🔸23.BÖLÜM: KORUYUCU MELEK

1K 153 24
                                    

Aslında bu bilgiyi kendime saklamayı düşünüyordum ancak Dallas'ın dediklerinin ardından kararım daha da kesin bir hâle gelmişti. Haklıydı, o kağıtta yazılanları bizden başka kimse bilmemeliydi. Hiçbir şeyi riske atmak istemiyordum ve Matthew'in amacı bizi birbirimize düşürmekse eğer istediğini elde etmesini de istemiyordum. O pisliği ona sunulmuş bir kurbanla mutlu etme fikri midemi bulandırmaya yetiyordu da artıyordu. Ne sanıyordu ki kendini? Eski çağda yaşayan bir kral mı? Psikopat kişiliğinin yanına bir de Tanrı Kompleksi'ni eklemiz ne hoş olmayan bir detaydı. Gerçi adam literatürde geçen tüm akıl hastalıklarını üzerinde toplayacak kadar nahoş bir kişiliğe sahipti.

Benim talihsiz ruhumla aynı kaderi paylaşan öğrencileri izlemeyi bırakarak Dallas'ın elinden kağıt parçasını aldım. Nedenini bilmiyordum ama onu bir kere daha okumak istediğimi hissetmiştim. Sanki mucizevi bir şekilde yazılar değişecek ve 'Bir daha düşündüm ve kararımı değiştirdim. İstediğiniz zaman bu okuldan gidebilirsiniz çocuklar. Özellikle kızıl saçlı olan, o gidebilir.' yazacaktı. Hayal gücümün boyutu karşısında yüksek sesle iç çekerken buruşmuş kağıttaki siyah mürekkebe uzun uzun baktım. Hiçbir şey değişmemişti, her harf aynı yerindeydi. Kağıdı katlayıp ceketimin cebine atarken tek düşünebildiğim Matthew'den o silahı bir şekilde almamız gerektiğiydi... Ama nasıl?

Fazla düşünmekten başıma ağrılar saplanınca "İstediğin gibi olsun. Kimseye anlatmayacağım." diye homurdanarak ağrının yoğunlaştığı yer olan şakağıma dokundum. Diğerlerinin yanına dönmek için merdivenlere yöneldim ama Dallas kıpırdamadı. Herhalde burada kalmak istiyordu. Yalnız kalma isteğine saygı göstererek ilk basamağa adım attığımda Dallas bir şeyi yeni hatırlamış gibi omzunun üzerinden bana baktı. Aynı anda ona baktığım için bunu yaptığı anda göz göze geldik...

Uzun bir sessizliğin ardından nazik bir tınıyla adımı söyleyerek "Cassie," dedi. "Kendine dikkat et."

"Ne?" dedim fısıltıyla, tek diyebildiğim de bu oldu.

"O çocuktan önce kendini savunmaya çalışmalısın çünkü katil özellikle seni hedef alıyor gibi görünüyor. Ne olursa olsun peşinden gelecektir."

Gözlerim farkındalıkla genişlerken tırabzanları daha da sıkı kavradım. Yüzüm panik ve şaşkınlık karışımıyla gerilirken korkuma rağmen Dallas'a bakmayı kesemedim. Ciddiyeti soğuk bir zarafetle birleşerek bakışlarında iç içe geçmişti ve dudaklarından süzülen acı gülümseme tüm tereddütlerimi alıp götürmüştü. Gerçekten samimi görünüyordu. Benim için endişeleniyor muydu? Neden ama?

Sonunda, "Neden yapıyorsun bunu?" diye sordum.

"Neyi neden yapıyorum?"

"Neden benim için endişeleniyorsun?" Başımı iki yana salladım. "Anlamıyorum bir türlü."

Böyle bir şey sormamı beklemiyor olmalı ki yüzü duygusuz bir şekilde kaldı. Omuzlarını umursamazca kaldırırken bakışında bu defa kararsızlık belirmişti. Dudaklarından kaçan hafif bir homurdanmayla "Bilmiyorum." diye mırıldandı. "Endişeleniyorum işte. Sadece dikkat edeceğini söyle bana."

"T-tamam, dikkat ederim."

Niye kekeliyordum ki şimdi?

İçgüdüsel olarak beklemek istedim ama aradan bir sürü saniye geçmesine rağmen Dallas başka bir şey söylemeyince konuşmamızın burada bittiğini anladım. Kaçar gibi oradan uzaklaşarak merdivenleri inerken az önceki garip konuşmayı aklımdan çıkarmaya çalıştım. Ne de olsa endişelenmem gereken çok daha önemli bir konu vardı. Dallas haklıydı. Matthew ne olursa olsun benim peşimden gelecekti. Kendimi korumak zorundaydım ama fiziksel olarak bunu başarmam imkansızla eşdeğerdi. Ne hızlı koşabilirdim ne de bir adamla dövüşebilirdim. Üstelik o adamın silahı vardı ve onu nasıl kullanacağını çok iyi biliyordu. Bu gecenin sonunda ölürsem eğer...

Kanlı GeceyarısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin