-32- Not Letting You Go

624 61 4
                                    

And you're feeling
And you're hungry for her
And you don't understand it
But you know you haven't planned it
Your feelings and mine are all lonely
And dawn comes, you're there lying with me
And you reach out to touch me
But I am in the twilight
Your feelings and mine are all holy but
You know and I know it's untrue because
When day dawns, you're there lying with me
And the dawn can fly away

Boa- Twilight

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız, keyifli okumalar dilerim.

Soğuk bedenin başını göğsüne bastırıp gözlerini yumdu.

Her şey bir rüya, her şey bir rüya, her şey bir rüya. Hiç bir şey gerçek değil, hiç bir şey gerçek değil, bunlar bir rüyadan ibaret sadece..

Kendi kendine zihninden mırıldandı. Gerçekten bu bir rüya mıydı, yoksa boktan bir geçeklik miydi?

Hastane.

Aklına ilk gelen şey onu hastaneye götürmek olmuştu. Namjoon küçüğün fikrini reddettiğinde ona büyük bir öfkeyle bağırdı genç çocuk.

"Neden?! Onu burada böylece ölüme mi terk edeceğiz!"

"Taehyung sakin ol halledeceğim sakin ol lütfen." Telefonunu cebinden çıkartmış bir yerlere basıp kulağına dayamıştı. Bir yandan da dolabın içinden gazlı bez çıkartıyordu.

Telefonu Jimin'e uzattı önce nabzını kontrol etti, yavaş atıyordu elini çabuk tutarak işe koyuldu. Jeongguk'un tişörtünü sıyırdı. Kurşun yarasının üzerine alkolle sterilize ettiği gazlı bezi bastırıp sardı.

Jeongguk'u banyodan çıkartıp yatak odasına yatağın üzerine yatırdılar. Telefonunu Jimin'den geri alıp karşıda ki kişiyle kendisi konuşmaya başladı.

"Aceleyle sana attığım konuma gel, her şey bir ölüm kalım meselesi şu anda." Taehyung dolan gözleri yüzünden önünü göremiyordu. Ağlamamak için kendini ne kadar sıksa da böyle bir durumda ağlamamak onun için imkansız bir şeydi.

Jimin arkadaşına sıkıca sarılıp endişelenmemesini, iyi olacağını söylüyordu ama ağzından çıkan kelimelere kendisi bile inanmakta güçlük çekiyordu.

Kısa bir süre sonra kapı çaldığında Namjoon koşarak gidip kapıyı açtı. Yanında ki yabancıyla doğrudan yatak odasına Jeongguk'un yanına geri geldi.

Kısa siyah saçlı bir adam büyük ilk çantayı açıp Jeongguk'un üzerinde ki tişörtü keserek çıkarttı. Acemice sarılmış sargı bezini çıkartıp yaranın olduğu yeri steril bezle temizledikten sonra çantasından çıkarttığı ameliyat makasını eline aldı.

"Işık tut buraya." Namjoon telefonunun flaşını açıp gösterdiği bölgeye ışık tuttuğunda elindeki makası açık kurşun yarasına dikkatlice soktu.

Çantadan çıkarttığı uzun cımbızı açtığı yaranın içine sokup kurşunu karnından çıkarttı. Hızlı bir şekilde yarayı kandan temizleyip dikiş attı.

"Kan grubu ne?"

"A."

"Güzel benim yanımda da sadece A vardı zaten." Diyerek çantasından çıkarttığı kan torbasına boruyu geçirip Jeongguk'un koluna açtığı damar yoluna bağlamıştı.

İşini hızlıca bitirdiğinde rahat bir nefes alıp alnında ki terleri sildi.

"Bu ne bok yemeye çalışıyordu da böyle oldu?" Namjoon başını iki yana sallayıp bilmediğini belirttiğinde siyah saçlı derin bir nefes verdi.

Silenced  ●Taekook●Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin