Bölüm 42

48 9 0
                                    

Uzun geçen bir günün ardından iki gece düşkünü yurda geldiklerinde, üstleri yağmurdan sırılsıklamdı. Yurdun giriş ve çıkış saatini ihlal etmemek için yine arka girişi kullandılar fakat yanlarında şemsiyeye benzer bir şey olmadığından korunamadılar.

Talya iki koluyla sardığı pastasına bedeniyle cephe yaparken Utku da bugün aldıkları takım elbisenin üzerine titredi. Böylelikle ellerindeki paketleri başarıyla korumayı başarabildiler, kendileri dışında.

Yurt bekçisinin bu yağmurda kulübesinden çıkmak gibi bir gayesi olmamasına rağmen odalarına girene kadar kalpleri ağızlarında attı. Şanslarına, yağmur azalmak yerine daha da hızlanmış ve saçlarına doğal bir duş aldırtmıştı. Saç tellerinin en ucundaki damlalar tek tek yeri boylarken bir süre odanın içinde kapıya yaslı bir şekilde durdular.

Boş odalarının sessizliğinde sadece birbirlerini dinlerlerken ilk önce Talya yavaşça bacaklarını aşağı indirdi. Kucağında pasta paketini tutarken dudaklarında çekingen duran gülümsemesi yavaşça büyüdü. Dudaklarını yanlarına doğru genişletti ve dişlerini gösterecek denli açıldı. Kollarına yapışmış gömleği soğuk hissettirse de bu hissi sevmişti.

Odası karanlıktı, perdesi açık pencereden sadece küçük bir ışık aydınlatıyordu. Sağ tarafında Utku'ya baktığında bile onu zar zor seçti ama bu onun gülümsemesine engel olamadı. Dudağına yapışıp kendisini bırakmayan damlaları yalayıp içine aldı.

Günün sonunda, ev diyebileceği bir yerde Utku'yla beraber olmayı seviyordu. Şu an yaşadığı diğer duyuların belirsizliğine karşı kalbindeki atışlar, canlı olduğunu hissettiriyordu.

Yorgundu da aynı zamanda, koşmayı bıraktığında bacakları yeniden uyarı verdi kendisine. Daha fazla yorulmama konusunda verdiği sözü bozmuş gibi bir ağrı saplanıyordu hareket ettiğinde. Sıcak bir duşun hem bacaklarına hem de ıslanmış bütün zerresine iyi geleceğini düşündü.

Fakat her şeyden önce yapması gereken bir şey vardı, ıslanmasına sebep olan şeyi güven altına almak.

Bacaklarıyla tekrardan anlaşıp onlara güvendiğinde, yerinden kalktı. Kısa koridorlarını geçip komodinlerinin hemen ortasına, kapının direkt olarak baktığı küçük buzdolabına doğru gitti. Damlaların tomurcuklandığı poşetten paketi kurtarıp dolaba özenli bir şekilde yerleştirdikten sonra görevi tamamlandı.

Rahat bir nefes çektikten sonra arkasını dönerek Utku'ya baktı. ''İlk önce duşa sen gir, seni beklerim.''

Utku da kendisi gibi takım elbisesini giysi dolabına yerleştirmek üzere ayağa kalktı. Her hareketinde üzerindeki damlalar yere damlayarak ve dışarıdan izleri odaya bırakarak eşlik etti. Odanın ısıtıcısı çalıştığı için neyse ki dışarıya göre daha da sıcak hissediyorlardı. Bu aslında, birazdan duş almazlarsa hasta olacaklarının bir diğer göstergesiydi.

Utku fazla giysi olmayan dolabının askılığına, takım elbiseyi astıktan sonra çevresindeki giysileri kenara ittirdi. Yağmurdan korumak için paketi hafifçe katladığından kıyafet biraz buruşmuş olabilirdi ama göze alınabilir bir riskti. Küçük damlalar paketten aşağı doğru inse de, sorun değildi.

Kıyafet dolabını kapattıktan sonra Talya'nın duş teklifini de değerlendirebilirdi rahatça. ''Beraber de girebiliriz.''

Verilecek cevabı beklemeden banyonun kapısını açarak içeriye girdi. Işığı açtıktan sonra şeffaf duş kabinin iki yana kaydırıp suyu ayarlamak üzere musluğu açtı. ''Ne de olsa birbirimizi çoğu kez çıplak gördük.''

Talya da arkasındaki buzdolabını bırakarak su sesi gelen banyoya doğru yürüdü. Teklifini sunarken yüzünde fazla mimik oynamadığından, Utku'nun bunu hangi amaçla söylediğini kestirememişti. Eskiden olsa masum bir amacı olduğunu düşünmeden söylerdi, ama şimdi ise külahları değişmişlerdi.

GECE ŞİFTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin