🔸13.BÖLÜM: ASHLEY VE DİEGO

1.3K 191 127
                                    

İçimden bir ses soyunma odasına gelenin katil olduğunu çok iyi biliyor olsa da çok korktuğum için buna inanmak istememiştim...

Ama işte oydu.

İnkâr etmek içine düştüğüm bu cehennemde hiçbir işe yaramazdı. Matthew'in dosyasını okuduğum ve sabah haberlerinde duyduğum an gözlerimin önüne gelirken titremem daha da arttı ama neyse ki kendimi tutmayı becerdim ve ağzımdan hiç ses çıkmadı. Kahretsin ki, tek tehlikede olan biz değildik! Okulda bizden başka öğrencilerin de olduğunu ve kahrolası bir Hazine Avı'nda oldukları için katille karşılaşma ihtimallerinin ne kadar yüksek olduğunu düşündüm bir an. Yine de şu an sadece kendim için endişeleniyordum. Kendimi kurtarmak zorundaydım. Eğer o pislik yan taraftaki kabinde olduğumuzu ve onu bunları yaparken gördüğümüzü fark ederse bizi kesin öldürürdü! Soyunma odasında yankılanan birkaç öfkeli küfür sesi daha duydum. Sonra adam cesedi kabine sıkıştırmayı becerememiş olmalı ki, müthiş bir öfkeyle yumruğunu kabinin duvarına geçirdi. Kabin sertçe titredi. Adamın fiziksel gücü karşısında irkilsem de sesimi hiç çıkarmadım. Kıpırdamadan durdum. Bana sonsuz gibi gelen bir sürenin ardından Dallas "Tamam, gidiyor." diye fısıldadı ve hemen ardından bir kapının sertçe çarpılma sesini duydum. Ah, çok şükür! Bizi fark etmeden gitmişti! Bu düşünceyle dizlerimin bağı çözüldü, yere yığılacakken Dallas endişeyle beni kollarımdan yakaladı. Başımı hafifçe salladım ve dudaklarım midemde ne varsa çıkarma isteğiyle titredi. Ayaklarımın altından akan sıvıya bakamadım bile. Kan kokusuna dayanamıyordum. Yan tarafımızda iki ceset olduğu düşüncesine daha da dayanamıyordum.

O kadar hızlı nefes alıp veriyordum ki, bir noktadan sonra aldığım nefes yetmemeye başladı. Galiba panik atak geçiriyordum. Ya da travma sonrası stres bozukluğu...

"Korktuğunu anlıyorum ama kendine gelmelisin, Cassie. Bu şekilde bana yardımcı olmuyorsun."

"O... O katil buradaydı ve... Ve birilerini öldürdü..."

"Biliyorum." dedi sertçe, başını iki yana sallarken durumu idare etmeye çalışarak "Yanındayım, tamam mı? Yalnız değilsin. Sakinleş." dedi.

Sakinleşmek şöyle dursun, dudaklarımın arasından öfkeli bir homurtu döküldü. "Onun tam olarak kim olduğunu biliyor musun?" diye yakındım çünkü belli ki bilmiyordu. Matthew'in dosyasını okuduğum ve haberlerini duyduğum an gözlerimin önüne gelirken o pislikten kurtulma ihtimalimizin ne kadar düşük olduğunu düşünmeden edemedim. Bu düşünce beni daha da panikletti. Burada ölecektik! Hepimizi öldürecekti!

Dallas, ifademi süzerek "Hayır," dedi. Kararsız bir sesle "Yoksa sen onu tanıyor musun?" diye sordu.

"Babam polis. Dosyasını okudum."

Bakışları daha da ciddileşti. "Bana her şeyi anlat."

"O bir seri katil... Bir de yamyam... İnsan eti yiyor."

Sesli söylemek daha da berbat hissettiriyordu.

Dallas, şüpheli bir şekilde "Ama öldürdüğü o güvenlikçileri yemedi." dedi ve katilin dediğim kişi olduğundan emin olamıyormuş gibi kaşlarını sertçe çattı ama adamın 'Matthew' olduğundan emindim. İşin kötüsü de buydu ya zaten! Matthew'e yakalanırsam eğer neler olacağını az çok bildiğim için dudaklarım acı bir tebessümle titredi.

"Evet... Çünkü seçici biri, sadece kızıl saçlı kadınları yiyor."

Dallas'ın koyu yeşil gözleri omuzlarımdan dökülen dalgalı, kızıl saçlarımda dolandı ve neler olduğunu anlayınca ifadesi sertleşti. Kısık sesle bir küfür savurdu. "Kahretsin!" dedi, gerçekten de kahretsindi! Korku yüzüme daha da yerleşirken Dallas bu bilgiyi kabullenerek başını öne salladı. "Seni bu okuldan çıkaracağım Cassie, yemin ederim ama önce Ashley ve Diego'yu bulmam lazım. Onlar benim arkadaşım. O pislik okulda dolanıp dururken onları burada bırakamam, anlıyor musun?"

Kanlı GeceyarısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin