Sabah erkenden kalkıp, köy merkezine gitmek için hazırlanmıştım. Birkaç şey almam, sonra da balık var mı diye pazara uğramam gerekiyordu. Siyah kazağımı, siyah takım pantolonumu ve siyah kabanımı giyip atkımı aldım ve evden çıktım.
Sabahın daha erken saatleri olduğu için hava daha yeni yeni açılıyordu. Hızlı hızlı arabama yöneldim ve bindim. Arabayı çalıştırıp, klimayı yaktım. Kemerimi de halledip arabayı evin önünden uzaklaştırdım. Yokuş aşağı toprak yolla giderken kenarda durmuş bir taksi gördüm.
Galiba ya bozulmuş, ya da benzini bitmişti. Durmak istesem de, etrafında adamların olduğunu görüp durmama kararı aldım. Arabayı dikkatli bir şekilde yokuştan indirirken kenar tarafla ilerleyen Feride'yi gördüm.
Kaşlarım çatılırken ona yaklaşmak için yavaşladım ve kornaya bastım. Korkarak atıldı ve hızla bana çevirdi kafasını.
Pencereyi indirip, kolumu sarkıtırken ona gülerek baktım. "Ne oldu? Neden yürüyerek gidiyorsun?" diye sordum.
Oflayarak, "Taksi çağırdım köy merkezine inmek için ama yolda kaldı. Ben de yürümeye karar verdim." dedi.
Anladığımı belli edercesine kafa salladım ve ona, "Tamam, hadi bin." dedim.
Ellerini iki yana sallayarak, "Yok, ben seni işinden etmeyeyim." dedi.
Sahte bir öfkeyle ona bakarak, "Atla kız arabaya." dedim.
Daha fazla karşı çıkmadan pes etti ve kafasını sallayarak ön taraftan geçim yan koltuğa oturdu. O oturup, kemerini bağlarken ben de arabayı çalıştırdım. Kısa bir süreliğine sessizce yolculuk ettik.
Ama bu sessizlik onu da sıkmış olacak ki, "Sen de mi köy merkezine gidiyorsun?" diye sordu.
Kafamı sallayarak, "Almam gereken birkaç şey var, bir de balık taraflarına uğrayacağım." dedim.
Balık almayı istiyorum da, pek yemek yapamıyordum. Galiba seçimimi mangaldan yana kullanmak zorunda kalacaktım.
"Ah, ben de oraya gidiyorum, babamla küçük bir işim var." dedi.
Ben kafamı sallarken o da telefonunu çıkararak bir şeylerle ilgilenmeye başladı. Bu zaman telefonun ekranında geçen sene vizyona giren 'Carol' filminin fotoğrafını gördüm.
Kaşlarım kalkarken ona, "Carol filmini izledin mi?" diye sordum.
Hızla eli ayağı bir birine dolaşırken telefonu kapatıp bana, "Evet, çok güzeldi. Peki sen?" diye sordu.
Gerilmişti ve heyecandan sesi titremişti. Onun bu tatlı haline gülerek, "Evet, favorilerimden biri. İkinci kez bakarsam sorun olmaz diyeceğim nadir filmlerden." dedim.
Rahat bir nefes verirken, kafasını biraz indirdi. Onun bu hali beni şaşırtmıştı. Yavaşça elleriyle oynarken, "Eşcinsel olduğunu nasıl anladın? Ya da ne zaman?" diye sordu.
Direkt olarak bu soruyu beklemediğim için biraz şaşırmıştım. Ama kendimi toparlayarak, "Bilmem, çocukluktan itibaren kendimin hep farkındaydım. İlk kez bir kızdan hoşlandığımda 7 yaşındaydım." diye cevap verdim.
Yavaşca kafasını sallarken gözlerimi yola çevirip, "Peki sen?" diye sordum.
Kısa bir sessizlikten sonra, "Yani bilmiyorum. Kadınlardan hoşlanıyorum bunun farkındayım. Ama hiç aşık olmadım." gibi bir cevap geldi.
Arabayı yavaşlatıp, boşta olan elimi onun omzuna koyarak, "Bunun için acele etmene gerek yok. Daha gençsin, kendini bir kalıba da sokmana gerek yok. Nasıl güzelse öyle yaşa." dedim.