Bölüm 41.

1.9K 179 19
                                    

"Ya adamla niye öyle konuşuyorsun kuzum?" diyen Nayide'ye çevirdim kafamı. Omzumu silkerek elimdeki çubuğu yanan ateşe uzattım.

Nefes yanımda oturmuş, eliyle sırtımı yukarı aşağı ovuşturuyordu. Gözleri üzerimde gezinirken, "Böylesi daha iyi mi?" diye sordu.

Derin bir nefes alıp, "Kimseyle uğraşmak istemiyorum. Ayrıca benim kardeşe veya babaya ihtiyacım yok. Benden uzak dursunlar yetiyor." diye cevap verdim ona.

Nefes ve Nayide bir birilerine baktılar. Sonda Nayide dayanamayıp, "Ama yani sen böyle yapınca sanki vazgeçecekler." dedi.

Tekrardan omuz silkerek, "Valla ister vazgeçsinler, ister geçmesinler. Zaten birkaç güne gidiyoruz, kendileri bilirler." dedim.

Nayide öylece bana bakarken Nefes, "Hiç mi demeyeceksin acaba daha farklı olsaydı nasıl olurdu diye?" dediğinde ona baktım.

Demeyecektim. Ben zaten yalnız olmaya alışkınım. Babam olsa ne olur, olmasa ne olur bu saatten sonra. Ayrıca artık yalnız da değilim, Nefes var. Bu yüzden başka kimseye ihtiyacım yok. Ayrıca onlarla konuşmak demek, Sahra'nın da dibimden ayrılmamasına sebep olacak.

Kafamı ona çevirdiğimde yüzlerimiz dip dibe geldi. Bana mavi gözlerle baktığında vücudumu bir huzur kaplıyordu. Bu yüzden gülümseyerek, "Gelmeyecek Nefes, emin ol." dedim ona.

Bakışları üzerimde gezinirken inanmıyor gibiydi. Ama aksi bir şey söylemedi ve eğilip dudaklarıma bir öpücük kondurdu. Nayide ise dirseğini bacağına, çenesini de avcuna yaslamış düşünür bir vaziyette duruyordu.

Öpücükten sonra geri çekilip, ikimiz de ona baktık. Nefes, "Ne düşünüyorsun yenge öyle kara kara?" diye sordu.

Nayide üzgün bir ses tonuyla, "Siz şimdi Almanyalara gidince ben ne yapacağım. Sizsiz benim hayatım olmaz ki." dedi.

Aslında benim için de üzücü olan tek kısım Nayide'nin burada olması. Nayide bizim için çok şey yaptı. Biraz çatlak olsa da, harika birisiydi. Onsuz Nefes'le biz zar zor bir araya gelirdik. Bu yüzden onun yeri bende fazlasıyla ayrıydı. Özel kul gibi bir şey.

Ama buralardan gitmezsek, asla mutlu olamazdık. Buralar henüz Nefes ve benim gibi bir çifti kaldırabilecek bir yer değildi.

Nefes yanımdan kalkıp, Nayide'nin yanına oturdu ve elini onun sırtına koyarak, "Yenge, iletişimi kesmeyeceğiz ya. Hem, ağabeyimle sen de gelirsiniz ara sıra Almanya'ya, bazen de biz geliriz." diye temin etti onu.

Bizim buralara gelmemiz çok uzun zaman alacak. Ama yeteri kadar zaman geçip, herkes bizi unuttuktan sonra ara sıra tatillerde falan gelebilirdik. Fakat onların bizleri ziyarete gelmesi daha iyiydi.

Nayide dudaklarını bir çocuk gibi büzüp, Nefes'e bakarak, "Görüşürüz, değil mi?" diye sordu.

Nefes gülerek kafasını sallayıp, "Görüşürüz tabii yengem." dedi ve ona sarıldı. Nayide kafasını onun koluna yaslarken bana bakıyordu.

Ben de gülümseyerek, "Bakma öyle Nayide. Sen bizim aşkımızın mimarısın, seni hiç bırakır mıyım?" dedim.

Bu dediğim onu mutlu ederken kafasını Nefes'in kolundan kaldırıp, göğsünü gererek, "Hee, o benim değil mi?" diye sordu havalı bir şekilde.

Onun bu hareketlerine Nefes kahkaha salarak kafasını geriye doğru attı. Gülmeye devam ederken onu onaylamak için ara sıra kafasını da sallıyordu.

Ama Nayide bize bakarak, "Almanya'ya gitmeniz kesin mi?" diye sordu. Bunu soruyor çünkü Hollanda da seçenekler arasındaydı.

Kafamı sallayıp, çubuğu ateşe geri uzatırken, "Evet, orada daha rahat olacağız. Hem de bazı tanıdıklarım var. Avukatlık bürolarına başvurabileceğim böylece." diye cevap verdim ona.

Bizim köyün hocası | [G×G]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin