Tang anlatıyor.
Tang: Eski efsaneler hakkında anlamanız gereken şey hikayenin asla bitmediğidir. Çevrilecek sayfa kalmamış olabilir ama yolculuğun her zaman daha fazlası vardır. Yer altından yükselen Demon Bull King saldırıya geçiyordi. Kimse durduramadı. Kimse karşı veremedi. Bir kişi hariç. Efsanevi Monkey King. Monkey King sihirli asasını yakındaki bir dağı kaldırmak kullandı. Ve Demon Bull King'i altına hapsetti. Monkey King dağın başka bir varlığın kullanamayacağı asa ile dağı mühürledi ve Demon Bull King'i sonsuza kadar orada hapsetti. Savaşın kazanılmasıyla Monkey King bir daha görülmemek üzere ortadan kayboldu. Efsaneye göre asa hâlâ o dağın tepesinde bulunuyor. Dünyamızı yıkımdan koruyan tek şey o. Ve Demon Bull King'in gitmesi üzerine medeniyet, şu anda yaşadığımız muhteşem şehirde gelişmeye başardı. Zarif kültürlerden, nazik sevgi dolu insanlardan oluşan bir dünya, Beş yıldızlı mutfaklarla dolup taşan bir şehir ve bunların hepsi Monkey King sayesinde oldu.
MK sevinçle yerinde zıplar. Sen ise hiç heyecan belirtisi göstermeden oturuyordun.
MK: Ah, bu çok iyi! Monkey King çok havalı! O çok güçlü ve yakışıklı-
Y/N: Ben öyle düşünmüyorum. Neredeyse bir sürü kişinin hayatını mahvetti. Tamam herkes hata yapar ama... Bence Macaque daha iyi bir kahraman olurdu.
MK hayal kırıklığıyla kardeşine döner.
MK: Hadi ama Y/N!
Y/N: Ben sadece gerçekleri söylüyorum.
Tang: Ah, MK ve Y/N. Ve tüm Monkey King hikayelerini bildiğinizi sanıyorsunuz.
Y/N: Her ne kadar o kadar büyük hayranı olmasam da-
MK onun sözünü keser.
MK: Ah, ama biliyorum. Monkey King'in bu izinsiz otobiyografisinde onun tüm hayatını kapsamlı bir şekilde belgeledim. Gerçekten sizin tarafınızdan yazılmış ve resimlenmiştir. Sanki onun bir taştan doğduğunu ve tatlı küçük maymun arkadaşlarıyla bir şelalenin arkasında yaşadığını biliyordum! Ve- ve- ve ah!
Y/N: Oha! Yuh!
Tang: Birinin tüm bu hikayeleri gerçekten dinlediğini bilmek güzel. (Bunu derken sana alaycı bir şekilde baktı. Sen sadece somurtmakla yetindin.) Dudaklarımdan bilgeliğin incileri damlıyor. (Boğazını temizler) Peki, meseleyi biliyorsun: bir hikaye, bir kase bedava Zha jiang mian. Hmm?
MK: Ha? Ah doğru, bedava erişte! Hemen.
MK bir kase erişteyi alır.
MK: Sizce bir dağ ne kadar ağırdır? Mesela-
Kaseyi tam Tang'e verecekken birisi ona kaşık atar.
Pigsy: Bedava erişte mi?!
Erişteleri alır. Masaya çıkarak Tang'e bağırır.
Pigsy: Pigsy's'de hiç kimse bedava yemek yemez! Burada bir hayır kurumu işletmiyorum Tang!
Tang, Pigsy'i ondan biraz uzaklaştırır.
Tang: Ah, ama Pigsy. Bilgelikle ödüyordum ben.
Pigsy: Evet ama bilgelik kirayı ödemez, seni beleşçi! Ve siz ikiniz!
MK ve seni işaret eder. İkiniz de korkudan titriyordunuz.
Y/N: (MK'in kulağına fısıldayarak) Sanırım şimdi işimiz bitti.
MK: Bence de...
Pigsy sizim önünüze sinirli bir şekilde gelir.
Pigsy: Bütün sabah ikiniz de tembellik ettiniz! Gönderilmesi gereken bir düzine siparişim var, bu yüzden tembelliği bırakın ve toparlanmaya başlayın!
MK: Evet. Biz de tam olarak mola vermek üzereydik ve-
Pigsy: Mola mı? Mola mı?! Savaşta mola vermek yoktur! Bana işçi lazım. Dünyanın en uzun eriştesine ev sahipliği yapan Pigsy'nin Erişte ordusunun askerleri olacak. Yoksa işimi baş karası düşman bölgesine başka nasıl genişletebilirim ben!
Y/N: Yani sokağın karşı tarafını mı kastediyorsun?
Pigsy: İfademin arkasındayım! Şimdi acele edin!
İkiniz de çıktığınızda Pigsy ve Tang'in kavgasını hala duyabiliyordunuz.
Pigsy: Hey, buraya geri dön, seni korkak!
Tang: Hayır Pigsy!
Pigsy: Paramı istiyorum!
O sırada sen ve MK erişteleri almış ve kendi araçlarına binmişlerdiniz. Sen motorbisikletine bindi ve hızlıca yola koyuldun. Giderken bir ara adrese baktığında bu adresi bildiğini fark ettin. Bu adres senin çok sevdiğin ve genelde MK ve Mei ile gittiğin sinemaydı. Niye birisi buraya bir adres isterdi ki? Bunu garipsedin ama yine de o adrese gitmeye devam ettin. Ne şart olursa olsun o erişteyi teslim etmeliydi. Yoksa Pigsy'i hayal kırıklığına uğratırdın ve şu an en son isteyeceğin şey ceza almaktı.
5 dk sonra sinemanın önünde durdun. Motorundan indin ve erişteleri alıp binaya girdin.
İçeride hiç kimse yoktu. Madem içeride kimse yoktu, niye bina kilitli değildi? Bir an içine bir ürperti girdi. Keşke yanında bir silah olsaydı diye içinden geçirdin. Sakinleşmek için derin bir nefes aldın ve yavaş ama dikkatli adımlarla sinema odasına gitmeye başladın.
Sinema odasına girdiğinde her yerin karanlık olduğunu fark ettin. Telefonunu çıkarıp fenerini açtın.
Ama kimse yoktu. Sadece sahnede siyah ve mor renklerinde bir tane gece feneri vardı.
Fener bu.
Bu senin ilgini çekmişti. Ama sonra bir an bunun bir tuzak olabileceğini düşündün. Bu yüzden sahneye inmedin. Ama bir yandan da sipariş eden kişi ortalarda yoktu. Sen burada onun gelmesini beklyecemeyecekti bu yüzden erişteyi en yakınındaki sinema koltuğuna koydun ve hızlıca oradan çıktın.
(Parayı unuttun! 😭😭)
Senin çıkmanla kapının sinema odası kapısının önünde bir gölge oluştu ve bir şekle büründü. Erişteyi koltuktan aldı ve son kez kapıya baktı.
"İlginç bir kız"
diye içinden geçirdi, kendine bir koltuk seçti ve eriştesini yemeye başladı.
Not: Evet arkadaşlar, Pilot bölümü parçalara ayırmaya karar verdim. En az 3 bölüm sürecek sonra da 1. Sezon'a geçiş yapacağım. Umarım beğenmişsinizdir. İyi günler/öğlenler/akşamlar.
YOU ARE READING
Monkie Kid Bir Savaşçının Hikayesi
FanfictionBu ilk Y/N'li kitabimdir. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar. (Çizim bir arkadaşıma aittir)