Arkadaşlar birazcık yorumları artırsak mı ha ne yapsak 🥲
Neyse neyse iyi okumalar bu kitabı çok seviyorum devam etmekte kararlıyım<33
Öpüldünüz 😗
×××××
"Mayıs, şuradaki sosu bana uzatır mısın?" Nefes'e kafa sallayarak hazırladığı sosu ona uzattım. Şu an bahçede mangal kurmuş, üç gün önce aldığım balıkları ve etleri pişiriyorduk. Mangal başında Sefer ve Nefes vardı.
Bense genel olarak ayak işlerini yapıyordum. Nayide de sofrayı kuruyor, salataları hazırlıyordu. Feride, Gökçe ve Mine daha gelmemişti. Geçen sefer olan konuşmadan sonra buraya geldiğimde gözüm Nefes'ten sonra ilk Feride'yi aramıştı.
Oraya git, buraya git yapmaktan gerçekten yorulmuştum. Derin bir nefes alarak sandalyelerden birine çöktüğümde Nefes'in dudakları hafifçe yukarı doğru kıvrılmıştı.
"Ne çabuk yoruldun hoca?" diye alay etti benimle.
Dirseğimi sandalyenin köşesine yaslayıp, avcuma çenemi yerleştirdim. Gözlerimi açmadan ona, "Oraya git, buraya git valla bacaklarım ağrıdı." diye cevap verdim.
Dudaklarından küçük bir kıkırtı çıktığında gözlerimi açıp ona baktım. Güldüğü zaman çok daha güzel oluyordu. Yani, her zaman güzeldi ama güldüğünde daha güzel oluyordu.
Gülmeye devam ederken, "Sen daha gençsin, bu ne öyle hemen bacaklarım ağrıdı falan demek." diye alay etti tekrardan.
Şakaklarımı ovarken, "Ruhum yaşlı benim ruhum." diyerek isyan ettim ona.
Bu dediğime yalnızca Nefes değil, Sefer de gülmüştü bu kez. Nayide elindeki salatalığı masaya bırakırken onlara bakıp, "Ne oldu kız? Neye gülüyorsunuz?" diye sordu.
Nefes tekrar mangala dönerken Sefer elindeki demiri sallayarak, "Mayıs'ın yaşlılığına gülüyoruz." dedi karısına.
Nayide yüzüne doğru sallanan demiri elinin tersiyle itip, çıtlayarak, "Sefer çek şunu yüzümden sonra bebek suratıma bir şey olacak." dedi.
Onun yüz ifadesine gülerken Nefes de yan gözle bana bakarak güldü. Etler hazır olmaya yakın bir vakitte kızlar da gelmişti. Esil aralarından çıkıp koşarak bize doğru geldi. Annesi mangal yaptığı için direkt olarak benim kucağıma doğru gelmişti.
Eğilip onu kucağıma aldım ve yanağına bir öpücük kondurdum. Bir ay boyunca onlarla ve Esil'le gerçekten çok güzel bir ilişki kurmuştum. 7 yaşında olmasına rağmen o oldukça zeki bir çocuktu.
O da benim yanağımı öptüğünde gülümsemem daha da genişledi.
Gökçe bize yaklaşarak, "Anne, tavuk eti de var değil mi?" diye sordu.
Nefes kafasını sallayarak, "Var tabii tatlım. Sen balık eti ve kırmızı et sevmiyorsun diye özel olarak Mayıs'la birlikte tavuk da aldık." diye cevap verdi.
Gökçe cevaptan memnun bir şekilde gülümsedi ve annesinin yanağına uzun bir öpücük kondurarak, "Canım annem." dedi.
Onların bu tatlı haline gülümseyerek bakmıştım sadece. Gerçekten güzel bir anne ve baba olmuştu onlara. Nefes'in kocası Mehmet 7 sene önce Nefes hamileyken ölmüştü. Esil babasını hiç görmemişti, hatta onu hiç düşünmüyordu. Ama ondan 9 sene büyük olan Gökçe görmüştü ve onu gayet iyi hatırladığına da emindim.
"Merhaba Mayıs." sırtımda hissettiğim elle hafifçe döndüm.
Feride gülümseyerek bana bakıyordu. Onu gördüğümde ben de Nefes'in kocasını düşünmeyi bırakıp ona gülümsedim.