🔸31.BÖLÜM: TEHLİKELİ OYUN

942 165 52
                                    

Yavaş adımlarla aramızdaki mesafeyi kapatırken "İyi değilsin," dedim. Sesim kulağa hüzünlü geliyordu ve açıkçası hüzünlü de hissediyordum. Gözlerimdeki endişe Dallas'ın yaralı eline doğru uzanırken belirginleşti. Kanla kaplanmış parmaklarını nazikçe tutarak "Dur. Bandajı sarmana yardım edeyim." dedim ancak Dallas güçlü bir kararlılıkla dolu gözlerle kolunu geri çekti.

"Ben yapabilirim." 

İtiraf etmem gerekirse beni reddedeceğini düşünmüyordum. O kadar şaşırmıştım ki tepki bile veremedim. Sonra gözlerimdeki şaşkınlık yerini anlayışa bıraktı. Dudaklarımdan titrek bir "Yapabileceğini biliyorum." sözleri döküldü. "Ama yardım etmek istiyorum. Hem gerçekten yardıma ihtiyacın var." 

"Hayır, yok. Herkes sadece görmek istediğini görür. Endişelendiğin buysa ölmeyeceğim."

Saf bir panikle "Endişelendiğim sadece bu değil elbette!" diye itiraz ettim.

"Benden ne istiyorsun, Cassie?"

Ses tonu beni incitti. Üstelik ona verebileceğim doğru düzgün bir cevap bile yoktu. Benden hoşlandığını söylediği zaman rahatsız olmuştum ama beni görmezden geldiği zaman da rahatsız olmuştum. İçime öküz gibi oturan gerginlik yüzünden gözlerimi kırpıştırıp parmaklarlarımı kıtlattım. Tek kelime edemeden ona öylece baktığımda Dallas bu konuda benden net bir yanıt alamayacağını anlayarak gözlerini kapatıp yüksek sesle iç çekti. 

"Sonra konuşalım, tamam mı? Şu an çok kızgınım."

Hayır. Sonra konuşmaya hiç niyetim yoktu. İçinde olduğumuz koşullar göz önüne alındığında 'sonra' diye bir şey bile olmayabilirdi. "Kime? Bana mı? Neden kızgınsın? Seni rahatsız eden şey ne?" diye sorarak kaşlarımı sertçe çattım. Aklıma gelen şey yüzünden içimdeki rahatsızlığı daha fazla gizleyemedim ve huysuz bir biçimde homurdandım. "Elias yüzünden mi? Mesele şu ki..."

"Mesele, ne? Senden hoşlanması mı?" diye tamamladığında ne kadar denesem de ifademi sabit tutamadım.

"Bu yüzden mi kızgınsın?"

"Hayır. Şey. Yani, biraz ama bunun Elias'la bir ilgisi yok. Ondan nefret ediyor falan değilim. Hatta bir noktaya kadar onu anlayabiliyorum. Ben olsam ben de senden hoşlanırdım. Beni asıl rahatsız eden şey sensin, senin sözlerin. Ondan mı hoşlanıyorsun? Bu yüzden mi ona arkadaş olduğumuzu söyledin?" Dudaklarımda sıkışan kelimeler duygularımın karmaşıklığı karşısında çaresiz kaldı. Hayır, arkadaş kelimesi bizim için yeterli gelmiyordu. Elias'a öyle dememin tek sebebi tüm bu durumun onu ilgilendirmiyor olmasıydı. Dallas sessizliğime cevap ararken başını eğip yeşil gözlerini kahverengi gözlerime kilitledi. "Bir şey söylemeyecek misin?"

"Ne dememi bekliyorsun? Aptalca bir soru bu." Sonra her şeyden rahatsız olarak çillerle kaplı yüzümü buruşturdum. Olanları düşündüm, Dallas'ın benden hoşlandığını söylediği an en belirgin olanıydı. İçimden geçenleri hiç düşünmeden söylerken sesim duygusal bir tınıyla dalgalandı. "Üzgünüm, tamam mı? Özür dilerim. Beni görmezden gelme. Ben sadece... Söylediklerin konusunda kafam çok karışık çünkü Dee konusunda haklısın. Haklı olduğunu biliyorum ama dediğin şeyi yapmak, onu geride bırakmak benim için kolay değil. Olsa şimdiye kadar yapmaz mıydım sanıyorsun? Lütfen, anladığını söyle."

Beni anladığını söylemesini her şeyden çok istiyordum.

Dallas ise benden böyle bir kabulleniş duymayı beklemiyordu, yüzümü dikkatlice inceledi. Benim gibi dengesiz bir insanla ne yapacağına karar vermeye çalışıyor gibiydi. Sonra, umursamaz bir tavırla, "Neyse ne," dedi ve kanla kaplı elini bana uzattı. "İlla yardım almam gerekiyorsa seni tercih ederim zaten."

Kanlı GeceyarısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin