Medya: Ferhat Zaimoğlu.
Ay bu adamı çok sempatik buldum o yüzden de onu seçtim hehehehe
Birileri Mayıs'ı dovdurmek istiyor, ncncncnc, çok ayb ya Mayıs bunları hak ediyor mu hiç?
Neysee, iyi okumalar sizlere yavrularr<33
×××××
Mayıs'tan.
Sürekli olarak Nefes'in kalbini kırmak beni de üzüyordu. Fakat bu ikimiz için de daha iyi olacaktı. Gökçe haklı, Gökçe fazlasıyla haklı. Bencil bir istek yüzünden sadece kendimin değil, onların da hayatını boka çevirebilirdim. Buna hakkım yoktu.
Gökçe zeki birisi ve annesini korumak istiyor. Bunu gerçekten anlıyorum, ama Nefes'in bu kadar ısrarcı olması da işleri oldukça zorlaştırıyor. Ne kadar uzaklaşırsam, Nefes o kadar yakınlaşıyordu. Sanki gerçek uzaklaşmama izin vermeyecek gibiydi. Elinden geldiğince beni gözetliyor, benimle ilgileniyordu.
Kalbini kırmama rağmen buna devam etmesi hiç yardımcı olmuyordu. Bu tavırları beni ona daha çok bağlıyor, daha çok onu istememe sebep oluyordu. Ama yapamazdım işte. Burada değil, şimdi değil. Belki bir gün ama o gün bugün değil kesinlikle.
Derin bir nefes alarak oturduğum koltuktan kalktım. Sürekli evden uzakta durmaya çalışıyorum. Bilirsiniz, gözden ırak gönülden de ıraktır, değil mi?
Kabanımı alıp, evden çıktım. Biraz odun getirip, kapı önüne koyup, ondan sonra da merkeze gidecektim. Yakından yılbaşı geliyordu. Her zamanki gibi galiba yılbaşına yalnız girecektim. Buradayken belki farklı olur diye düşünüyordum. Ama görünen o ki, bu konuda da fena halde yanılmışım.
Kapıyı açıp odunluğa girdiğimde birisinin arkamdan içeri girip, kapıyı kapattığını duydum. Bunun yine Nefes olduğunu düşünerek bıkkın bir nefes verip, "Bak Nefes, şu an hiç konuşacak-" arkamı dönüp Nayide'yi gördüğümde cümlem yarıda kaldı.
Nayide geniş bir gülümsemeyle ona bakarak, "Nefes değilim ben Nayide'yim canım. Misafir umduğunu değil bulduğunu yermiş." dedi alayla.
Alakasız espiriye yüzümü buruştururken o tekrardan, "Şimdi anlat bakalım, aşkından ölürken neden Nefes'i reddettin?" diye sordu.
Alayla ona bakarak, "Hani Nayide'ydin sen Nayide. Her şeyi bilirdin?" dedim.
O da gözlerini devirip, bana doğru bir adım daha atarak, "Ben yan karakterim, ben sadece elimden geldiği kadarını biliyorum. Bu hikâyenin ana karakteri sensin, sen söyleyeceksin onu." dedi koluma dokunarak.
Kolumda olan elini elimin tersiyle iterken, "Git Sahra'ya sor, o söylesin sana." tripli bir şekilde söyleyip, yanından geçecekken kolumdan tutarak beni durdurdu.
Oflayarak, "Ay Mayıs, tripin sırası mı şimdi kuzum?" diye sordu.
Ona gözlerimi devirerek, "Sen söyle Nayide. Sahra'yı eve alan sizsiniz." dedim kollarımı kavuşturarak.
Nayide bana bakarak, "Canum, aranızda kötü şeyler yaşandı ama hâlâ kardeşin o senin. Sonsuza kadar öfkeli mi kalmak istiyorsun?" diye sordu.
Kafamı çevirirken, "Evet, ben bu şekilde iyiyim. Çocuk değildik, ne yaptığının farkındaydı. Şimdi pişman diye olan o kadar şeyi unutup, baştan başlayamam ya." dedim sinirli bir şekilde.
Nayide derin bir nefes alıp, "Evet, haklısın, ama hiç mi bir şans daha vermek istemiyorsun?" diye sordu.
Kendimden emin bir sesle, "Hayır, istemiyorum Nayide. Sadece benim değil, Esra'nın da hayatını bitirdi. Eğer Esra meselesi olmasa onu çoktan affedersin, çünkü bana yaptığı umrumda bile değildi. Ama o kızın ölmesinin dolaylı yoldan sebeplerinden biri de bendim." dedim. Sesim sonlara doğru üzüntüden kısılmıştı.