekten olan buydu. Özüm hayatıma girdiği andan beri başımı beladan uzak tutmak için elimden geleni yapıyor, onun ağzından çıkan her bir kelimeyi ışık hızında gerçekleştirmek istiyordum. Bende mi böyle görünüyordum yani. Ah başıma gelenler. Bende bir kedi yavrusuna döndüm dönmesine bunu kabul ediyorum ama bari bira bundan şikayetçi olsam. Aklımın ucundan bile geçemeyecek kadar uzak bir düşünce. Halimden o kadar memnunum ki zorla olsa dahi şikayetçi olamıyorum.

     Kendi iç sesime olan gülümsemem arttıkça Özüme olan odağım dağıldı. Sonunda bağırarak bana lavaboya gidiyorum diyerek kendini duyurduğunda bende ayaklandım ama tabi ki inat kızım beni yerime çivileyip oturtmayı anında başardı. Neymiş çişine de kendisi gidermiş. İtiraz etsem ben özgürüm, bağımsızım nutukları başlayacak en azından bugünü kavga etmeden atlatmak için sindim oturduğum yere. Tuvalete bile benle gitmesini istemem çok normal bence ama benim bu düşüncelerime rağmen bu kız neden bu kadar asi acaba?

     Bana sunduğu yarım bir gülüş, sonrasında ise sağa sola sallanan o güzel kalçalarla lavaboya doğru ilerledi. Başım büyük mü büyük bir belada bu kızla ama ondan gelecek her belaya balıklama dalacağımda açıkça ortada. Onun gelmesini beklerken yanımda iğrenç bir şekilde oynaşan Koray ve Damla'ya elimde olmadan gülümseyerek baktım ve en yakın arkadaşımın da sonunda çarpılmış olmasıyla huzur doldum. Çünkü bunu bir tek ben yaşasaydım mutlak bir dalga konusu olacaktım Koray tarafından ama şu an yanımda ayakkabısının topuğu kırıldığı için surat asan sevgilisine tam bir kucak açmış teselli ediyordu.

     Aradan geçen zaman, Özüm'ün hala görünürde olmaması içime bir huzursuzluk doldurdu. Sıra dahi olsa şimdiye gelmesi gerekirdi. İstemsizce içimde yayılan bu huzursuzluk hissi galip gelince ayaklanıp bende o tarafa doğru ilerledim. Kadınlar tuvaletinin önünde bir süre bekleyip giren çıkanlara bakıp hala onu göremeyince panik duygusu bedenimi ele geçirdi. Bir zaman sonra kimse girip çıkmayınca tuvalete dalıp bütün kabinlere bakmam bir oldu. Özüm yoktu. Tek tek iki kere kontrol etmeme rağmen yoktu. Panik duygusunun yanında artık bedenimi saran ve histerik bir şekilde sarsılmama sebep olan bir hisse daha kucak açtım. Korku... Hızla telefonuma sarılıp deli gibi adını buldum. Defalarca aramama rağmen cevap yoktu. Derken yerde parlayan şey dikkatimi çekti. Eğilip avucumun içine aldığım parıltılı küpe. Daha birkaç dakika önce sevdiğim kadının kulağında olduğuna emin olduğum bu küçük takı şu anda nerede olduğunu bilmediğim kalbimin sahibi olan kadına aitti. Soğuk metal avucumun içinde buradayken o yoktu.

     Hızla Koray ile Damla'nın yanına gidip onları kolundan tuttuğum gibi çıkardım. Koray itiraz etmeden benimle birlikte ilerliyordu çünkü benim neden bu halde olabileceğimi az çok tahmin edebilecek kadar beni tanıyor o sebeple de itiraz etmeden ilerliyordu. Bu sırada Damla ise her zamanki gibi mızırdanıyor, Koray'ın onu kolunda ilerletmesine itirazlar ediyordu. Sonunda eline aldığı ayakkabıları yere fırlatıp "yeter çekip durmayın beni ya. Neler oluyor? Özüm nerede? Birisi bana hemen açıklasın!" diye karanlıkta bağırınca benim bir şey dememe gerek kalmadan Koray onu omzuna atıp arabaya hızla ilerlemeye devam etti ama onun da merak ettiğini biliyordum. Bülent Abi'yi arayıp olanı anlatmam gerekiyordu. Bana şu anda ondan daha fazla kimin yardımı olur bilmiyordum. Ayrıca ona anlatırken yanımdakilerinde her şeyi öğrenmesi mümkün olacaktı. Bende arabaya binince onu aradım.

     "Ne oldu?" onu bu saatte başımıza bir iş olmasa aramayacağımdan anlamış olmalı ki telaşlı sesine engel olmamıştı. Her ne kadar belli etmek istemese de Özüm'den sonra en az benim kadar onun da kaybedecek birçok şeyi vardı. Benim de onun da hayat kaynağı olan bu kız resmen bir bela paratoneri gibi bütün sorunları üstüne çekmeyi başarıyordu.

     "Özüm yok."

     "Ne demek yok? Ne oldu?"

     "Biz Tiriasdaydık. O tuvalete gitti ve sonrasında yok. Mekândan çıkmadan önce Yavuz'u aradım bütün güvenlik kayıtlarını bana atacaktı. Bana gelmek gerek."

     "Yarım saate oradayım." telefonu kapatmasıyla sağ omzuma bir yumruk yemem bir oldu.

     "Ne var Damla?" hızla arabayı kullanırken yediğim bu küçük ellerden gelen yumruk anlık irkilmeme sebep oldu.

     "Ebenin şeyi oldu Ayaz. Özüm ne demek yok. Bunu söylemek için buraya kadar neden bekledin? Nerede o? Sevgilin nerede?"

    Sevgilim neredesin? Gerçekten neredesin? Bu duyduklarım onun yokluğunu keskin bir şekilde fark etmeme sebep olan sözlerdi. O anda göğüs boşluğumda sadece fizyolojik olarak görevini yapan kalbimin büyük bir boşlukla öylece attığını hissettim. Benim ömrümü nefesine vereceğim, yoluna canımdan vazgeçeceğim sevgilim.

     "Bilmiyorum Damla ama emin olabilirsin çok yakın da öğrenip, şu anda yanımızda olmasına kim engelse ona bunu ödeteceğim." aklıma ilk gelen kaçırıldığıydı ama kim tarafından olduğunu bilmiyordum.

     Kuralların canı cehenneme modunda hızla trafikte ilerledim ve eve hızla çıktığımda Yavuz çoktan mail atmıştı. Bilgisayarımda hızla görüntüleri izledim. Başa sara sara tekrar ve tekrar. Hangi ara Bülent geldi ve görüntüleri izledi bilmiyorum ama omzuma dokunan eliyle bedenimin titremesini fark ettim.

     Görüntüler açık ve netti. Üç maskeli adam tarafından tuvaletten kaçırılan Özüm'ün görüntüleri beynimde binlerce kez döndü. Baygın bir halde piçin birinin kucağında ve bundan sonrası tekrar bir kaostu. Geçen üç kısa sakin hayattan sonra her şeyin rutine bindiğini düşünmemde, sakinliğin kalıcı olacağını düşünmemde koca bir yalandı. O benim ellerimden tekrar alınmıştı. Hem de bu sefer nerede olduğunu dahi bilemeden.

     "Evlat. Sana beş dakika veriyorum. Git ağlayacak mısın bir yerleri mi yumruklayacaksın ne yapacaksan yap. Sonrasında başına dünyaları yıkmamız gereken insanlar var." deyip yanımdan kalktı Bülent Abi. Hızla telefonunu çıkartıp birilerini aramaya başlamıştı bile. O an yaşadığım aydınlanma beş dakikanın bile ne kadar kıymetli olduğunu bana bir kere daha hissettirdi. Benim kaybedecek bir beş dakikam yoktu. Sevdiğim kadın kim bilir hangi ellerde nelere maruz kalırken benim o adamlara fazladan aldıracağım bir beş dakika yoktu. Yapmam gereken artık ellerimi temiz tutmaya çabalamamaksa öyle olsun. Ellerimin kirlenmesi şartsa öyle olsun. Benden istenilen buysa öyle olsun...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 07 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ATEŞİ GÖRDÜM +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin