Ay bu bölüm de bitti. Bu kitabın bölümlerinin hepsi 1500 üzeri. Oysa ben normalde 1000 kelime üzerine çıkmazdım 😱
Neyse neyse bu kitaba yazmak çok sarıyor bana göre, umarım sizin içinde okumak öyledir.
Ayrıca şimdi medyaya Sahra'nın fotoğrafını koyacağım. Diğer kitaplardaki karakterlerden herhangi birinin resmini koyarsam eğer bana bildirin, aynı olmasını istemiyorum. Çünkü kitaplarım genel olarak aynı evrende geçiyorr
Neyse neyse iyi okumalar öptüm bolcaa<33
Yorum yapmayı da unutmayın 😠
Medya: Sahra Zaimoğlu
×××××
Derin bir şekilde daldığım uykumdan birkaç mırıltı duyarak uyanmıştım. Zar zor gözlerimi açarken hem omzumda, hem de kucağımda bir ağırlık hissetmiştim. İlk önce bu durumu yadırgadım ve biraz doğruldum. Benim hareketlendiğimi gören ve kafasını uyuduğu için omzuma yaslayan Gökçe de uyanmıştı.
İkimiz de şaşkınca etrafa bakarken tekrardan mırıltılar duymuştuk. Yine çok uyumamıştık, çünkü hâlâ hava aydınlanmamıştı. Ama muhtemelen artık saat sabahın 4'ü veya 5'di.
Kafamı çevirip, uykusunda bir şeyler mırıldanan Nefes'e baktım. Muhtemelen ateşi hâlâ tamamen düşmemişti. Kucağımdaki Esil'i Gökçe'ye verip oturduğum yerden kalktım. Kenara koyduğum ateş ölçeri alıp tekrardan onun ateşini ölçtüm.
Ateşi biraz daha düşmüştü. Şimdi 37.8'ti. ama hâlâ biraz yüksekti. Uykusunda kabus gördüğü için onu hafifçe sallayarak uyandırdım. Yavaşça gözlerini açıp ilk önce tavana baktı. Muhtemelen şu an durumu pek kavrayamıyordu.
Gözleri tavandan bana kaydığında dudaklarına bir gülümseme kondu. Ben de ona gülümsedim ve alnındaki bezi aldım. Yatakta yanına otururken, "Daha iyi hissediyor musun?" diye sordum.
Halsiz bir şekilde kafasını salladığında önüne düşen saçlarını yüzünden geriye çektim. Benim dokunuşumla gözlerini kapatarak kafasını bana taraf yasladı. Hareketlerim durumu idrak ettiğim anda durmuştu. Boğazımı temizleyip, ayağa kalktığımda o da gözlerini zar zor açıp, şaşkınlıkla bana baktı.
Kafamı Gökçe'ye çevirirken, "Gökçe, sen Esil'i odasına yatır. Ben de bir çorba yapıp, annene ilaç vereceğim." dedim.
O kafasını sallarken Nefes boğuk bir sesle, "Gerek yok sabahın dördünde ne çorbası?" dedi.
Kafamı ona çevirirken, "Aç karına ilacı alamazsın, o yüzden şikayetlenme." dedim.
Yorgun olduğundan mı yoksa benimle inatlaşmak istemediğinden mi bilmiyorum ama itiraz etmeden kabul etti bu sefer.
Gökçe kucağında Esil ile, "Yemek yapmayı biliyor musun?" diye sordu.
Küçük bir kıkırtı salırken ensemi okşayarak, "Hayır, ama yapmaya çalışacağım." dedim.
O da gülüp, "Ben Esil'i odasına bırakıp, sana yardıma geleceğim." dedi.
Kafa salladım ve onun odadan çıkmasını izledim. O çıktıktan sonra tekrar Nefes'in yanına oturup, ıslak bezi alarak tekrardan onun boynunda ve göğüs kafesinde gezdirdim. Yavaş nefesler alırken gözleri benim üzerimde geziniyordu.
Her seferinde gözlerine baktığımda heyecanlıp, elim ayağıma dolandığı için onunla göz göze gelmekten olabildiğince kaçınıyordum. Fakat bana dik dik bakarken bunu yapmak düşündüğünüzden bile zordu. Mavi gözleri sonu olmayan gökyüzü, umut dolu bir deniz gibiydi benim için. Baktıkça kayboluyor gibiydim.
