Sonunda bölümü yazdım ay ayrıca bu aralar watty biraz sorunlu gibi yav
Neyse iyi okumalarrr<333
×××××
Üzerime bir şeyler giyip, alt kata indiğimde Nefes elindeki telefonla birileriyle konuşuyordu. Gözleri merdivenlerden inen beni gördüğünde gülümsedi. Ben de gülümseyerek ona karşılık verdim ve karşısındaki koltuğa oturdum.
"Tarık, yok mu bir haber hâlâ?" diye sordu.
Karşı taraf konuşurken salonda birkaç saniye sessizlik oldu. Nefes o ne diyorsa görmeyeceğini bildiği halde kafasını sallayarak onu dinlemeye devam ediyordu.
Sonunda Nefes, "Tamam o zaman Tarık, bana haber verirsin sen." dedi ve telefonu kapattı.
Gözleri üzerimde gezinirken kolumu koltuğun kenarına koyarak ona baktım. Elindeki telefonu sallayarak bana doğru geliyordu. "Hâlâ bir haber yok." dedi.
Dibime girip, sağ bacağımın üzerine oturdu. Elimi onun beline koyarak belini okşadım. Gözleri yüzümde gezinirken yüzlerimizi bir birine yaklaştırdım.
Elini yüzüme yerleştirip, yanağımı okşarken, "Hâlâ bir haber yok. Bende sabırsızlanmaya başladım." diye fısıldadı dudaklarıma doğru.
Kafamı sallayarak, "Biliyorum, Yusuf'tan da bir haber yok. Bekleyeceğiz o yüzden. Hem daha 3 gün oldu, çıkar bir haber." dedim ona.
Kolunu göğsüme yaslayarak geriye doğru yaslandı. Ben de koltuğa sırtımı yaslayarak ona sarıldım. Hâlâ kucağımda oturuyordu. Sessizce öyle birkaç dakika oturduk. Ben hâlâ onun belini yukarı aşağı okşuyordum.
Nefes kafasını şakağıma yaslayarak, "Dün nereye gitmiştin? Uyanınca seni görmedim, sormak da aklıma gelmedi hiç." dedi.
Boşta olan diğer elimi onun bacağına koyarak okşmaya başladım. Gülüp, elime vurarak beni durdurdu. Ben de gülüp, "Eylem, Hüseyin beyin büyük kızı beni görüşmek için çağırmıştı." diye açıklamaya başladım ona.
Göğsümden asılı olan kolyemle oynarken, "Ne dedi peki?" diye sordu.
Derin bir nefes alırken, "Beni yemeğe çağırıyor. Aile ile birlikte diyor güya ki." dedim.
Kucağımda doğrulup, "Sen ne düşünüyorsun peki?" diye sordu.
Elimi onun kırmızı saçlarına daldırarak oynamaya başladım. "Bilmiyorum gerçekten. Kafam karışık."
Nefes yanağımdan öpmeden önce, "Bence buralardan gitmeden önce dediğimi yap. Kafanda sorularla ne kadar istersen kaç, ama fayda yok sevgilim." dedi.
Beni öptüğünde gözlerimi kapatarak yanaklarıma temas eden dudaklarına odaklandım. Vücudumu onun temaslarıyla kaplayan o kıpır kıpır hiss kaplamıştı. Dudaklarını yanağımdan çekip, gözlerime baktığında, "Belki de haklısın, onlarla konuşmadan buradan gitmemem gerekiyor." dedim ona katılarak.
Gözleri üzerimde gezinirken küçük bir gülümsemeyle kafasını salladı. Ardından kucağımdan kalkıp, elini bana doğru uzattı. "Hadi, bir şeyler yiyelim."
Kafamı sallayarak elinden tuttum ve beni kendine çekip, ayağa kaldırmasına izin verdim. Onunla birlikte el ele salonda olan yemek masasına doğru ilerlerken kapı çalmıştı.
Ben kapıya doğru giderken Nefes de sofraya oturdu. Kapıyı açtığımda elinde poşetlerle Nayide'yi görmem bir oldu. Bana poşetleri uzatıp, gülümseyerek içeri girdi.
Poşetlerde meyve, çikolata falan vardı. Alakasız şeyleri gördüğümde gülüp, kenara yere bıraktım. Nayide'ye bakarak, "Hoş geldin Nayide, kaç gündür ortalıkta yoktun, hayırdır?" diye sordum gülerek.