Bölüm 25.

2.6K 242 85
                                    

Ay bu bölümde pek içime sinmedi ama paylaşıyorum yapcak bir şey yookk

Lütfen sonda Mayıs'a sövmeyin<33

İyi okumalar SİZEEE öptüm

×××××

"Tamam, sorusu olan var mı?" diye sordum sıraların arasında gezinirken. Herkes sessizce bir şeyler yazarken sessiz kaldılar. Soruları vardı, bundan gayet emindim, fakat sormuyorlardı.

Sessizce onları izlemeye devam ettim ben de. Mine ve Gökçe de kafalarını ara sıra kaldırıp tahtaya bakıyor, sonra da kafasını indirip yazmaya devam ediyorlardı. Onlara bazı konularla bağlı püf noktaları yazmıştım. Bu sınavda onlara yardım edecekti.

Öğretmen masasına otururken, "Evde hiç şiir okuyor musunuz?" diye sordum.

Herkes bir anda yazmayı bırakıp, kafasını kaldırdı ve bana baktı. Birkaç saniye sessiz kaldıklarında kimsenin şiir okumadığını anladım.

Tekrardan ayağa kalkarken, "O zaman, bir tane dünya edebiyatından, bir tane de türk edebiyatından şiir seçip, ezberleyeceksiniz. Yani, hepsini baştan sona ezberlemenize gerek yok, birkaç kuple bile yeter." dedim.

Çocuklar hep bir ağızdan, "Tamam hocam." dediklerinde gülümsedim.

"Ama Muhammed Fuzuli veya Nesimi'nin şiirlerinden öğrenirseniz 1-0 önde olursunuz." diye küçük bir tüyo verdim.

Hepsi gülümseyerek kafa salladığında ben de gülümsedim. Son ders olduğu için artık öğleden sonraya denk geliyordu neredeyse. Sessizce ders geçerken bir anda kapı sertçe açılmıştı.

Sertçe açılan kapıyla herkes kafasını oraya çevirmişti. Nefes nefese olan Ahmet hoca önce çocuklara bakıp, özür diler bir gülümseme sunduktan sonra kafasını bana çevirdi. "Mayıs hocam, sizi bir dakikalık alabilir miyim?" diye sordu.

Kaşlarım çatıldı bu duruma. Nedense hiç iyi bir habermiş gibi durmuyordu. Ama yine de kafamı sallayarak elimdeki kalemi masanın üzerine atıp, "Sessiz kalın, geliyorum şimdi." dedim çıkmadan önce.

Arkamdan onay mırıltıları duyduktan sonra sınıftan çıkıp kapıyı kapattım. "Ne oldu Ahmet hoca?" diye sordum ona.

Ahmet hoca kolumdan tutup ilerlerken, "Hiç iyi şeyler olmuyor Mayıs hocam, hiç." dedi.

Kaşlarım çatılırken onun peşinden müdürün odasına doğru gitmeye devam ettim. Kapının önünde durduğumuzda Ahmet hoca müdürün kapısını çaldı.

Birkaç saniye sonra içeriden, "Gel." sesi duyuldu. Ahmet hoca kapıyı açıp içeri girerken müdür beye selam verdi. Ben de onun peşinden içeri girdiğimde gördüğüm manzara karşısında sinirle güldüm.

Ekrem beyin dün geceki itlerinden biri buradaydı. Ve ben konuyu zaten şimdiden anlamıştım. Yavaş adımlarla müdür beyin masasının önüne geçtim. Bir süre oturan köpeğe baktıktan sonra müdür beye çevirdim kafamı.

O da mahçup bir şekilde bana bakıyordu. Gerçi onun mahçup bir şekilde bana bakmasına gerek yoktu. Çünkü onun elinden gelen bir şey yoktu. Burası Ekrem beyin okulu ve kimin gidip, kimin kalacağına da o karar veriyordu.

Müdür bey boğazını temizleyerek, "Mayıs hoca, size bunu nasıl söyleyeceğimi gerçekten bilmiyorum." diye klasik bir giriş yaptı.

Onu yormak niyetim olmadığı için, "Ben zaten konuyu odanın içerisinde gördüğüm siyah bir köpekle anladım müdür bey. Hiç sorun değil, tazminatımı verin ben de gideyim." dedim.

Müdür bey küçük bir gülümseme sunarken önündeki koltukta oturan siyah köpek bana bakarak, "Benimle doğru konuş, bak Ekrem bey de yok burada kimse beni tutamaz." diye havladı.

Bizim köyün hocası | [G×G]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin