ᥫ᭡ 13- Acımasız Bir Katil

117 23 3
                                    


Hepimiz sakin durmaya çalışırken ardı ardına bir kez daha geldi o gürültülü ses, herkes yerinde sıçrarken ben de fazlaca ürkmüştüm. Hem insanların içinde kabaran endişe ve onları açığa çıkarmaları sayesinde, hem de normal sesin iki katını duymamla ben de telaşa kapıldım. Bay Kim dikkatli adımlarla ayrıldı sınıfın önünden, diğerleri de dışarı çıkmaya cesaret edemese de kapının dibinde yığın oluşturmuşlardı. Bay Kim'i artık gözümüzden kaybettiğimizde ve camdan gözükmediğinde ayaklanıp kimsenin gitmediği benim tarafımdaki kapıya doğru yürüdüm. Sağda bulunan sürgülü kapıyı açtığımda ve dışarıyı kontrol etmek için çıktığımda diğerleri de benim vesilemle koridora geçmişlerdi. Bay Kim'in gittiği ve bir daha gelmediği koridor uzunluğuna baktım, yanıma dönüp onun yaptığı gibi merdivenlerden gitmeye cesaretim yetmiyordu. Minho'nun da yavaş yavaş arkama iliştiğini gördüğümde daha sınıfın içindeydi ki nefesim kesildi. Gözlerim açılıyor, görülür şekilde bedenim titrerken öylece bakıyordum çıkan sesin sahibine. Diğerleri bunu gördüğü gibi çığlığı basmış ve ağlaşmaya başlamışlardı ama ben, kaskatı kesilmiştim Minho gibi..
Karnı tamamen deşilmiş ve yüzüne çeşitli kesikler atılmış, kan akıtmaktan solmuş olan ve demin sınıftan çıkan o ketum adam savunmasız ayaklarımın dibinde yatıyordu. Gözlerini çoktan kapatmıştı ve ağzından ve karnından akan kan yeri kırmızıya buluyordu, gözlerim dolarken neden aniden cesedinin önüme atıldığını anlayamadım.

Gitmeye korktum ve geri adım attım tereddütle, Minhoysa bir çırpıda yanıma gelip sıkıca kolumdan tutmuştu benim.
"Alışamıyorum, artık..Yaşayanlara da cesetlere de alışamıyorum."
Bu fısıldadığımı sadece Minho duyabilirdi çünkü sessiz bir şekilde dışımdan düşünmüştüm istemsizce. Arkamızda kalan ve aramızda mesafe olan kalabalığa baktığımda kulağımın hemen yanından bir ses geçti, keskin bir ses. O ses bir saniyeliğine kulağımı sıyırıp geçtiğinde ve korkan bir kızın göğsüne saplandığında herkes ona döndü birden. Korkuyla kıza bakarken o göğsündeki keskin ve kanlı metalle ağzından kan kusarak yere düştüğü gibi diğerleri artık içlerinde tuttukları çığlıkları basmışlardı. Sağar oluyormuş gibi hissederken koridorda arkalarına bile bakmadan koşuyor, kaçışıyorlar ya da duruyorlardı ağlayarak. Önüme döndüğümde bana kal gelmişti ve birisini gördüm orada, kendini siyah soyguncu maskesiyle gizleyen bir adam. Elinde oldukça büyük olan kan lekeli bir mutfak bıçağı tutarken gözünü en yakınında olan ben yerine, ölümüne kaçan kişilere dikmişti. Durmadan üzerlerine yürüdüğünde bazılarının ayağı takılmıştı ve insanların acımasızca öldürülüşünü dışarıdan görmüştüm bu sefer. Fışkıran kanların nasıl bir görüntü oluşturduğunu ve bıçağa sahip olan kişinin nasıl bir canavara benzediğini öğrendim o an..

Şimdi kamufle olmuştum.
Onlar Yuanfen'i başka birisi olarak bileceklerdi.
Kimse benim de böyle bir bünyeye sahip olduğumu bilemez ve tahmin edemezdi artık.

Bir kaç kişi yerde yatarken ve öğretim yuvamız ölülerden oluşan bir avluya dönerken Minho'nun beni dürtmesiyle kendime geldim. Fakat katil yüzünü az önce es geçtiği bizden yana dönünce, kolumu tutan elini anında oradan sertçe atıp sınıfın içine ittirdim onu.
"Ne yapıyorsun!?"
"Diğer kapıdan kaç!"
Koşar adımlarla yanıma gelen o siyahlıdan korkuyordum, hem de herşeyi düzeltmeye çalıştığım bir dönemde canıma kast etmek istediğinde..
Minho beni dinleyip diğer kapıdan çıkıp insanların peşinde koştururken katil artık çok yakınımdaydı, ben de kurban gidecekken birden beni ıskalamasını sağlayarak içeri girdim. Bana yetişmeden önümdeki kapıya koşup ben de oradan çıktığımda aramızda 1 cm'lik mesafe kaldığından savurduğu bıçak etimi kesmişti. O gün ki gibi bir acı duyarken elimde bunu umursamadım ve beni bekleyen Minho'ya doğru koştum.
"Koşma Jisung!"
Onu dinlemedim ve koşmaya devam ettim, o da peşimden koşup bir süre katili gözden kaybettiğinde durdurdu beni.
"Koşma!.."
"...?"
"Ona zarar vereceksin.."
"Ne?"
Dediğinden hiçbir şey anlamasam da o sıkıntı içerisindeydi, bu sefer söylediğini anlamak istediğimde uyanan merakımı bastırarak hızlı hızlı yürüdü önümden.

Bense neredeyse koşar hızda ama kızmaması için yavaş bir ritimle gittim peşinden, katil yok olmuş gitmişti sanki birden.
"Bizi hedef almadı.."
"Bildiğin üstümüze geldi adam!"
"Orada saf salak durduğun için göze batmak istememiştir."
Susup onu dinlerken üstü başı ter olan öğrencilerin arasında bodrum katta bekliyorduk. Diğerleri korkuyla olanları izlerken ve birbirine sarılırken yine karnımın ağrıdığını hissettim, bu sefer sanki etim parçalanıyormuş gibi hissediyordum.
"İyi misin?"
Minho'nun sesini duyduğumda arkama geldiğini ve beni kontrol etmek istediğini anlamıştım, yüzümü ona döndüğümde tek elimle karnımı tutuyordum ki iki büklüm kalmıştım zaten.
"Midem.."
Cevap bile veremezken ve ne diyeceğimi düşünürken gözü karnımda olan elime kaydı; Neredeyse koyu bir kırmızıya boyanan elime..
"Ne oldu?"
"Küçük bir sıyrık."
İnsanlar korkak gözlerle izlerken Minho'yu, ben berbat halde hissediyordum. Yaşadığım şey yaşattığım şeyle eşitti, bilmeden ben de mi kumar oyununa girmiştim birisiyle?..
"İyi değilsin, üstelik sonsuza kadar burada saklanamayız. Hadi, dikkatlice çıkalım dışarıya."
Herkes onu onaylarken kimse itiraz etmiyordu çünkü hayatları söz konusuydu, ne olursa olsun kurtarmak isterlerdi canlarını.

Dikkatlice bodrum kattan yukarı çıkarken ve bulunduğumuz katı gezerken kulağımıza garip sesler geliyordu, bir insanın çıkartacağı türden olmayan vahşi seslerdi bunlar.  Arasında yürüdüğümüz topluluk korkarken zorla adım atıyorlardı zeminin üzerinde, her an heryerden bir şey çıkacakmış gibi hissederken merdivenlere varmaya çalışıyorduk. Tam düzenle gittiğimiz sırada ilk başlarda olan bir kız durarak yanındaki zifiri karanlık, kullanılmayan bir odaya baktı korkuyla.
"Hadi.."
Önünü dönüp devam edecekken aniden yankılanan çığlığı doldurdu kulağımızı nefes alış verişlerinden başka, onun yanındaki kız da bağırıyordu tiz sesiyle.
"Orada bir şey var!.."
O tarafa dönük olanlar aniden çekilip duvara yapıştığında ve sıkıştıklarında ne olduğunu görme fırsatımız vardı; Minho hala karnım acıdığı için belimden tutarak bana destek olurken.
Hepimiz merakla içeriyi görmeye çalıştığımızda bir 'şey' çıktı kapının önüne ve ışık aydınlattı silüetini. Daha sonra elinde getirdiği ve hareketsiz biçimde sallanan, içinden kanlar akıtan o kızı gördük. Kemikleri kırılmış gibiydi sanki..
Hiç öldürülmüş gibi durmuyor, aksine parçalanmış ve 'yenmiş' gibi gözüküyordu, bazıları çığlıklarını tutamazken onun insan olmadığını farkettim. Ağzı yüzü kana bulanmış ve deforme olmuş, insanlıktan çıkan ürkünç bir yaratıktı bu.

Bir süre öyle dursak da aklımız başımıza gelerek kaçmaya başladık. Herkes kaçarken Minho'yla biz en öne geçmiştik hızla, tam olarak koşamadığım için ona yük olduğumu hissettim ama düşündüklerime kızacağını bildiğim için sustum. O ardına bile bakmadan koşarken benim gözüm hala arkamızda kalan kalabalıktaydı, nedense gelmiyorlardı.
Hepsi birer birer yere devrilince ve bazıları o yaratıkımsı şey tarafından sürüklenince o zaman anladım neden  gelemediklerini, siyahları bürünmüş adam duruyordu ortada. Dik dik bize baktı sanki sıramız gelmiş gibi..
"Siktir!.."
Paniklemiştim.
Biz koştukça arkamızdan koşan ve yanına o iğrenç yaratığı da alan adama karşı canım yansa da koşmaya çalıştım, ama yine de hızım yeterince artmıyordu. Bir zamanlar ben de kovalardım insanları böyle, neden sürekli yakalandıklarını düşünürdüm. Şimdi o kurban duygusuna ben de bürününce anladım ki hız insanın kendi elinde olan bir şey değildi o an..
Minho böyle olmayacağını anladığı gibi sağa dönmüş, merdiven altına saklamıştı ikimizi.
"Ne yapıyorsun!?"
"Seni saklıyorum."
Gözleri koridordayken ve nefes nefese kalmış, ketum gözlerle bakarken üstümüzdeki merdivenlerde yankılanan ayak seslerini duydum. Adam yukarı çıktığımızı sanıp o yolu takip etmişti, Minho ise gittikleri anda beni de alarak gördüğü bir sınıfa girdi. Dolap ve duvarın arasında kalan geniş boşluğa sığmaya çalışıp dipdibe kaldığımızda yüzüme baktı.
"İyi misin?"
"Değilim."
"Korkma."
"Korkuyorum."
Tabii, insanları bacaklarından kapan ve sürükleyen o kandan yoksun aç canavarı hatırladıkça korkuyordum.


Devam edecek...

(Ben dedim ama özümüze döneriz diye pauhahah)



缘分: YUÁNFÈN -Minsung (Mpreg)-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin