🔸32.BÖLÜM: SESSİZ ÇIĞLIK

989 181 131
                                    

Andy ile aynı yerde sıkışıp kalmak Matthew'le karşılaşmak kadar korkutucu olmasa da rahatsızlık edici olduğu görmezden gelemeyeceğim bir gerçekti. Saklanmak için nasıl en korkunç yeri seçebileceğimizi düşünürken elimi alnıma vurarak derin bir sesle soludum. Andy elbette bizi yanında görmekten hiç memnun değildi, o da bizden bizim ondan nefret ettiğimiz kadar nefret ediyordu. Oldukça öfkeli bir şekilde "Burası benim saklanma yerim. Gidin kendinize başka bir yer bulun." derken o kadar fısıldayarak konuşuyordu ki onu duymak için yaklaşmak zorunda kalmıştım. Aptalın teki olsa da böyle bir durumda ses çıkamaması gerektiğini bilecek kadar uyanık bir insandı. Bu sınıftan çıkarsak öleceğimizi bildiğim için olduğum yerde durdum ve gözlerimdeki kararlılıkla Andy'ye meydan okuyan bir bakış attım. Bizi buradan zorla çıkarmaya cesaret edemeyeceğini biliyordum çünkü o zaman çok fazla 'ses' yaparak Matthew'in ilgisini çekerdik. Sınıftan ayrılmanın sonuçlarını düşündükçe, düşüncelerim beni yerimde tuttu.

Gerginlik içinde Andy ve aramda sinirli bir bakış yaşandı. Durumun ağırlığı, adeta kemiklerime kadar işlerken sonunda sessizliği bozmaya karar verdim.

"Hayır."

"Bir daha söylemeyeceğim. Defolun gidin buradan."

"Burayı terk edemeyiz." dedim anlasın diye tane tane konuşarak. "Orada ne olduğunu biliyorsun."

Andy'nin gözleri daha da daraldı, öfkesi yüzeyin altında kaynıyordu. Alçak bir sesle "Umurumda değil. Kendi yerinizi bulun. Bu benimki." diye çıkıştı. Yumruklarını sıkmış bir haldeydi, bana vurmak ister gibi bir ifadesi vardı. "Sırf siz buradasınız diye ölmek istemiyorum."

Elias kıkırdadı, sonra Andy'i baştan aşağı süzdü. Andy'yi bu kadar korkarken görmek benim de hoşuma gidiyordu ama tartışmak için hiç de uygun bir zaman değildi cidden. Andy gülüşünü duyunca kısık gözleriyle Elias'a dik dik baktı. Memnuniyetsizliği, dik duruşunda ve delici bakışlarında açıkça görülüyordu. Onun bize duyduğu hoşnutsuzluk, kendi hissetiklerimizle örtüşerek düşmanlık dolu bir atmosfer yaratmıştı.

"Ölümü bir şaka sanıyorsun, değil mi? Yoksa tüm bunları komik mi buluyorsun, seni keş?"

"Evet, komik buluyorum." Elias, Andy'nin öfkesinden etkilenmeden aldırmaz bir şekilde omuz silkti. "Önünde sonunda öleceksin. Bu yüzden şimdi korkabildiğin kadar kork."

"Ne dedin sen?"

"Tek seferde anlamayacak kadar aptal mısın?"

Ah, Elias ona dediğimi yapıyordu ama bunu yaparken bu kadar acımasız olmak zorunda mıydı? Derin iç çekişim odanın içinde yankılandı ve saçlarımdan parmaklarımı geçirirken her serin teli avuçlarımda hissettim. Andy'nin hoşnutsuzluğu bir bakışla bile hissediliyordu. Bizim varlığımıza duyduğu iğrenme, vücut dilinin sert hatlarında ve gözlerindeki keskin parıltıda saklıydı.

Sabrım tükenirken "Yeter!" diyerek Andy'ye ters ters baktım. Her zaman bir çıkıntılık yapmak zorundaydı. Onun asla olmadığından emin olduğum mantıklı tarafına ulaşmaya çalışarak söyledim. "Tartışmak bizi hiçbir yere götürmez. Eğer hayatta kalmak istiyorsak bu odadan ayrılmak kimse için bir seçenek değil, Andy. Bunu sen de biliyorsun."

"Hayatta kalmak mı? Anlamıyorsun, değil mi? Bu yerde hepimiz bir ölü gibiyiz."

Elias biraz öne eğilerek artan gerilime bir katkıda daha bulundu. "Ah, anlıyor. Belki de senden daha fazla anlıyor. Sadece her hareketin bizi kaçınılmaz sona daha da yaklaştırıyor demek istiyor."

Andy kararlı adımlarla Elias'ın bulunduğu yöne ilerledi ve güçlü bir itişle onu gerilemeye zorladı. Dengesini yeniden kazanmaya çalışan Elias homurdandı. Andy ise geri adım atmamaya kararlı bir şekilde yumruklarını sıktı. Aptal çocuk, gövde gösterisi yapmayı seviyordu. Bu yüzden Elias onu çok daha sert bir şekilde geri ittirdiğinde yüzünde beliren şaşkınlık beni inanılmaz bir şekilde memnun etti. Şiddete meyilli falan değildim ama bazı zamanlarda insanlar anladıkları tek dil budur. Yine de kavga çıkacağından korkarak nefesimi tuttum.

Kanlı GeceyarısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin