Bölüm 30

162 10 0
                                    

Gözlerini güne açtığı sabah, Talya'nın ilk defa gerçekten evindeymiş gibi hissettiği bir sabahtı. Zihninde hiçbir düşünce yokken dile getirebileceği tek şey, ne kadar huzurlu hissettiğiydi. Saatlerce başını yastığa koyabilecek rahatlığı bulduğunda, bu duygusu yorgun olmasından kaynaklanmıyordu. Karşısında hala uyuyan Utku'yla bu kadar yakın kalmak istemesindendi.

Gece geç vakitte yatmış olmasına rağmen gözlerinde hiçbir yanma belirtisi yoktu. Başında ise gram ağrı yoktu. Dün gece ciğeri yanıyormuşçasına inleyen birisine göre vücudu oldukça dinçti.

Dudaklarını yalamasına sebep olan bu anıyı hatırlayınca karşısındaki yüzün dudaklarına çevirdi gözlerini. Ayakları hafiften kıpraştığında Utku'nun ayaklarıyla temas ettiler.

Vücudunu hafifçe ileri oynatıp Utku'nun yakınına geldiğinde, durdu. Hareket etmesi yüzünden açılan omzunu tekrar kapatmak için temiz örtüyü üstüne çekmeye çalıştığında, aldığı kokuyla duraksadı. Kendisine aşina gelen bu kokuyu daha da içine çekerken Utku'nun kokusu olduğunu ancak sonra anlayabildi.

Utku'nun kokusu belki o bile fark etmeden bu örtüye sinmişti. Talya'nın burnu kokuya hassas değildi ve kendisini koku aşığı birisi olarak da nitelendirmezdi. Çoğu koku önemsiz sayılırdı. Fakat Utku prensiplerini yıkmak için ant içmiş birisi gibi bunu da yıkmıştı.

Her sabah Utku'yla Hindistan cevizi kokan sabahlara uyanmak istediğini fark etti o sabah. Her geçen gün yapılacaklar listesi gittikçe kendiliğinden kabarıyordu.

Sıradan bir Hindistan cevizi kokusu da istemiyordu. Utku'nun bedenine temas etmiş, onun teninden çıkmış bu kokuyu istiyordu. Bunun için de onu yanında tutması gerekecekti, kokunun kaynağı olduğu için.

Örtünün altındaki elini kaldırıp Utku'nun yüzüne götürdüğünde ilk önce onun yanağını okşadı parmaklarıyla. Uyanmaması için elinden geldiğince yavaş yapmaya çalıştı. Ona böyle sakince dokunarak hissettiği yumuşaklığına doyamazken gülümsedi. El yüzeyinin her zerresi Utku'nun yumuşak yanağındayken birbirleriyle selamlaştılar.

Elini onun yanağından çekip yavaşça Utku'nun burnuna doğru getirdiğinde burun çizgisini takip ederek işaret parmağını gezdirdi. Onun yüzünü yeterince tanıdığını sanıyorken her bir dokunuşuyla onu tekrardan keşfediyormuş hissini üzerinden atamıyordu.

Aşıkların her gün birbirlerini yeniden keşfetmesi böyle bir şey olmalıydı. Her bakışında daha da sevdiği, daha da tanımak istediği bir keşifti.

Gözleriyle parmağını takip ettikten sonra Utku'nun burun ucundan aşağı inerek onun dudağına geldiğinde, gülümsemesi genişledi. Her şey onun bu masum duran yaramaz dudağından çıkıyordu.

Kendisini ilk başta sinir eden kelimeler onun bu dudağındandı. Kendisini sonradan dünyanın en değerli insanı hissettiren kelimeler de onun bu dudağındandı.

Utku'ya ne kadar direnmeye kalksa da, ondan ne kadar uzaklaşmaya çalışsa da yapamamıştı. Geçmişindeki kişiler kendisi için yeterince nazik olmamışken, kendisi de başkalarına nazik olmayı düşünmemişti, ta ki karşısına Utku çıkana kadar. Bu yol uğrunda rüzgarın tersine kürek çekmeye çalışsa da bunda başarısız olmuştu. Kendisini kucaklayan sözleriyle onu görmezden gelmek bir noktadan sonra imkansızlaşmıştı. Bu kadar sevgiyle kucaklandıktan sonra kırmıştı, kırılamaz sandığını.

Parmak ucunu onun geniş dudağında gezdirdikçe kabaran duyguları da eşlik etmeye devam ediyordu. Dişlerini ortaya çıkarabilecek derecede gülümsediğini fark ettiğinde parmaklarını Utku'nun dudağından çekti. Ardından kendi dudaklarının kurumuş olma ihtimaline karşı dudaklarını diliyle ıslattı.

GECE ŞİFTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin