Bölüm 29.

2.8K 238 78
                                    

Mayıs'tan.

Bugün her zamankilerden daha mutlu uyanmıştım. Gözlerimi açtığım anda dudaklarıma kocaman bir gülümseme konmuştu. Yatakta doğrulup, kollarımı verdim ve hemen kalktım. Banyoda işlerimi halledip, üzerimi giydikten sonra odadan çıkıp alt kata indim.

Önce Nefeslere gideceğim, sonra da doğru dürüst bir iş bulmam gerekiyordu. Nefes'in verdiği miçoluk parasıyla geçinemem. Pardon ama, oturup evde kadın parası yemekle aynı. Ben öyle birisi değilim.

Derin bir nefes alıp kabanımı aldım ve evden çıktım. Üzerime giyme gereği duymadan koluma yerleştirerek Nefeslere ilerledim. Kapıyı çaldığımda dudaklarında kocaman bir gülümsemeyle Gökçe kapıyı açmıştü.

Gülümseyerek bana bakıp, "Merhaba Mayıs abla." dedi.

Ben de gülümseyip, elimle saçlarını okşayarak, "Merhaba tatlım." dedim.

Yanından geçerek içeri girdiğimde merdivenlerden inen Nefes'i gördüm. Geniş bir şekilde gülümserken o yanıma gelip bana hızla sarıldı. Kollarımı anında beline dolayarak kafamı onun boynuna gömdüm.

Dudaklarımı onun boynuna bastırıp geri çekildim. Elleri hâlâ ensemde duruyorken, "Günaydın." dedi.

Yanağını tekrardan öperken, "Günaydın." dedim.

Geri çekildiğimde gözlerimi evde gezdirdim. "Esil nerede?" diye sordum.

Gökçe yanımızdan geçip giderken, "Okulda o." dedi cevap olarak. Kafamı sallayarak geri çekildim.

Nefes elimden tutup, beni de sofraya oturturken, "Erkenden kalkman garip, bir yere mi gidiyorsun?" diye sordu.

O çayımı doldururken, "Benim acil şekilde iş bulmam gerek. Miçoluk falan olmaz." dedim ona.

Kaşları çatılıp, masaya otururken, "E hani dün beğeniyordun emrim altında olmayı." dedi.

Gökçe gülerek kafasını çevirdiğinde ben de gülerek, "Canım, güzel de, miçoluk yaparak ömür süremem burada." dedim.

Nefes tekrardan kaşlarını çatıp, "Benden para almak mı koyuyor ula sana?" diye sorduğunda çayımdan alacağım yudumu bıraktım.

"Hayır ama hem avukatlık, hem de öğretmenlik okuyup miçoluk yapmak çok koyuyor."

Gökçe kafasını sallayıp, "Annemcim, valla üvey annem haklı, o kadar sene oku, sonra da miçoluk yap yok ya." diyerek beni destekledi.

İkimizde kafa sallarken bir anda söylediği 'üvey annem' hitabı suratımıza tokat çarpmış gibi çarpınca durduk. Gözlerimi kırpıştırıp, ona çevirdim kafamı. Oysa bizi hiç umursamadan çayını içmeye devam ediyordu.

Nefesle bir birimize bakıp güldük. Ardından Nefes, "E iki gün önce artistlik yapıyordun limanda." dedi gülerek.

Kafamı sallayarak, "E babanın yanında bundan gocunduğumu söyleyemezdim." dedim.

Yani mantıklı olan da buydu. Babası bunu anlasa beni yenmesi daha kolay olurdu. Ayrıca o kadar sene miçoluk yapmak için okuduysam valla ağlardım. O kadar para döktüm ben okullara, yurt dışılarına.

Yemek yemeye devam ederken, "Burada iş bulmak için gidecek başka bir yer yok mu ya?" diye sordum onlara bakarak. "Her yer mi sizin?"

Gökçe saçını savurarak, "Ay evet, her yer bizim." dedi gülerek. Nefes ona gözlerini devirdiğinde gülmeyi kesip, "Aslında var ya." dedi.

Nefesle ikimiz de ona bakarken o, "Anne, sen de biliyorsun, ikinci büyük dede." dediğinde Nefes'in bakışları değişti.

Şaşkınlıkla ona bakarken, "Saçmalama, onlara selam bile verilmez Gökçe." dedi.

Bizim köyün hocası | [G×G]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin