ᥫ᭡. 5- Kılpayı Kurtulamadın

181 30 11
                                    


Ana yola çıktığımda geldiğim yoldan geri döndüm, o dar sokaktan geçerken karşıma sarhoş bir adam çıktı. Elimdeki mutfak bıçağı zaten kanla yeterince kaplanmıştı, onunla uğraşmaktan vazgeçip gidecektim ki peşimden geldiğini gördüm. Hızlandıkça bana daha çok bağırıyordu ne dediğini anlamadığım bir ağızla, onun yüzünden görünmek istemezdim ve duraksadım.
"Ah, çok zorluyorsun.."
Arkamı dönüp bu sefer ben onun önüne çevik bir şekilde yürümeye başladığımda sokak ışığının altına denk gelen ve parıldayan kırmızı bıçağı görmüş, dehşete kapılmıştı.
Kaçmasına izin vermeyecektim ki bu sefer benim nefesimin kesildiğini hissettim. Ses çıkartamıyor ve pek hareket edemiyordum, birisi zorla bedenimi kendi istediği yere götürmeyi deniyordu.
"Hayır!!"

Elimdeki bıçak da oraya düştüğünde kendimi küçük bir evin içinde bulmuştum. Beni alıkoyan kişi şapkamı ve maskemi benden daha güçlü bir şekilde fırlatıp atmıştı. Can havliyle yüzüne bakmaya çalıştım ama sadece karanlık gördüm, bir saniyeliğine gördüğüm gözlerini de gözden kaybedince aniden yere fırlattı bedenimi.
"Benden daha güçlü.."
Söylenirken üzerime gelmişti, ve ben de yattığım yerin sert değil yumuşacık olduğunu farkettim o sırada...

...Gözlerimi huzursuz bir hisle açtığımda doğruldum ve altımda yumuşacık bir yorganın olduğunu hissettim. Nedenini bilmediğim bir şekilde bütün vücudum sanki tüm gece dövülmüşüm gibi ağrıyor, halsiz ve güçsüz kalıyordu. Etrafıma bakındığımda burası ilk defa gördüğüm bir evdi, dün karanlıktan nasıl bir yer olduğunu seçememiştim. Tam olarak neler olduğunu hatırlamayı denediğimde resmen yabancı bir adam tarafından alıkonulduğumu, üstüne de sabaha kadar burada sızdığım geldi aklıma.
Üzerimde olan siyah hırka yere atılmıştı, yatağın çarşafı ıslaktı. Ayağa kalktığımda bacaklarımın haddinden fazla ağrıdığını ve acıdığını hissettim, aynı zamanda gözüme elimdeki minik sıralı kesikler de çarpmıştı. Beyaz bluzumu çektim ve tenimin gözükmesine izin vererek karnımı inceledim; dün açılan yara sarılmıştı.
"Ne halt oldu be?.."
Kafam karışmış halde odada çantamı aradım ama her köşeye bakmama rağmen burada değildi. Üstelik maskem ve şapkam da ortadan kaybolmuştu bir gecede. İlk defa bu kadar çok telaşlandığımı ve korktuğumu hissediyordum, ilk defa sabırsız bir halde etrafı izliyordum. O sırada aklıma üzerine parmak izlerimin işlendiği, Dna'mı bıraktığım kanla kaplı bıçak geldi. Can havliyle adımımı dışarı attığım gibi dün neredeyse bilincimin kapanmak üzere olduğu ve alıkonulduğum yere geldim. Fakat orada hiçbir şey yoktu, yerde sadece fuşya renginde lekeler kalmıştı ama bıçağım, yoktu.

Saat de çoktan geçmiş olmalıydı, okula geç kalmıştım. Dün sırrımı bilen birisi tam elimi kana bulayacakken bunu durdurmuş ve bedenimi kaçırmış, sonra da istediği gibi davranmıştı. Bu durumda ne yapabilirdim ki!?
"Neden böyle bir şey başıma geldi ki!"
Sinirimi çıkartamamış ve henüz kimsenin geçmediği sokakta bağırmıştım detone olan sesimle. Eve gitseydim büyükannem nerede olduğumu sorup beni darlayacaktı, üzerine bu yaraları gördüğünde de korkacaktı. Şimdilik Minhoyla güvenebilirdim, ne kadar garip davransa da, o yüzden doğruca okula yürüdüm dün geceden kalma...

...Binanın önüne geldiğimde bahçe bomboştu. Beklenildiği gibi geç kalmıştım ve şuan herkes derste olmalıydı, nefes vererek güvenliklere görünmeden o yorgun halimle duvara tırmandım önceki gün Minho'nun yaptığı gibi. Bahçeye ulaştığımda okulun etrafını dolanarak zor bela girişe varmıştım! Heyecanla içeri girdim ve sınıfımı buldum nefes nefese, birden sınıfın kapısını açmamla oluşan gürültüye karşı bütün sınıf yüzüme dönmüştü. Bay Kim de meraklanmış olmalı ki elindeki tebeşiri kenara bırakarak bana yanaştı biraz.
"Jisung! Bu halin ne?"
"Sonra anlatırım.."
O yorgunlukla içeri girmiş ve sırama bırakmıştım kendimi, ama hala otururken vücudum inanılmaz ağrıyordu. Ellerim sırada duruken Minho'ya göz attım ama şaşırdım çünkü ilk defa başını dönüp bir kere bile meraklı gözlerle bakmamıştı bana. Ona dik dik baksam bile hala önündeki sıranın temiz yüzüne bakıyordu, asla göz teması kurmuyordu. Sınıftaki bazı kızların ise elime ters ters baktıklarını farkettiğimde rahatsız olup boğazımı temizledim ve sıranın üzerinde olan ellerimi kucağıma çektim yumruk yaparak.

Zil çaldığında neredeyse bütün öğrenciler beni es geçerek aynı yönde, sürü psikolojisi ile koridorda yürüyordu. Onların arasından geçmeye çalışırken neden beni ilk defa göz ardı ettiklerini anlamadım, iğne atsan yere düşmeyecek derecede dolu koridorda onlara uymayı denerken birden birisi kolumdan çekmiş ve kulağıma fısıldamıştı. İrkildim iliklerime kadar..
"Katili buldular.."
Telaşa kapılıp Minho'yu aramak istedim ama ona seslensem bile kalabalığı yarıp sert ve hızlı adımlarla onlardan önce gitti; güvenlik odasına.

Herkes kayıt odasının önünde dizilmişken onları geçip hocaların arkasına varabilmiştim sonunda ter içinde kalmışken, milyon tane ekranı inceliyorlardı. O sırada Minho da yanımda durmuştu aynı tedirginlikle, ben de baktım ekranlara..
Hoca elinde aranan katılın fotoğrafını tutuyor, aynı zamanda kayıtlara bakıyordu. Kayıtlarda bir adam gecenin bir köründe okulun camını yangın tüpüyle kırıyor, daha sonra camlarla kaplanıyordu. Yanağında küçük bir kesik açılmıştı ve tek kaşı hafif kesikti, daha sonra karnından kanlı bir cam parçası çıkartarak ortalardan kayboldu. Korkudan olduğum yerde titriyor, derin nefesler alıp yine derin nefesler veriyordum ama nabzım fazla hızlıydı. Gözlerimin dolduğunu hissederken Minho'ya döndüm, bana bakmak yerine dişlerini sıkıp gözlerini kapatıyordu. Bu çocuk benden ne saklıyordu!?
"Bay Yang, görüntülerdeki kişi elinizdeki fotoğrafa uyuyor. Siyah kıyafetler, siyah bir şapka ve siyah maske, üstelik artık yaralı da.."
"Bunu polise söylemeli miyiz müdür bey?"
"Yarın için gelmelerini isteyeceğim."
"Bu durumda...-"
Bay Yang kayıt odasının arkasındaki bir yığın insana döndüğünde hafif korkar ve hayal kırıklığı yaşamış biçimde yüzlerine konuştu.
"Katil okulumuzdaydı.."
Devamında öğrencilerin korkunç, ürkmüş çığlıklarını duydum. Gözüme sınıftaki o kız takıldı, gözleri sonuna kadar açık yüzüme ve elime bakıyordu. Aniden beni işaret etmesiyle hocalar da dahil bütün gözler tekrar benim üzerimdeydi ama artık örnek öğrenci olarak değil, bir şüpheli olarak..

Minho bunu gördüğü gibi önüme geçmiş ve heyecanla konuşmaya başlamıştı.
"Jisung'un karnında yara yok. Onunla okuldan sonra tartışıp kavga etmiştik, o yüzden oldu.."
"İnanmalı mıyız?"
"Jisung'un örnek bir öğrenci olduğunu ve cinayet gibi işlere bulaşmayacağını en iyi sizin bilmeniz lazım müdür bey, benim de size yalan borcum yok. Değil mi Jisung?"
Bana döndüğünde kekelememiştim, aksine taş gibi katı bakan gözlerimde uydurduğu yalanı devam ettirdim.
"Kesinlikle.."
"..."
"Pekala!"
Nefesimi verdiğimde arkamdaki kıza baktım ve inceledim onu. Neye benziyor, nasıl birisi? Onu aklımın bir köşesine kazıdım, akşam saklamak üzere. Kıza bir süre baktıktan sonra Minho çaktırmadan kolumdan beni kalabalığın dışına sürüklemişti, kısa süre içinde de herkes sınıflarına dağılmıştı...
...'Haberci çocuk' yine elinde telefonuyla sınıfın ortasında her an bir haber yakalayacakmış gibi dururken gerçekten de bunu yapmıştı. Herkes birden onun sakin konuşması ile susmuş, sanki sessizliğe yemin içmişlerdi.
"Okulumuzdan bir öğrencinin sabahın erken saatlerinde aynı ormandan ceseti çıkmış, bu ormanda olan neredeyse 36. cinayet. Üstelik diğerleri gibi boğazının kesilmesinin aksine-"
Devamını getirirken iğreniyordu ve sesi titriyordu gözleri sonuna kadar açılırken.
"İki gözü de bıçakla oyulmuş.."
Sınıftakiler hala sessizdi, Minho hala bana bakmıyordu. Sadece camın önüne geçmiş çocuğun dediklerini duymaktan vazgeçiyor gibiydi, herkes korku içindeyken yanına gidip omuzundan tuttum ama elimi bir çırpıda kendinden çekti.
"Neden?"
"O gün ikinci cinayetini de işleyecektin neredeyse.."
Mırıldandığında bir an duraksadım, o adamla karşılaştığımda yanımda kimse yoktu benim.
"Sen, nereden biliyorsun?.."
"Neyi?"
"O akşam iki kişinin öleceğini.."
"Sadece tahmin ettim."
"Bu tahmin ötesi bir şey olurdu Minho.."
Soru işaretleriyle geri yerime dönmüştüm, bu çocuk, benim hakkımda saklı neler biliyordu ki benim bilmediğim?...


Devam edecek...

缘分: YUÁNFÈN -Minsung (Mpreg)-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin