"4 ay oldu." Ophelia'nın yorgun sesi Leon'un başını kaldırmasını sağladı. Kızın bacaklarındaki yaraları temizlemeye çalışıyordu. "Belki de onu öldürdüler." Leon kaşlarını çatarak yanlışlıkla kızın yarasına bastırdı, bunun düşüncesi bile kalbinin sıkışması için yeterliydi. Ancak Ophelia tepki bile vermedi. Ölü gibiydi.
Dün gece Oph yine saraydan kaçmış, bu sefer tehlikeli yerlere giderek Lilith hakkında bilgi toplamaya çalışmıştı. Ama bunun sonu da iyi bitmemiş, saldırıya uğramıştı. Leon tarafından binlerce kez uyarılmasına ve azarlanmasına rağmen kardeşini aramaya çalışmaktan, aratmaktan vazgeçmiyordu. Bazı günler yorgunluktan bayılıyor, bazı günler krizler geçirerek kendisine ve etrafına zarar veriyordu. "Bir daha sakın onun öldüğünü söyleme." Ophelia ağzını açacakken Leon kızın gözlerinin içine sertçe baktı. "Sakın." Sevgilisinin ölmüş olabileceği ihtimalini değerlendirmiyor, kimsenin böyle düşünmesini de istemiyordu. Lilith hayatında gördüğü en güçlü kadındı, onun yaşadığına emindi. Ayrıca Carlos onu öldüremeyecek kadar fazla takıntılıydı en son.
Luis bazen gelip kalsa da silah konusunda ona çok ihtiyaçları olduğu için genelde kuzeyde duramıyordu. Çok önemli gelişmeler kat etmişlerdi. Silah planı oluşturulmuş, ilk örneği başarılı bir şekilde yapılmıştı. Geriye kalan bunları seri üretim hâline getirmekti. Chris ile gerçekten mükemmel bir iş çıkarmışlardı.
Leon Ophelia'nın kendisine değil Luis'e ihtiyacı olduğunu bilse de kimsenin elinden bir şey gelmiyordu. Onun da Lilith'e ihtiyacı vardı zaten. Silahları çoğalttıkları an Lilith'i geri alacaklardı. Plan buydu. Biraz sabretmeleri gerekiyordu sadece.
Bu arada Kral hastalanmış, odasından pek çıkmaz olmuştu. Başlarda kraliçe umursamıyormuş gibi görünse de artık o da kocasının yanında duruyor, baş ucundan ayrılmıyordu.
"Özür dilerim." Leon'un bakışları yumuşarken kızla göz temasını kesip yarasını sarmaya devam etti. Ne olursa olsun Ophelia'ya kızamıyordu. Onun ne kadar çok acı çektiğinin farkındaydı. Ophelia'nın da yanında sakinleştiği, güvendiği tek kişi küçüklükten beri en yakın arkadaşı olarak gördüğü Leondu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
"Buralarda bir yerlerde olması lazım. Sen sol tezgahlara git ben sağa bakarım." Luis'in cümleleriyle Chris başını sallayıp pazarın içinde ilerlemeye başladı. Burası ortak bir ticaret alanıydı ve hayır meyve sebze değil silahları için alet arıyorlardı. Onun prens olduğunu bilenler genelde yoldan çekiliyor, kalanlar ise umursamıyordu. Chris tek tek tüm tezgahlara ve satıcılara bakarak yürürken gördüğü tek güney tezgahı ile durdu. Tezgahın önündeki beden çok tanıdıktı ama emin olmak için biraz yaklaşması gerekmişti."Alina." Chris'in sesi kısık çıktığından kız onu duymadı. Chris Alina'yı baştan aşağı süzdüğünde onun ne kadar kilo verdiğini fark etti. Önceden de çok bir kilosu yoktu ama sağlıksız şekilde kilo kaybetmişti. Ayrıca elbisesinin kumaşının izin verdiği kadarıyla cildinde resmen iyileşmiş yara izleri görünüyordu.
Chris öylece yolun ortasında durmuş eski nişanlısını izliyordu, alamadı gözlerini ondan. Kendini anca kız da bakışlarını ona çevirdiğinde toparlayıp suratına sert bir ifade takındı. Boğazını temizleyip birkaç adım ile Alina'nın karşısında durdu. Başta kızın konuşmasını beklese de kadın konuşmak yerine suratını izleyince söze girdi. "Merhaba." Merhaba mı? Cidden söyleyecek ilk şeyi merhaba mı olmuştu? Chris kendi kafasına vurmak istese de kendini tuttu.
"Merhaba." Alina'nın sesi o kadar güçsüz çıkmıştı ki Chris'in kaşları çatıldı. Bu sonrasını düşünmeden eski nişanlısını kolundan kaptığı gibi arkaya çekmesini sağlamıştı. Kimseler tarafından görülmeyecekleri bir yere geçtiklerinde Alina gitmek istediğini mırıldansa da Chris onu duvar ile arasına alarak yolunu kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm the opposite of you
FanfictionAda Wong ve Ashley Graham'ın ikiz kardeşler olduğu bir evren. Kraliyet teması. Resident evil karakterleri.