Kabul | 12

178 20 245
                                    

"Teşekkür ederim, benimle gelmeyi kabul ettiğin için." Alina seranın içinde ilerlerken başını sağa çevirerek Chris'e baktı. Ona bakmayı bile özlemişti. Yanında olduğu için kokusunu net bir şekilde içine çekebiliyordu, bu an hiç bitmesin istiyordu.

"Lilith'in ihtiyacı olmasa yapmazdım." Chris sesini soğuk ve ciddi kullanmaktan çekinmedi. Alina'ya olan aşkından geberse de yumuşamayacaktı. İhanete uğraşmıştı, sadece kendi adına değil krallığı ve ailesi adına da. Bunun affı olmazdı. Daha hızlı ilerlemeleri için adımlarını hızlandırdığında Alina da koşar adımlarla peşinden gitti.

"Lilith ile hâlâ yakın olmanıza sevindim." Alina ise sesini oldukça yumuşak tutuyordu, beraberken takındığı o ciddiyet maskesi düşünce beraberinde düşmüştü. Chris çiçeklerin ve tohumların önünde durduğunda Alina elindeki listeyi ona uzattı.

"Olmamamız için bir sebep mi vardı?" Chris konuşmak istemese de cevap vermeden de duramıyordu. Alina tam cevap verecekken Chris kızın elinden aldığı listeden önce isimlere sonra çiçeklere baktı. "Hangi çiçeğin hangi isimde olduğunu nereden bileceğim ben? Koduğumun karısı düzgün bir betimleme kullansaymış keşke." Chris sinirli bir şekilde mırıldanarak çiçeklere doğru eğildi. Hekim sadece renklerini yazmıştı detay olarak ve aynı renkten binlerce çiçek vardı. Alina hiç düşünmeden alışkanlık olarak Chris'in rahatlaması için ellerini omzuna koyduğunda geri çekilmeye fırsatı bile olmadan Chris hızlıca doğrulup Alina'yı ittirdi. "Batı prensine yakınlarından başka kimse dokunamaz, öğretmediler mi bunu sana güneyde?"

Chris'in acımasız cümleleri altında ezilen Alina özürler fısıldayarak bir adım geriye çekildi. Tabii ki kucaklanmayı, affedilmeyi beklemiyordu ama sevgilisinin gözündeki öfke ile yaşayamıyordu. "Chris, özür dilerim, Chris yalvarırım-"

"Sakın Alina." Chris onu hızlıca böldü. Az önceki itişi bile Alina'nın canını fiziksel olarak gram acıtmazken tek bir cümlesi tüm ruhunun çekilmesine sebep oluyordu. "Ağlayıp yakararak daha da düşürme kendini." Elindeki kağıdı belki o anlar diye Alina'ya uzatırken gözlerine bakmaktan çekinmiyordu. "Hoş, senden daha ne kadar iğrenebilirim bilmiyorum."

Alina hiçbir zaman gözyaşlarını tutabilen biri olmamıştı, şimdi de tutamıyordu. Elleriyle yüzünü kapatıp sarsılarak ağlamaya başladı. Chris'in önünde ağlamaktan, yalvarmaktan, af dilemekten utanmıyordu. O kadar seviyordu ki, geri dönmesi için her şeyi yapardı.

Hem de her şeyi.

Chris kızın titreye titreye ağlayan hâliyle ne yapacağını bilememiş sağ kolunu tutarak elini yüzünden ayırmaya çalışmıştı, ama fazla güç kullanmış olacak ki kızı kendine çekmiş olmuştu. İkisi yakınken Alina ellerini yüzünden ayırıp başını kaldırarak Chris'e bakıp iç çekti. "Benden nefret de etsen, iğrensen de, öfkeli de olsan, seni çok seviyorum Chris. Seni sonsuza kadar seveceğim. Yemin ettiğimiz gibi."

Chris yavaşça kolunu bıraktığında Alina geri adım atmadı. Onun kokusunu duymayı bile özlemişti, burnunun ucu sızlamıştı resmen. "Hainlerle yeminim yok benim." Chris yakın oldukları için Alina'nın boynundaki yüzüklerinden yapılmış kolyeyi görebilmiş, anında kaşlarını çatarak kolyeyi tutmuştu. "Saklamışsın." Kolyeyi avucunda sıkarken Alina'nın boynunu acıtıyordu ama kızın sesi çıkmadı, Chris'in yakınında durduğu sürece çektiği, çekeceği hiçbir acı umrunda değildi.

"Söz verdim." Alina'nın fısıltısı bir tokat edasıyla çarptı Chris'in suratına. Bir anlığına eski günlerdeki gibi hissetmişti. Anlamlandıramadığı çok şey vardı. Başta Alina'nın kendisini sevmediği için her şeyi bu kadar kolay yapabildiğine inanmıştı ama kızın hareketleri tam tersini gösteriyordu.

I'm the opposite of youHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin